Stresle Başa Çıkma Yolları Ppt Slayt
Kontrol altında tutulduğunda hayatı daha üretken hale getirmek için
motive edici bir etken olan stres, aşırı derecede yaşandığında
zihinsel, ruhsal ve hatta fiziksel açıdan sağlığı olumsuz yönde
etkileyen bir tehdide dönüşebiliyor. Strese neden olan faktörleri
tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da onunla mücadele etmenin
yolları mevcut.
İş hayatı, ev, çocuklar, ödenecek faturalar, kredi
kartı borçları, okul taksitleri, kalabalık, trafik, gürültü derken, bu
kadar koşuşturmaca arasında kendimize, hobilerimize ve en önemlisi
sevdiklerimize yeteri kadar zaman ayıramamak, yaşantımızda Gün geçtikçe
artan bir stres faktörünün oluşmasına zemin hazırlıyor. Uzmanlara göre
aslında bir hastalık olmayan stres, kontrol altında tutulduğunda yeni
alternatifler oluşturmak konusunda düşünmeye sevk etmek ve hayatı daha
üretken hale getirmek için motive edici bir faktör. Ancak aşırı stres,
zihinsel, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen
bir tehdit unsuru. Aşırı stres altındaki kişilerde yeme-içme
bozuklukları, uykusuzluk, huzursuzluk, sinirlilik, iştah kaybı ya da
aşırı yeme eğilimleri, sigara ve Alkol bağımlılığının artması,
konsantrasyon eksikliği, isteksizlik, sürekli yorgunluk gibi kişinin iş
ve sosyal yaşantısını son derece olumsuz etkileyecek belirtiler
görülüyor. Yoğun ve uzun süreli stres altındayken dolaşım sistemine
Adrenalin ve stres hormonları salgılandığını belirten uzmanlar, bu
Hormonların da kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı,
bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi Sağlık açısından risk
oluşturabilecek problemlere neden olabileceğini bildiriyor.
İnsanları
strese sokan faktörler ve bunlarla mücadele yöntemleri kişiden kişiye
göre değişiklik gösterse de evlilik, boşanma, hamilelik, doğum yapma,
sevilen birinin ölümü, sağlık problemleri, işten çıkarılma, yeni bir işe
başlama, farklı bir şehir ya da ülkeye taşınma gibi genellikle alışık
olunmayan ve ilk kez karşılaşılan olaylar, çoğu insan üzerinde strese
yol açabiliyor. Bununla birlikte, hipertiroid, aşırı hareketsizlik ve
kötü beslenme gibi unsurların da strese sebep olan faktörler arasında
bulunduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, stresle başa çıkmanın en etkili
yollarını şu şekilde sıralıyor:
- Dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulayın.
-
Fazla kilonuz olduğunu düşünüyorsanız, ki bu da görüntünüzden ve giyim
şeklinizden hoşnut olmamanıza sebep olacağı ve ayrıca hareket
kapasitenizi sınırlayacağı için sizi strese sokacaktır, bu konuda bir
diyetisyene müracaat ederek yardım alın. Bünyenize uygun olmayan çok
düşük kaloroli şok diyetleri kesinlikle uygulamayın.
- Beslenmenizde
"omega 3" ve "omega 6" yağ asitleri açısından zengin balığa, Protein
açısından zengin et ve süt ürünlerine, seratonin Hormonu salgılanmasına
yardımcı olan karbonhidratlara ve lifli gıdalara özellikle yer verin.
-
Her gün düzenli olarak 1.5 Litre kadar Su için. Stres altındayken ise,
terlemeden dolayı su kaybınız olacak ve ağzınız kuruyacaktır. Bu durumu
önlemek için özellikle su için.
- Haftada 3 gün egzersiz yapın, en
azından 1 Saat kadar yürüyün. Özellikle açık Havada yapılacak
egzersizler, stresle başa çıkmada etkili olan hormonların salgılanmasına
yardımcı olur.
- Her gün çok geç saatlerde olmamak kaydıyla belirli
bir Saatte yatmayı ve sabahları belirli bir saatte kalkmayı alışkanlık
haline getirin.
- Uykunuzu yeterince aldığınıza emin olun. Hatta,
daha kaliteli bir uyku için yatmadan önce ılık duş alın. 1 bardak Sıcak
süt ya da Bitki çayı için, rahatlatıcı müzik dinleyin ya da hoşunuza
gidecek bir şeyler okuyun. İş konusunda ya da ertesi gün
yapacaklarınızla ilgili hiçbir şey düşünmeyin.
HAYIR DEMEYİ MUTLAKA BAŞARMALISINIZ
-
Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsanız; belirli aralıklarla mola verin,
dik oturun, gözlerinizi kapatın ve 10 Dakika kadar zihninizi boşaltın.
Sevdiğiniz şeyleri, olmak istediğiniz bir yeri hayal edin.
- Belirli
aralıklarla iş yerinde dolaşın, yürüyün ya da merdiven inip çıkın.
Hareket etmeniz kan dolaşımınızın da harekete geçmesine yardımcı
olacaktır.
- Ne olursa olsun eve iş getirmeyin. Eşinizi,
sevdiklerinize, çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın. Bu süreleri dolu
dolu, kaliteli bir şekilde geçirin. Aile birliğinin korunmasına ve aile
bağlarının güçlendirilmesine önem verin. Düzenli aralıklarla aile
büyüklerinizi arayın ve ziyaret edin.
- Gün içinde kendinize ve
hobilerinize zaman ayırın. Bu, kitap okumak ya da müzik dinlemek,
yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir arkadaşınızla bir kafede oturup sohbet
etmek de olabilir.
- Evde ya da iş yerinde, yapabileceğinizden fazla
sorumluluk almayın. İşlerinizi daima aciliyet ve önem sırasına göre
yapın.
Kimsenin aynı anda her şeye birden yetişemeyeceğini unutmayın.
Zamanınızı iyi kullanın. Gerek evde gerekse iş yerinde günlük ve
haftalık planlar, programlar yapmak size yardımcı olacaktır.
-
"Hayır" demeyi mutlaka başarmalısınız. En yakınlarımız bile bazen içinde
bulunduğumuz stresi ve koşuşturmacayı göz ardı ederek çok talepkar ya
da bencil olabilir. Onlara ''hayır'' demeyi öğrenin.
- Gerek evde
gerek iş yerinde, eğer ihtiyacınız varsa mutlaka yardım ve destek
isteyin. Siz bunu dile getirmedikçe insanların farketmesini beklemeyin.
-
Sizi zorlayan, samimiyetine inanmadığınız ve size keyif vermeyen
kişilerle birarada olmayın. Bu, eskiden çok samimi olmanıza rağmen şimdi
sizin için hiçbir şey ifade etmeyen bir okul arkadaşınız bile olabilir.
- İnsanların boş yere vaktinizi çalmasına izin vermeyin.
- Sağlıklı bir beslenme programı uygulayın.
-
Sizin için stres kaynağı olan olaylara ya da sizi öfkelendiren durum
tünüzden ve giyim şeklinizden hoşnut olmamanıza lara farklı açılardan
bakmayı deneyin. Neden-sonuç ilişkileri üzerinde düşünün. Empati kurmayı
öğrenin. Unutmayın ki her zaman siz haklı olamazsınız.
- Stresiniz
ve öfkenizle başa çıkmayı öğrenin. Acele karar vermeyin, nefes alma
tekniklerini deneyerek sakinleşmeye çalışın, daha sonra pişman
olacağınız sözler sarf etmeyin. Gerekirse bir süre bulunduğunuz ortamı
terk edin ve sakinleştikten sonra durumu yeniden değerlendirin.
- Gülümsemeyi, iyimser ve esprili olmayı ihmal etmeyin.
- Sıkıntılı anlarınızda kendinize başarılarınızı hatırlatın ve gelecek için neler yapmak istediğinizi listeleyerek planlayın.
- Şu anda sizi çok üzen ya da kızdıran bir olayı 1 yıl sonra muhtemelen hatırlamıyor olacağınızı unutmayın.
-
Geçmişte olanlarla çok fazla uğraşmayın. Gelecek için planlar yapın,
ancak bunun için kafanızı çok yormayın. En önemlisi, içinde bulunduğunuz
anı yaşayın.
- Belirli aralıklarla tatile çıkın, özellikle de doğa ile içiçe olabileceğiniz yerlere gidin.
- İnançlarınızı güçlü tutun. Bu, iç huzurunuz açısından önemlidir.
- İhtiyacı olanlara maddi-manevi yardım edin. Bu, kendi gözünüzdeki değerinizi arttıracaktır.
- Her yolu denemenize rağmen stresle başa çıkamıyorsanız, mutlaka bir uzman psikologdan ya da psikiyatristten yardım alın.
Çağımızda
çevresel ve sosyal uyarıcıların yoğunlaşması ve bu uyarıcıların
şiddetinin gitgide artması, stres denilen olgunun ortaya çıkmasına zemin
hazırlanmaktadır. Ancak stresin oluşumunda çevre kadar kendi algılama
ve düşünme biçimimizin de büyük bir etkisi vardır. Kendi bilişsel
yapımızı daha iyi anlayarak, stres düzeyimizi denetleyebileceğimiz
görülmüştür.
Eğer çevremizdeki herşeyi, siyah-beyaz gibi
karşıtlıklar içinde görüyorsak, bu durumda, ben ve sen, iyi ve kötü gibi
katı ayrımlar, ilişkilerimizi zıt kutuplu ve dolayısı ile gerilimli bir
hale getirecektir.
Stresten kurtulmak için, nesneler arasındaki
bütüncül ilişkiyi ve karşılıklı bağımlılığı görebilmeliyiz, aksi
taktirde hangi yöntemi uygularsak uygulayalım başarılı olamayız.
Stresten kurtulmaya yönelik bazı tekniklerin yararlı olabilmesi için ilk
önce bu bilincin geliştirilmesi gereklidir.
Strese yol açan temel düşünme biçimleri:
Ya hep ya hiç türü düşünme: Herşeyi “siyah ya da beyaz” kategorisi
içinde düşünmek.
Örnek: “İnsan bir işi en mükemmel bir biçimde
yapamayacaksa hiç yapmasın daha iyi” düşüncesi,
Aşırı genelleme: Tek bir olaydan hareketle, bütüne yönelik olumsuz
düşünceler geliştirmek.
Örnek: “En iyi arkadaşım beni anlamadı, zaten
beni hiç kimse anlamıyor,”
Zihinsel
süzgeç: Sadece olumsuz ayrıntıların alınıp onlara yoğunlaşılması.
Örnek:
“Bu hafta sonu sınav var. Ailemin yanına gidemeyeceğim. Zaten
çalışamıyorum.
Bütün aksilikler hep beni buluyor”,
Olumluyu geçersiz kılmak: Olumlu olayları dikkate almayıp, olumsuz
taraflarını görmek. Örnek: “Bu iyi notu arkadaşımla çalışarak aldım.
Kendi kendime asla başaramazdım”,
Hemen bir sonuca varmak: Küçük bir olaydan büyük sonuçlara varmak gibi.
Örnek: “Daha ilk sınavdan kötü bir not aldım, bu gidişle sınıfı
geçebilmem olanaksız”,
Olumsuz etiketleme:
Kendinizin ya da başkalarının hatalarını anlamak yerine, bunları bir
kalıba oturtmak. Örnek: “O bencilin tekidir.” “Ben bir hiçim” gibi…
Stres
oluşturucu düşüncelerin farkında olmak ve önüne geçmek, kişinin kendi
kendine ürettiği stresin azalmasına yardımcı olacaktır.
Kendi zihinsel yapımızdan kaynaklanan stresimizin dışında yaşamamızın temel stres kaynakları da şöyle sıralanabilir:
Rol belirsizliği: Yaşamda kendimiz için anlamlı ve tutarlı bir rol
bulamamak. Kişinin sevdiği bir mesleği uyguluyamaması, sevilen bir eş,
baba, ya da kardeş olmaması gibi.
Kişilerarası çatışmalar: Bu durum öncelikle kişinin kendi iç
uyumsuzluğundan doğar. Kendi duyguları konusunda kendisine karşı dürüst
olan bir kişi başkalarıyla daha kolay ve etkin bir iletişim kurabilir.
Sorumluluk: Taşıyabileceğimizden çok daha fazla sorumluluk almamız
durumunda aşırı bir stres altında kalabiliriz. Doğru zamanda, doğru
şeylerin sorumluluğunu almalıyız. Ancak hiç sorumluluk
almamak ve sürekli sorumluluktan kaçmak da yaşamımızda boşluk ve
anlamsızlık duygularından doğan daha yoğun bir stres üretebilir.
Yoğun çalışma yükü: Çok fazla iş yüklendiğimizde ya da bu işler
kapasitemizi aştığında da yukarıda belirtilen durumla karşılaşabiliriz.
Stres kaynaklarıyla başedebilmek için, insanların sıklıkla kullandığı
yanlış yöntemler vardır. Bunlar stresi geçici olarak engellemekle
beraber, uzun vadede daha çok strese sebep olurlar, kısaca:
Bazı uyumsuz davranışlar: Alkol ve maddeye sığınma, bağımlılık,
saldırganlık, gerçeklerden kaçma, içe kapanma, kendine zarar verme
davranışları vE depresyona girmek gibi,
Kendini düşünce düzeyinde kandırmaya yönelik davranışlar: Stresi inkar etmek ve bastırmak gibi…
Stresle başetme yöntemleri üç grupta incelenebilir:
Bedene yönelik yöntemler: Çeşitli gevşeme yöntemleri, nefes egzersizleri, aerobik, jimnastik, doğru beslenme, düzenli uyku.
Duygu ve düşüncelere yönelik yöntemler: Yaşama iyimser gözlükle bakmak,
genellemeler yapmadan olayları sürekli araştırıcı ve derinlemesine ele
almak. Stres oluşturucu etkenleri bir tehditten çok
‘yeteneklerini sınama olanağı’ olarak yorumlamak, inanç ve sabit
varsayımların yerine incelemeyi öğrenmek, duygularını başkalarıyla
paylaşabilmeyi ve uygun bir şekilde ifade edebilmeyi öğrenmek.
Duruma yönelik yöntemler: Zamanı yoğun ve içerikli bir biçimde yaşamak,
sosyal ilişkilerin verdiği destekten yararlanmak. Girişimci
davranabilmek.
Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının
tehdit edilmesi ve zorlanmasıyla ortaya çıkan bir gerginlik durumudur.
Tehlike ile karşılaşınca canlı kendini korumaya çalışır. Eğer
savaşabileceği türden tehlikeyse savaşır, savaşamayacağı türdense ondan
kaçar. Organizmanın tehdit durumunda olduğu stres karşısında insanlarda
hem bedensel hem psikolojik düzeyde bir dizi olay meydana gelir.
Örneğin: gözbebekleri büyür, kas gerimi artar, kalp atış sayısı artar,
kan basıncı yükselir, solunum sayısı artar, endişe vs...
Stres,
hayatın bir gerçeğidir. Ama stres genellikle olumsuz bir şey olarak
düşünülür. Aşırı stres, insanı iş göremeyecek bir duruma getirip, ciddi
sorunlar da yaratabilir. Ancak stresin olumlu bir yanı da vardır. Herkes
için değişebilen ama belirli dozda stres, varoluşun olumlu bir
özelliğidir ve etkili bir işleyiş için gereklidir. Bu tür stres
organizmada fiziksel ve ruhsal gelişmelere, büyümeye ve olgunlaşmaya yol
açar.
Olumlu ve olumsuz stresarasındaki farklılık, kişinin stres
oluşturucu olay ya da ortamı nasıl algıladığına ve onunla nasıl
başaçıktığına bağlıdır.
STRESİN PSİKOLOJİK YÖNÜ
Psikologlara
göre stres, onu zihinde taşıyan kişiye aittir. Stres olgusu
incelenirken stres verici durumlar kadar onlarla karşılaşan bireyin
psikolojik özelliklerinin de ele alınması ve değerlendirilmesi gerekir.
Stres
tepkisi, ortamda ne olduğuna bağlı olarak değil, kişinin olaya verdiği
tepkiye bağlı olarak ortaya çıkar. Aynı olay farklı kişilerde, hatta
bazen aynı insanda farklı zamanlarda farklı tepkiler ortaya çıkarır.
Belirli bir uyarana belirli tepkiler verilir diye genelleme yapılamaz.
Örneğin, babaları ölen üç çocuğu ele alalım. Bunlardan ikisi evli,
birisi babayla yaşıyor olsun. Bu ölüm olayı evlatlar için önemli bir
stres verici durumdur, fakat her üç çocuğu da aynı düzeyde etkilemez.
Evli çocukları daha az etkilerken babasıyla yaşayanı daha çok
etkileyebilir.
Burada en önemli değişken bireye özgü farklılıklar
gösteren psikolojik mekanizmalardır. Bir olayı algılayışımız ve onunla
başaçıkabilecek becerilerimizi değerlendirişimiz, o olayı stres verici
ya da vermeyici olarak tanımlamamıza neden olur.
STRES ARAŞTIRMALARINDA ÖNCÜLER
Stres
günümüzde çok iyi tanınmasına karşın, sadece modern toplumun insanına
özgü değildir. Tarih öncesindeki insanlar bile stresin etkilerinin
farkına varmışlardır. Günümüzdekilere benzer stres araştırmaları
20.yy’ın ilk dönemlerine kadar başlamamıştır. Harvard Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden Walter Cannon, insan bedeninin bir sistem olarak
incelenmesinin önemini ilk farkeden bilim adamlarındandır. Cannon,
1930’larda “homeostatis” terimiyle sistemin kendi iç dengesindeki
sürekliliği koruma özelliğinden söz etmiş; yaşamda gerekli olan dengeyi
sürdürebilmek için kullanılan “geribildirim “ süreçlerini incelemiştir.
Bedenin stres karşısında gösterdiği “savaş ya da kaç” tepkisine ilişkin
ilk araştırmaları yapmıştır. Bugünkü stres bilgimizde bu araştırmaları
katkıları vardır.
Selye de stresin fizyolojisi üzerinde
çalışmalarıyla tanınmıştır. Genel Uyum Sendromu adını verdiği bir süreç
tanımlamıştır. O’na göre tepkisi genel utum belirtisi olarak da
adlandırılır.
Bunun 3 basamağı vardır:
1. Alarm
dönemi(reaksiyonu): Bu dönem, organizmanın dış uyaranı stres olarak
algıladığı durumdur. Organizma mücadele ederek ya da kaçarak stresten
korunmaya çalışır.
2. Direnç dönemi: Organizma yüzyüze olduğu stres
verici duruma karşı direncini yükseltir. Bu dönemi başarı ile aşarsa
beden normale döner, başarısız olursa beden kuvvetten düşer.
3.
Tükenme dönemi: Stres verici olay çok ciddi ise ve uzun sürerse
organizma tükenir, artık organizmada geri dönüşü olmayan izler bırakır.
Bu
süreçle ilgili bir psikiyatrist araştırma yapmıştır. Bu psikiyatrist
öğrenciyken birkaç beyaz fareyi bir kafes içinde buzdolabına koymuş ve
orada bırakmıştır. İlk 24 saat gözlerinde kaçınılmaz ölüm korkusuyla,
tüyleri bakımsız ve karmakarışık birbirlerine ve kafesin bir köşesine
sokulmuşlardır. Ertesi günden itibaren fareler ağır ağır hareket etmeye
başlamışlar, çok geçmeden psikiyatristin hayatında gördüğü muhteşem
fareler haline gelmişler. Tüyleri yumuşak, tertemiz ve düzgünmüş.
Birbirleriyle oynaşıyor, sürekli hareket ediyor ve durmadan yemek
yiyorlarmış. Dondurucu ortama tümüyle uyum sağlamışlardı. Ama bir sabah
kafesi buzdolabından çıkarmak üzereyken, bu son derece dinç ve sağlıklı
fareleri ölü bulmuş.
Bu da Selye’nin Genel Uyum Sendromu
araştırmalarında ortaya çıkan veriler doğrultusunda sonuçlanmıştır.
Fareler başlangıçta alarm tepkisi göstererek ne mücadele ettiler ne de
kaçabildiler. Bunun yerine hareketsiz kalarak, beden ısılarını koruyup,
stresle başa çıkmaya çalıştılar. Acil durumlarda bedenlerinin ürettiği
yüksek düzeydeki adranalin ve kortizol, onların yeniden canlanmalarında
ve gelişmelerinde yardımcı oldu. Ancak, durmaksızın süren soğuk yüzünden
daha fazla dayanamayarak, titreyip öldüler.
STRESİN ÇEŞİTLERİ
Stres tepkisi yaratan durumlar 3 grupta toplanabilir:
1. Fiziki çevreden kaynaklananlar: Hava kirliliği, gürültü, kalabalık, radyasyon, sıcaklık, soğukluk, toz vs... verilebilir.
2.
İş veya meşguliyet konusundan kaynaklananlar: Ağır iş, gece işi, aşırı
yüklenme, karar verme güçlükleriyle dolu büyük sorumluluk getiren işler,
zaman baskısı altında çalışma, rollerdeki belirsizlik, kişiler arası
çatışmalar vs...
3. Psikososyal ögelerden kaynaklananlar: Bunlar da kendi aralarında 3’e ayrılır:
a.
Günlük stresler: Günlük hayatın basit gerilimleridir. Örneğin, trafikte
sıkışmak veya karşılaşılan bir terslik, evde işlerin aksaması, çocuk
ağlaması, yemeğin yanması... Bunlar oldukça sık yaşadığımız streslerdir.
b.
Gelişimsel stresler: Gelişimsel nitelikteki olayların sebep olduğu
streslerdir. Burada söz konusu olan çocuk veya yetişkinlerin kronolojik
durum ile ortaya çıkan gelişimleridir. Örneğin, çocuğun okula başlaması,
11-13 yaşlarında buluğ çağ, orta yaşın sonlarında menopoz ve andropoz,
yetişkinlikte iş hayatına geçiş...
c. Hayat krizleri niteliğindeki
stresler: Her hayata başlı başına biçim verecek nitelikteki olayların
yarattığı streslerdir. Örneğin, ciddi hastalıklar, doğum, aile
bireylerinden birinin ölümü, işten çıkarılma...
STRESİN KISA
DÖNEM ETKİLERİ: Kalp atış sayısında artış, kan basıncında artış, endişe
karamsarlık, kızgınlık, unutkanlık, dikkati toplayamama...
STRESİN
UZUN DÖNEM ETKİLERİ: Kronik hastalıklar ( başağrısı, kalp hastalığı),
depresyon, fobiler, kişilik değişikliği, ruhsal hastalıklar, düşünce ve
hafıza kusurları, uyku bozukluklarıdır.
Sonuçta; üretkenliğin azalması, zevk alamama, yakın ilişkilerden uzaklaşma ortaya çıkar.
STRESTEN KORUNMA YOLLARI
Psikolojik
anlamda stres kişiye özgü ve biricik olan bireysel bütünlüğü bozucu ve
zorlayıcı etkenlerdir. İnsanlar stres karşısında psikolojik ve sosyal
bütünlüğü korumak amacındadırlar. Bu korumayı hem bilinçdışı
mekanizmalar hem de bilinçli çabaları ile yaparlar. Kişiyi koruyan
mekanizmalardan birincisi “ben savunma mekanizmaları” denilen bilinçdışı
çalışan, gerçeği bozan korunma yollarıdır. En çok kullanılanları:
bastırma, unutma, karşı tepki geliştirme, yansıtma, yer değiştirme ve
gerilemedir.
Kişiliği koruyan diğer mekanizmalar bilinç ve çaba
gerektiren gayretlerdir. Stres karşısında bilinçli sistemlerin etkisiyle
daha çok bilgi edinme, anlama, algı alanını genişletme ve
değerlendirme, yeni çözümler arama gibi zihinsel süreçler etkinlik
gösterir.
STRESLE BAŞA ÇIKMA TARZLARI
Her insan aynı
koşulları altında bile bir birinden çok farklı tepkiler gösterir. Biri
kaygılı ve gerilimliyken diğeri soğukkanlı ve sakin olabilir. Bu çok
doğaldır. Herkesin kendine özgü bir stresle başa çıkma tarzı vardır.
Başaçıkma tarzımızın bazı yönleri sağlıklı ve etkiliyken diğer yönleri
daha az etkili ve üstelik sağlığımıza, ilişkilerimize ve performansımıza
zararlı olabilir.
Stresle başa çıkma tarzları: Sigara içmek,
alkol almak, yemek yemektir. Bazıları strese tepki olarak geri çekilir,
içine kapanır, pasifleşir, sorunlarıyla yüzyüze gelmekten kaçınır,
bazıları aşırı tepki gösterir, bazıları stres karşısında hiç tepki
göstermeyip yaşanan sıkıntıyı içinde biriktirir. Stresle başa çıkmada
esnek olabilmek önemli bir niteliktir. Esneklik, değişime daha açık
olmamıza olanak tanır. Böylelikle stresli olarak algıladığımız olay
sayısı azalabilir.
Son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda “A
Tipi” davranışların kalp hastalığı riskiyle bağlantılı olduğu
belirtilmektedir. Fredman ve Rosenman yaşam biçimi ve kalp hastalığı
arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Bu çalışmada derinlemesine gözlem
ve görüşme yöntemi ile denekleri davranışlarına göre A tipi ve B tipi
olarak sınıflandırmışlardır.
A tipi davranışlar tipik olarak sürekli
zamanla yarışan ve sabırsızlık duygusu içinde olan insanlarda görülür. A
tipleri sabah erken kalkıp, işe gitmek için kapıdan fırlarken kahvesini
bir dikişte içen, çoğunlukla bir çok şeyi aynı anda yapmaya çalışan
insanlardır. Çoğu zaman ses tonları ve hareketleri yaşadıkları bu telaş
duygusunu açıkça sergiler. Hızlı konuşurlar, konuşanın sözünü kesme
eğilimindedirler. Konuşmanın gidişini denetlemeye çalışırlar.
Yumruklarını sıkabilir ve dişlerini gıcırdatabilirler. A tipleri aynı
zamanda aşırı derecede rekabetçidirler. Nitelikten çok niceliğe önem
verirler, çoğunlukla güvensizdirler.
B tipleri ise daha rahat,
daha uysal, daha az rekabetçi ve daha az saldırgandırlar. A tipleri
küçük ayrıntılara takılma eğilimi gösterirken, B tipleri olaylara daha
geniş bir bakış açısından bakabilirler. Yaşama karşı daha az telaşlı bir
yaklaşımları vardır. B tipleri de stres yaşarlar, ancak zorlamalar ve
tehditler karşısında daha az paniğe kapılırlar.
STRESLE BAŞA ÇIKMADA KENDİMİZLE OLUMLU DİALOG
Stresli
bir durumla başa çıkmaya çalışırken kişinin kendisine olumsuz şeyler
yerine, olumlu ve mantıklı şeyler söylemesinin yararlı etkisi olur.
Olaylar karşısında gösterilen olumsuz tutumlar, kişinin kendine
söylediği olumsuz sözler, o olay sırasında hissedilen gerginliği
artırmaktadır. Bu durumu bir örnekle açıklayabiliriz; diyelim ki
hazırladığımız bir ödevde önemli bir bilgiyi atladığımızı farkettik.
Kendi kendimize şöyle söyleyebiliriz. “Berbat bir şey oldu. Böyle devam
edersem asla başaramam.” Ya da şunları diyebiliriz “Çok aptalca bir
hataydı. Ama yaptığım en kötü hata sayılmaz. Hocayla konuşup eksik kalan
kısımları tamamlamayı önerebilirim.” İlk gruptaki düşünce olumsuz ve
kişinin kendine zarar veren türdendir. İkinci grup ise daha olumlu ve
sorunu çözmeye yöneliktir.
GEVŞEME TEKNİKLERİ VE YARARLARI
Stresli
durumlarda gevşemeye ayrılan zaman yoğun stresin fiziksel etkilerini
azaltmaya yardımcı olur. Gevşeye bilen kişiler, birikmiş stresin
yarattığı gerginlikten sıyrıldıklarından yeniden enerji üretmek için
bedenlerine zaman tanımış olurlar.
1) Derinlemesine gevşeme:
Sinir sistemi rahatlar, kasların gerginliği azalır. Çok gergin ya da
üzüntülü durumlarda gevşeme egzersizleri bu gerilimi tümüyle yok etmez
ama azaltabilir. Derinlemesine gevşeme durumunu başarabilmek için biraz
pratik yapmak gerekir.
Otojenik eğitim: Belli bedensel
değişiklikleri yaratmak amacıyla hayal kurmaktır. Bunun için gözleri
kapatıp sessizce oturmak ve kendi kendimize komutlar vermek gerekir.
Örneğin; sağ kolum gittikçe ağırlaşıyor diyoruz. Kolumuzun ağırlaştığını
hissediyoruz. Aynı şeyi sol kolumuz ve bacaklarımız için de yapıyoruz.
Sonra sıcaklık duygusu geliştiriyoruz. Kolumuzdaki sıcaklığın arttığını
hayal ediyoruz. Daha sonra kalp atışlarımızı sakinleştiriyoruz.
Kendimize kalbim daha düzenli ve sakin atmaya başladı diyoruz. Aynı
şekilde solunumu da düzenliyoruz. Son olarak bütün gövdem ısınmaya
başladı diyoruz. Bunları yaparken alnım giddikçe serinliyor diyerek
alnımızı serinletiyoruz. Kendi kendimize tekrarladığımız bu cümleler
üzerinde odaklaşarak derinlemesine gevşemeyi gerçekleştirebiliriz.
Aşamalı
gevşeme: Gevşeme durumunu ortaya çıkarabilmek için gerginlik durumunun
iyice anlaşılması ve fark edilmesi gereklidir. Rahat bir pozisyonda
oturarak ya da uzanarak başlayın. Gözlerinizi kapatın ve vücudunuzdaki
çeşitli kas gruplarına odaklaşın. Ellerinizdeki kasları gerin ve
yumruklarınızı sıkın. Yumruğunuzu sıkı tutmak için ne kadar çaba
harcadığınıza dikkat edin. Sonra yumruğunuzu açın ve elinizin bütünüyle
gevşemesine izin verin. Gerginlik ve gevşeme durumları arasındaki farkı
görün. Bu yöntemi bedeninizdeki her bir kas grubu için izleyin.
Meditasyon:
Bir sözcük ya da bir renk üzerinde odaklaşarak zihnimizi onu oyalayan
çeşitli düşüncelerden sıyırıp sakinleştirmektir.
Biyo geri bildirim:
Elektronik bir aygıtla beyin dalgalarını, kas hücrelerini ya da kan
basıncını izlemektir. Amaç, bedensel tepkileri bazı sinyaller aracılıyla
görmemiz ya da uymamızı sağlamaktır.
2) Hızlı gevşeme: Strese
karşı koymak için, kısa gevşeme araları vermektir. Derin soluk alıp
verme, kendimizin rahat bir yerde olduğunu zihinde canlandırma, kas
alışkanlıklarını tanıma ve stresli durumlarda kendimizde olup biten
fiziksel belirtilerin farkına varabilme.
Problem çözme teknikleri de stresle başa çıkmada yararlı olabilir. Aşamalar:
1) Problemi saptama: Problemin ne olduğunun açığa kavuşturulması stresin çoğunu hafifletir.
2) Seçenekleri gözden geçirme: Problemi saptadıktan sonra olabildiğince çok seçenek üretmektir.
3) Bir çözüm yolu seçme.
4) Eyleme geçme.
5) Sonuçları değerlendirme.
Zamanı
iyi kullanarak stresi azaltma: zaman iyi kullanıldığında daha çok şey
başarılır. Günlük etkinliklerimiz içinden gerekli olmayanları ayırarak
öncelik tanıdıklarımıza odaklaşabilirsek yapılamayan şeyler için duyulan
kaygı da azaltılmış olur. Etkili bir zaman planlaması için düzenli
olmak, yazılı planlar yapmak, işleri uygun kişilere paylaştırmak ve
zaman cetveli kullanmak yararlı olabilir.
Etkili iletişim:
Stresli durumlar genellikle insanlar arası iletişim sorunlarından
kaynaklanır. Sorunlarımızı bu kişilerle tartışabilmek çözüm için bir
anahtardır. Senli cümleler yerine benli cümleler kullanmak ; senli
cümleler insanları genellikle aşağılama eğilimindedir. Senli cümleler
kullanıldığında karşı tarafta genellikle olumsuz ve savunmacı bir tepki
oluşur.
Örneğin; hep sözümü kesiyorsun, çok fazla gürültü ediyorsun, her
şeyime karışıyorsun gibi.
Benli cümleler ise sorumluluğu kişinin
kendi üstünde tutar. Örnek; bana fazla karıştığını düşünüyorum,
söylemeye çalıştığım şeyi anlayamıyorum gibi.
Soru sorma teknikleri:
Açık uclu sorular, karşımızdaki kişiye en üst düzeyde özgürlük sağlar.
Yönlendirici sorular, evet ya da hayır şeklinde cevap alınan sorulardır.
Neden arayıcı sorular ve belirleyici sorular da bu gruba girer.
Stresle başa çıkmada yardımcı olabilecek insanlar: Aile, yakın arkadaşlar, uzman kişiler…
STRES KONUSUNDA YAPILAN ARAŞTIRMALAR
Ülkemizde
çalışan kadınlarda stresle başa çıkma ve psikolojik rahatsızlıklar
üzerine Doç.Dr. Perin Uçman bir araştırma yapmıştır. Saraştırmada şu
sorulara cevap aranmıştır:
1) Psikopatolojik belirtiler açısından cinsiyet ve eğitim düzeylerine bağlı farklılıklar var mıdır?
2)
Stresle başa çıkmada “kendilik kontrolü” veya “öğrenilmiş güçlülük”
boyutu açısından cinsiyet ve eğitim düzeylerine bağlı farklılıklar var
mıdır?
3) Stresle başa çıkma yolları açısından cinsiyet ve eğitim düzeylerine bağlı farklılıklar var mıdır?
4) Global psikopatoloji düzeyi stresle başa çıkma yollarından hangilerini yordamaktadır?
5) Kendilik kontrolü psikopatolojik belirtilerden hangilerini yordamaktadır?
Araştırma örneklemini ilkokul mezunu 50 kadın ve 50 erkek ile üniversite mezunu 50 kadın ve 50 erkek oluşturmuştur.
Bulgular:
1)
Çalışan kadınlar çalışan erkeklere kıyasla daha fazla psikolojik
sıkıntı ve psikopatolojik belirtiler göstermektedir. Eğitim düzeyinde
farklılık bulunamamıştır.
2) Kendilik kontrolü gerek cinsiyet gerek
eğitim düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık yaratmamaktadır. Eğitim
düzeyine göre planlı davranış, çağresizlik, batıl inanç ve düşünce
kendini yerme ve ruh halinde anlamlı farklılık bulunmuştur. İlkokul
mezunları üniversite mezunlarından daha yüksek ortalamalara sahiptirler.
3) Batıl inanç ve düşünce, çağresizlik ve planlı davranışın genel
psikopatoloji düzeyine anlamlı düzeyde yordadığı gözlenmiştir.
4) Depresyon kendilik kontrolü ile ters yönde ve anlamlı düzeyde yordama göstermektedir.
Ücretsiz ön görüşme yapmak için bizden randevu almanız yeterli olacaktır.Stres Yönetimi Eğitimi için ilgili detaylı bilgi için :
İzmir Stres Yönetimi Eğitimi için
0(232) 422 59 54 yada
0 (535) 667 32 24 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz veya
İzmir Stres Yönetimi Eğitimini tıklayabilirsiniz.
İzmir Karşıyaka Stres Yönetimi Eğitimi için
0(232) 369 50 81 - 0(532) 100 11 65 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz veya
İzmir Karşıyaka Stres Yönetimi Eğitimini tıklayabilirsiniz
Denizli Stres Yönetimi Eğitimi için
0 (258) 213 0 999 - 0 (532) 100 11 65 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz veya
Denizli Stres Yönetimi Eğitimini tıklayabilirsiniz.
Antalya Stres Yönetimi Eğitimi için
0 242 323 73 15 yada
0 (505) 445 15 31 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz veya
Antalya Stres Yönetimi Eğitimini tıklayabilirsiniz.
Muğla Stres Yönetimi Eğitimi için
0(252) 213 00 98 - 0 (532) 100 11 65 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz veya
Muğla Stres Yönetimi Eğitimini tıklayabilirsiniz.