Kısa Masallar

Kısa Masallar

Kısa Masallar

Obur Kaplumbağa Bir varmış, bir yokmuş, Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Allah’ın yarattıkları buğday tanesinden çokmuş. Kimi kavak gibi uzun, kimi kabak gibi tombulmuş, Kimi yürürken tıs tıs eder, kimi kuş gibi uçarmış. Yeşil mi yeşil, güzel mi güzel bir orman içinde iki arkadaş kaplumbağa yaşarmış. Birinin adı Meyşa diğerininki ise Tişni imiş. Meyşa ile Tişni çok iyi arkadaşmış. Meyşa hareketli, yardımsever, çalışkan, dost canlısı bir kaplumbağaymış. Tişni ise tembel, dünyayı umursamayan, herkesten uzak durmayı seven bir kaplumbağaymış. Tek arkadaşı Meyşa imiş. Meyşa ve Tişni her akşam aynı ağacın altında buluşurlarmış. Meyşa her gün sabah uzun uzun yürür, yolda gördüğü hayvanlarla tanışır, arkadaş olurmuş. Tisni’ninse her gün yaptığı tek şey bol bol yemek yemek ve uyumakmış. Meyşa, Tişni’ge devamlı olarak; — Haydi, Tişni sen de biraz gez, hareket et, çok şişmanla*dın, dermiş. Tişni ise; — Biz kaplumbağalar zaten yavaş h...Devamını Oku »

Kısa Masal Örnekleri

Kısa Masal Örnekleri

Denizin kıyısındaki küçücük bir kumsalın çevresini saran tepeler, kumsalın iki yanından denize doğru yengeç kolları gibi uzanmıştı. Kumsal, kollarını açmış, denizi kucaklamak istiyordu... Denize uzanan kayalara dalgalar çarpıyor, köpürerek beyazlaşıp üstlerini örtüyordu. Dalgalar çekilince, kayaların koyu renkli ıslak çıplaklığı görünüyordu... Küçücük kumsal, koyun içindeki denizle kucaklaşmış sessizce güneşlenirken, çevredeki tepelere doğru bakınca, kumsalın yeşil otlar arasında kaybolduğu, ileride yeşil örtünün, yer yer ağaçlarla gölgelendiği görülüyordu. Burası insan eli değmemiş, doğanın en güzel köşelerinden birisiydi... İşte masalımız bu güzel doğa parçasında, dalgaların dövdüğü kayaların hemen dibinde geçer... * * * * * * * Denizdeki dalgalar, öfkelerini dindirmek için kayalara çarparken, buralara küçük yaşam tohumlarını taşımışlar. Bazıları çekilen dalgaların gücüyle yeniden denize dönmüş. Bazıları kaygan yüzlü k...Devamını Oku »

Kısa Masal Örnekleri

Kısa Masal Örnekleri

TEMBELİN DERDİ Bir varmış, bir yokmuş, İnsanoğlunun derdi çokmuş. Çok söz ufak darıdır, az söz yiğit kârıdır. Sözü kısa tutalım, uzun söz vakit kaybıdır. Ülkelerden birinde, tembel mi tembel bir adam yaşarmış. Bulduğu her fırsatta yan gelir yatarmış. Karısı onun tembelliğinden bıkmış. Çünkü kocası tembel olduğundan, evin işi, ineklerin sağılması, tarlanın sürülmesi, kısacası bütün iş ona kalıyormuş. Kadıncağız sabah erkenden kalkar, evin işlerini yapar, sonra da kocasını uyandırmaya çalışırmış. Tembel adamı uyandırmak da öyle pek kolay değilmiş. Bu yüzden bazı günler karısı, onu uyandırmaktan vazgeçer, tarlaya tek başına gidermiş. O zaman da tembel adam "Beni niye kaldırmadın?" diye kızarmış. Kadıncağız tarlada, güneşin altında çalışmaktan yorgun düşerken, adam bir ağaç gölgesinde uyurmuş. İkindi serinliğinde kalkar, azıcık çalışır, sonra da gece ya-1 tıncaya kadar söylenirmiş. "Of, çok yoruldum! Parmağımı bile kımıldatacak hâlim kalmadı....Devamını Oku »

Yukarı Çık