Ahlak Psikolojisi Ve Sosyal Yaşam
İnsanın kişiliğini oluşturan unsurlar anlatılmaktadır. Bu arada kişiliğin(şahsiyet) her
insanın kendine özgü davranış eğilimlerinin dinamik bir bütünü diye
tarif edilmekte insan şahsiyetini meydana getiren unsurların başında
soyaçekim geldiği iddia edilmekte bundan başka biyolojik faktörlerin
rolünden bahsedilmekte üçüncü faktör olarak çevre olduğu
anlatılmaktadır.Yazar çeşitlı psikologların görüşlerini serd ediyor ve
bu konuda şu karara varıyor ; çocuğun şahsiyetinde "0-5"yaş aile, bundan sonra çevre etki etmekte, bunlarla beraber biyolojik faktörlerınde önemli etkisi olduğunu belirtmekte.
Ahlakı Davranışın psikolojik yönü .
Ahlaki davranışın pisikolojik yönü diyince davranış yaptığımız kişi veya varlıklar hakkı
nda
ki tutumları kastedilmekte insanın farklı tutum sergilediği iddaa
edilmekte . Böylesi durumlarda sadece tutumlarımızı değiştirdiniz
fertler değil kendimizde (benliğimizde)devreye girmekte. Bir insan
başkalarına karşı tutumunu değerlendirirken kendi kişiliği hakkında da
bilgi sahibi olmak zorunda kalıyor. Kendi şahsımız hakkındaki
tutumlarımız benlik veya ben dediğimiz kavramı meydana getirir. İnsan
zekası sayesinde kedi şahsımızı objektif bir şekilde, yani dışardaki
varlıklardan biriymiş gibi görebiliriz ve ona karşıda bazı tutumlara
sahip olur. Herkes de bir benlik kavramı var olduğu iddia edilmekte ve
ahlaki davranış bu benlik ile dış dünya arasındaki münasebetin görüntüsü
olduğu idda edilmekte.
Ahlaki
davranışta etkili bir faktör olan benliğin oluşumunda toplumun etkisi
vardır. çünkü başka insanlarla ilişkiye girmeden davranış olmaz.
Davranış olmayınca sosyal davranış şeklinde insanın aklında bir yargı
belirmekte insanların ahlaki bir davranış hakkında yargıda
bulanabilmeleri için belli zeka kapasitesine sahip olması gerektiği çoğu
ilim adamlarınca ileri sürülmekte. zeka yaşına göre insanların ahlaki
davranışlar hakkındaki yargılarında da değişiklik olduğu iddia
edilmektedir .
Çocukla yetişkinin bir davranış sonucundaki değerlendirmeleri buna örnektir .
Yazar
önemine binaen bir parantez açıyor ve cinsel ahlaktan yani iffet
kavramından bahsediyor. Ahlak sahasında yaşanan münakaşaların çoğu bu
cinsel ahlak konusundadır. toplumun ahlak sistemini beğenmeyenler en
çok cinsel ahlakla ilgili standartlardan şikayetçidir. Fraude gibi alt
ve üst ben inancına sahip olanlar toplumun alt beni güdükleştirdiğini
iddia etmektedirler. Toplum cinsel hayatın istikameti için aileyi icat
etmiştir.
Üçüncü
alt başlık olarak ahlakın boyutları ve gelişmesi
anlatılmaktadır
Ahlakın üç boyutu vardır. Bilgi,
duygu, davranış. Ahlaki bilgi ahlak değerleri hakkındaki bilgilerdir.
Devlet malını yemenin kötü bir şey olduğunu insanın bilme ahlaki bir
bilgidir. Devlet malı yememesi ahlaki bir davranıştır. Yemesi
durumunda
suçluluk hissetmesi ahlaki bir duygudur. Fakat her
zaman bilgi, davranış ve duygu birbiriyle dayanışma içinde olmayabilir.
Ahlaki bilgi genelde model olarak alınan insanlardan
öğrenilmektedir.
Psikoloji Ve Ahlak
Psikoloji ve ahlakın birbiriyle ilgisi anlatılmakta . Konuya girmeden önce "İnsanın gerek kendi içinde gerekse dışında meydana gelip de kendisi tarafından fark edilen değişmeler" diye
şuur tarif edilmiş. Ayrıca bizim kafamızdaki şeylerin arasındaki
farkına varabildiğimiz unsurlardan ibaret olduğu da şuurun farklı bir
versiyonu olduğu eklenmiş. Ahlaki bilgi şuur karşılamakta. Duygu ve
bilginin oluşmasında "iç kontrol oluşmakta".
Bu iç kontrolü meydana getirenler şöyle açıklanmakta: İç kontrolu
meydana gelmesi için belli bir olgunluk seviyesi gerekmektedir.
Olgunluk seviyesine gelinceye kadar anne-baba yetiştirici ve
öğretmenlerin çocuğa davranışları iç kontrolu meydana getirmekte.
Yani çocukluk çağında görülen terbiyeye bağlıdır.
- Psikolojik Bakımdan Ahlak Dışı Haller ve Ahlaki Şuur:
Ahlak
dışı haller denince genellikle belli bir takım ahlak kaidelerinin
çiğnenmesi gelmektedir. Ahlak dışında şu kastedilmektedir .Kişi
istediği bir hareketten dolayı suçluluk hissi duyuyorsa bu hareket
ahlak dışıdır. Ahlaki şuurda kişinin kendinin (benliğinin) farkına
varmasıdır.
Vicdanın Yapıcı Unsurları
a)Şuurdan Vicdana Geçiş ve Ahlaki İlerleme:
Ahlak
şuuru insanın iyiyle kötüyü birbirinden ayıd edecek ölçülere sahip
olması demektir. Bu ahlaki bilgiye duyguyu da ekleyince vicdan
mekanizması oluşur. İnsanı ahlaklı davranmaya iten işte bu duygudur.
b)Doğruluk ve Ahlak:
Doğruluk ve dürüstlük ahlaklı olmanın sonucudur. Ahlaklılıktan kuvvetli vicdan sahibi olmak kastedilmektedir.
İnsanın Yaşayışı Ve Ahlak
Birinci
bölümde ahlakın psikolojik yönü ,teorik yönü ele alınmıştı. İkinci
bölümde ahlakın pratik yönü kişinin davranışlarına olan etkisi
anlatılmakta.
A)Kişiye Saygı: Ahlaklı
davranışın gayesi insanların bir arada ahenk içinde yaşamasıdır. Bunun
içinde kişilerin kişiliğine saygı duyulmalıdır. Burada başkalarına
karşı değil kişinin kendi vücuduna da saygı duyması gerekir. Kişinin
kişiliğine saygıdan başka kişinin yaşamına, vücut bütünlüğüne de saygı
duyukmalıdır . Ahlaki olan ruh ve bedenin ikisine de saygı
duyulmasıdır. Bu saygı başkaları tarafından olması gerektiği gibi
kişinin kendi kendisine de saygı duyması gerekir. Bu da sağlığa
zararlı davranışlardan ve alışkanlıklardan uzak durmakla sigara, içki,
ilaç gibi zararlı maddelerin kullanılmaması şeklinde tecelli eder.
Sosyal Ahlak
Ahlak
kişinin diye tarif edilmiştir. İnsanlar bir arada yaşadıklarından
birbirlerine karşı davranışları bulunmaktadır. Bu davranışlar sonucu iyi
veya kötü neticeler zuhur etmektedir. Bunun için ahlakın sosyal yönü
vardır.
İnsanın Ahlakını Etkileyen veya Davranışlarına Yön veren Şeyler:
1)Örf ve Adetler: Her
toplumun nesilden nesile aktarılan standart davranış tarzlarına örf
ve adetler denir. Fakat örf ve adet aynı derecede etki payına sahip
değildir. Örfe muğayir davranınca resmi sert tepki alınır, adete ters
davranılınca alay edilme, hor görülme şeklinde tepki alınır.
Örf
ve adetlerin kökü derinlere, çok uzak geçmişe dayanır. Örf ve adetler
toplum düzeninin ayakta durmasını, toplum hayatının hercümerc olmasını
önleyen kalıplardır. Fakat bu örf ve adetlerde de değişmeler
gözükmektedir. Aynı zamanda
örf ve adetler toplumdan topluma,
zamandan zamana izafidir. Hepsinde farklılık arz ederler. İdial olanı
ise örf ve adetlerin meydana getirdiği kişinin davranışlarını veya
ahlakının değişmez olmasıdır. Fakat böyle bir şey olması çok zor hatta
imkansız gözükmektedir. Örf ve adetler toplumlarda görülen tavırlar,
tarzlar ise bu şunu netice vermekte; burada bir sosyal hayat vardır. Bu
sosyal hayatın da ilkeleri ve problemleri vardır. Bakın yazar ilkevela
şunu diyor: sosyal hayatın ilkeleri ve problemleri şimdi
açıklayamayacağımız kadar karmaşktır ve o ölçüde münakaşa konusudur.
Fakat ahlakla ilgili noktalarına genel çizgiler içinde özetleyebiliriz.
Sosyal hayat denince akla insan toplulukları gelir. Toplum bize nasıl
davranacağımızı öğretir, problemler ise sosyal hayatın zaruretleri
ileferdi hürriyet arasında iyi bir dengenin kurulmasıdır. Cemiyet ahlak
problemini çözmek için insan grupları arasında eşitlik sağlamaya, bir
taraftan da bütün fertlerini belli bir ahlak disiplini içinde
yetiştirmeye çalışır.
Toplum
fertlerinin hepsini ortak bir ahlak disiplin içinde yetiştirir. Bunun
sonucunda fertlerde şu konularda ortak değer yargıları oluşur:
a)Medeniyete doğru çaba gösterilmeli. Medeniyetten
de bir halkın örf ve adetinin yumuşaması, şehirlileşmesi, nezaket ve
umumi ahlak ve adabın gözetilmesine ve kanunlaşmasına imkan verecek bir
bilgi yayılması demektir. Bir cemiyet faziletli bir hayat oluşturmassa
medeni olamaz.
Medeniyetin
sonucunda ideal bir adalete ulaşmaktır. Kişinin ödevlerinden biri de
adaleti gözetmektir. Bu adalet kavramı da değişmez değildir. Kavramdan
maksat anlanmıştır. Mesela adalet denince kanunların eşit uygulanması
gerekir. Adaletin üzerinde en fazla titizlikle durulan tarafı
titizliktir. Önceden böyle bir adalet anlayışı varken daha sonra
sosyal adalet fikri gelişmiştir. ideal adelet fikrinin yorumlanması
başlığı altında yazar tabii hukuktan bahs etmektedir. Tabi hukuk herkes
için geçerli olan hukuk demektir. Yargılama başlığı altında ise
adaletle yargılamanın farkından bahs etmekte ve adaletin bir kimseye
yaptığının karşılığının verilmesi yargılamanın ise bir kimseye ye
karşılık vermemek hangi ceza verilmemesi şeklinde tarif etmiştir.
Adaleti herkezin gerçekleştireceğini fakat yargılamanın ise Allah
tarafından Allah'ın dostları tarafından gerçekleştirilebileceğini ifade
etmiştir.
Din ve Ahlak :
Din
kaynağını Allah'tan alan bir ahlak sistemidir. Ahlaki davranışın en
önemli özelliklerinden biri olan adalet fikri din tarafından ikame
edilmiştir.
Adalet İlkelerinin Uygulamaları :
Pozitif
hukuk denen elan yürürlükteki hukuk ideal adaletin uygulamış tarzıdır.
Pozitif hukukun kaynağı olarak örf ve adetlerin belirlediği hak ve
haksızlıktır. Yani birinci kaynak örf ve adetlerdir. Hukukun ikinci
kaynağı sosyal hayattır. Kamu vicdanın devlet gücü ile kuvvet kazanması
ve ahlakı koruyan tedbirler alması hukuku oluşturur. Hukuk kaynağından
maksat hukuk kaidelerini koyan makam veya bu kaidelerin dayandığı temel
demektir.
Sorumluluğun Temelleri Ve Dereceleri :
Sorumluluk derken iki kavramla karşılaşıyoruz , Beklenen davranış ve bir şeyi ve bir şeyi yapmaya ve yapmamada tercih.
Toplumun insandan hangi davranışlar bekleyeceğini
a-)Şahsın özellikleri.
b-)Şahsın içinde bulunduğu durum.
Sorumluluğun
derecelerine gelince bu konuda sorumlulukla ilgili ahlak veya hukukun
kaidesinin kaynağına bakmamız gerekiyor. Kaidenin kaynağı hangi makam
ve otorite ise biz birinci derecede otoriteye karşı sorumluyuz. Her
davranış meydana getirdiği zarar derecesine göre bir sorumluluk
doğurur. sorumluluğun sosyal kaynağına gelince, sorumluluk sosyal bir
kavramdır, kaynağını cemiyetten alır.
Yaptırıcı Kuvvetler :
İnsanı belli bir şekilde davranmaya zorlayan kuvvet (müeyyide) demektir.
Yapıcı kuvvet
a-) Devlet kendi emir ve yasaklarına uymayan kimselere ceza verir. Para cezası, hapis, sürgün, vicdan cezası gibi.
Hukukun Garantileri başlığı altında yazar şunları anlatıyor;
Bir
ülkenin hukuk sistemi o ülkenin ahlak sisteminin başlıca garantisidir.
Hukuk kaideleri bir bakıma devlet gücüyle korunan ahlak kaidelerinden
ibarettir. Devlet hukukun sahibidir. Devlet hukukun sahibi olmakla
cemiyetin bütün varlığına da garanti altına almış olur. Hukukun
garantörü olan bu devleti vatan ve millet meydana getirir.
Hukukun
sahibi hamisi olan devletin görevlerinden birisi sosyal adaleti
sağlamaktır. Sosyal adeletten maksat herkesi aynı gelir seviyesine
çıkarmak herkesi eşitlemek değildir. O zaman toplumda birlik duğ
olmazdı. Sosyal adeletten maksat herkese eşit fırsat hakkı tanımaktır.
Sosyal
adeltten insanların haklarından bahsedince demokrasi ve ahlak kavramı
gündeme gelmektedir. Demokrasi halkın, halk tarafından halk için
idaresidir. Demokrasinin en göze batan tarafı seçme hürriyetidir. Yani
bütün insanlara eşit seviyede muamele edilir herkesin seçme hakkı vardır
.Vatandaşın ahlaki sorumluluğu da demokratik rejimlerde seçme hakkını
kullanmasıdır.
Yazar
burada farklı bir konuya geçiyor. Savaş ve Ahlak kavramlarını
karşılaştırıyor. Savaşın normalde ahlaki bir hareket olmadığını
anlatıyor. Fakat ortada bir tarafın tecavüze uğraması varsa bu sefer
savaş ahlakın korunması için zorunluluk haline geliyor. Savaşın ahlaka
ters olmasının sebebi insanların tıpkı hayvanlar gibi sadece karın
doyurma ve hayatta kalma endişesine
düşmeleridir
Rüşvetin
vurgunculuğun yalancılığın savaş zamanında artması artı bir sebeptir.
Savaş ahlakında hile vardır. Fakat ikiyüzlülük yoktur diyor yazar eğer
savaşa girilmişse
Yazar son olarak
makinalaşmanın yani otomasyonun ahlakla olan ilişkisine değiniyor.
Makinayla birlikte gelen yeni değerlerin ve yeni hayat tarzının eski
ahlaki değerleri sarstığını iddia ediyor. Makinalaşmanın artması yani
makina üreten makinaların yapılması sonucu işçi olarak insana ihtiyaç
bırakmayacağı bunun için toplumda işsizliğin artacağından bahsediyor.
Makinalaşmayla beraber teknisyen yetiştirileceği vasıfsız işçilerin
hiçbir işe yaramayacağı kanaatine varıyor. Ayrıca otomasyonun insanın
yaptığından daha hızlı ve daha çok üretim gerçekleştirmesi
neticesinde insanların boş zamanları çoğalıyor. İnsanların boş kalması
onların bu boşluklarını kötü alışkanlıklar edinerek gidermeleri ahlaki
bir bunalım getirdiği kanaatindedir yazar. Teknolojinin (otomasyonun)
geliştiği şu dönemde tıp ve mühendislikler revçta bulunmaktadır. Fakat
meslek seçiminde ferdi beceriler ve istekler göz önünde tutulmalı ahlaki
gaye olarak insanlara faydalı olabileceği mesleği seçmek en ahlaki
olanıdır.
Ailenin ahlak üzerindeki
etkilerine değinmiş. Ailenin bilhassa karakter terbiyesi bakımından
bütün diğer eğitim kaynaklarından daha önemli olduğunu belirtmiştir.
Yazar cemiyet dediğimiz topluluğun aile tarafından yetiştirilen
insanlardan meydana geldiğini söylemekte ,ve ahlaki davranışın bilhassa
duygu yönünün ailede oluştuğunu düşünmektedir. Yazara göre aile
cemiyetin en önemli bir birimidir ve böyle olmaya devam edecektir.
DERLEYEN...EMRE ŞEN