Dinleme:
Epikte tos’un dediği gibi "bir güzel söz söyleme sanatı varsa bir de güzel dinleme ve anlama sanatı vardır". Konuşma karşılıklı bir eylemdir. Başka bir deyişle konuşma eyleminden en az bir gönderen ile bir alıcının bulunması gerekir. Her ne kadar gönderen (konuşan) alıcıdan (dinleyiciden) daha etkin ise de bundan, konuşma eyleminde alıcının (dinleyenin) edilgen bir rol oynadığı sonucunu çıkarmak yanlıştır. İyi bir dinleyici, yaratıcı etkinlik içinde bulunur, aksi halde iletişim tam olmaz.
Dinleyici, olağan bir konuşma eyleminde söylenenlerin anlamlarını gözleri ve kulaklarıyla alır. Dinleme, görsel ve işitsel simgelere tepki olarak tanımlanabilir.
Gündelik konuşmalarımızda, dinleyen, konuşanın simgesel davranışını hem görür, hem işitir. Konuşmanın içerdiği mesajı gözleri ve kulaklarıyla alır. Bu durum konuşma eyleminde dinleyici rolünde bulunan kişinin, aslında, hem dinleyici, hem de gözlemci olduğunu ortaya koymaktadır.
Sözlü iletişimde konuşanın rolünü önemsemek, öte yandan dinleyenin rolünü küçümsemek doğru değildir. İletişimin başarıya ulaşmasında en büyük payın konuşana ait olduğu sanısı bir yanılgıdır. Gerçekte, iletişim eyleminin istenilen sonuçlara ulaşmasındaki çaba ve sorumluluk konuşan ile dinleyen arasındaki ortaklaşa bir temele dayanır. Konuşanın amacına varabilmesi ancak bu ortaklık sağlandığı. ölçüde gerçekleşebilir.
İletişim, her zaman konuşan ile dinleyen arasında bilgi, beceri, tutum, davranış yönünden bir etkileşimi gerektirir. Eğer bu yönde, konuşanla dinleyenden birinde bir eksiklik, bir yetersizlik kendiniıg9sterirse iletişim sağlanamaz. Bunun sonucu olarak konuşan da, dinleyen de ilişkisiz kalmak yüzünden ilgisiz hale gelir. oysa, iletişimin etkili ve başarılı olabilmesi için, konuşanın da dinleyenin de kendi benliklerinin üstüne çıkmaları, iletişim sürecinde paydaş olan bu kişilerin olanakları elverdiği ölçüde birbirlerini anlamaları zorunludur.
İşitme-Dinleme Süreci:
işitme ile dinleme birbirleriyle ilişkili, ancak birbirlerinden ayrı eylemlerdir. işitme fizyolojik, dinleme ise psikolojik bir süreçtir.
Fizyolojik olarak, işitme; ses dalgalarının dış kulaktan kulak zarına iletildiği, orta kulakta mekanik titreşimlere; iç kulakta da beyine giden sinir akımlarına dönüştüğü bir süreçtir.
Dinleme adı verilen psikolojik süreç, bireyin, seslerin ve konuşma örüntülerinin farkında olmasıyla ve onlara dikkatini vermesiyle başlar. Belli işitsel işaretleri tanıması ve hatırlamasıyla sürer ve anlamlandırılmasıyla son bulur.
işitme-dinleme süreci aynı zamanda iletişim-öğrenme sürecidir. Görsel iletişim ve öğrenmede olduğu gibi, mesaj bir kaynak tarafından kodlanır ve bu kod bir alıcı tarafından açılır. Kodlanan mesajın niteliği, kaynağın mesajı açık ve mantıklı bir biçimde ifade etme yeteneğinden etkilenir. Kodu açılan mesajın niteliği ise alıcının
Mesajı anlamlandırma yeteneğinden etkilenir. Mesaj, yetersiz işitme mekanizmaları gibi fiziksel sorunlardan etkilenebilir. İşitsel uyaranların çokluğundan da etkilenebilir. Bireyin, istemediği sesleri dışarıda bırakma, ihtiyaç duyduklarını süzüp alma gibi önemli bir yeteneği vardır.
Mesaj, alıcının dinleme becerilerinden ya da alıcının bu becerilere sahip olmayışından da etkilenir. Alıcı, verilen bir dizi sese (mesaja) yönelmeli ve tüm dikkatini, ilgisini üzerinde toplamalıdır. Alıcının düşüncesi mesaj alınırken, alınmakta olan mesajın önünde gitmeli ve alıcı bu zaman farkını da bilginin organizasyonunda ve o bilgiyi kendisine mal etmede kullanabilmeli ki bir anlam çıkartabilsin.
İşitme-dinleme sürecinin her aşamasındaki belli engeller, algılanan anlamı azaltıcı süzgeçler gibi iş görürler. İşitsel (sözel) iletişimde bozukluklar, sürecin, kodlama, işitme, dinleme ve kodu açma gibi aşamalarında olabilir.
Mesajın tam olarak kodlanması, kaynağın mesajı organize etme ve sunma becerisine bağlıdır. Örneğin, mesajda kullanılan sözcüklerin alıcının sözcük dağarcığında bulunması gerekir. Kuşkusuz ki mesaj alıcının yaşantı alanında bulunan bir biçimde sunulmalıdır. İşitme süreci konuşmacının çok yüksek ya da çok alçak sesle konuşmasından ve alıcının işitme güçlüğünden ya da işitsel yorgunluğundan etkilenir. İletişim, dinleyicinin dikkatini konuşanlara vermemesi ya da işitsel çözümleme becerisinin yokluğu nedenleriyle azalır.
Alıcının, gönderilen mesajı kendisine mal etme ve anlam1andınnadaki deneyimsel yetersizlikleri de iletişimin yetersizliğine yol açacaktır.
Yukarıda belirtilenlerin yanı sıra dinlemeyi engelleyen kimi faktörler de konuşan ile dinleyen arasındaki iletişimin yetersizliğine neden olmaktadır.
İyi dinlemeyi engelleyen
Faktörler:
1.Konuyu ilginç bulmamak:
Şöyle bir düşündüğümüzde, hangi konu ilginç değildir ki? Televizyonu açarız, görürüz ki "Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesiyle elde edebileceği düşünülen kazanımları" tartışılıyor. Belki de ilginç bulmayarak geçeriz öteki kanala. O kanalda varsayalım ki çeşitli gazete temsilcileri ile bazı politikacılar belli bir yasa
Tasarısını tartışıyorlar. Belki o konuyu da ilginç bulmayıp yine başka kanala geçebiliriz. Diyelim ki Türkiye 1. Futbol ligini konu alan bir programda karar kıldık. Kendi kendimize de ilginç bir konu bu1duk diye haz duyabiliriz. Peki, ama bu konu çok mu ilginçtir? Ya da dinlemek. istediğimiz konular daha mı az ilginçtir? Yâda hiç mi ilginç değildir? Bir konu bazı kimselere ilginç gelirken, belli bazı kimselere de ilginç gelmeyebilir. Öyleyse Chesterton'un söylediği gibi, ilginç olmayan konu yoktur, ilgilenmeyen insanlar söz konusudur.
Konuyu zihnimizi yoracak kadar ya da bizi düşünce üretmeye zorlayacak kadar çetin bu1duğumuzda "ilginç değil" etiketini yapıştırarak kaçmaya yönelebiliriz. Oysa anlatılan konunun bizimle olan ilişkisini kunnaya, o konuyla ilgili görüş geliştirmeye çalışma sonnnlu1uğunu yüklenebildiğimiz anda iyi bir dinleyici olma yolunda adım atmış olabiliriz.
2. Konuşanda ille de kusur bulmaya çatışmak:
Bazı kimseler belli bir konuşmacıya karşı geliştirdikleri olumsuz tutumları
konuşma anında da sürdürürler. Dikkatlerini konuşulan konuya, başka bir söyleyişle, konuşmacının anlattıklarına değil de bazı jestlerine, mimiklerine ya da konuşma anında sıkça söylediği ya da söylemekte güçlük çektiği sözcüklere verirler. Her konuşmacı fiziksel ya da psikolojik bir rahatsızlıkla ya da eğitimindeki bir yetersizlikle anlatımını tam bir mükemmellikte gerçekleştiremeyebilir. Dinleyici, konuşmacıda kusur bulmak yerine onun neler söylediğini ya da neler söylemek istediğini anlaya ve kavramaya çalışmalıdır.
3. Konuşmadaki bazı noktalara aşırı duyarlılık
göstermek.
Biz konuşanı her ne kadar aklımızla olduğu kadar duygularımızla da dinlemek
zorunda isek de aşırı heyecana kapılıp mesajın özünü yitirmemeye dikkat etmeliyiz. Bir dinleyici ne derece heyecana kapılırsa, doğru ile yanlışı, geçerli ile geçersizi ayırt etme gücünden o ölçüde yoksun kalır, aynca, konuşmayı bütünü ile ve gereğince değerlendirmeyi başaramaz. Çünkü konuşmanın kimi bölümlerini aşırı duyarlıkla önemsemiş, kimi bölümlerini ise küçümsemiştir. Bu nedenle, dinleyenin, konuşmanın bütünlüğünü kavrayabilmek amacıyla heyecanına egemen olması zorunluluğu ağırlık kazanmaktadır.
4. Sahte dikkat
Kafamızda başka konularla meşgul olurken bir yandan da konuşmacıyı dinler
gibi görünebiliriz. Hatta zaman zaman da "evet", ''hayır'' gibisine anlamlan sözel ya da görsel bir biçimde iletebiliriz. Konuşmacı da, bizim sadece dinliyor imajı yaratmak için verdiğimiz mesajları gerçek sanarak konuşmasını ona göre yönlendirebilir.
5. Dikkatin kopmasına neden olmak ya da aldırmamak.
Bazen de dinlerken dikkatimizin dağıldığını fark eder, bu dağılmışlığa aldırmayarak dikkatimizi toplama çabasına girişmeyiz.
6. Düşünce hızından gereğince yararlanmamak.
Çeşitli kaynaklara göre normal bir konuşma hızında insanlar ağızlarından dakikada ortalama 150 sözcük çıkarmaktadırlar. Aynı anda insanın zihninden geçen sözcük sayısının ise ortalama 600-750 arasında olduğu belirtilmektedir. Bu demektir ki konuşan birisini dinlemekte iken, aynı zamanda, bize anlatılanla ilgili ya da ilgisiz pek çok şeyi de kafamızdan geçirmekteyiz.
Dinleyici olarak konuşmacının söylediklerinin 4-5 katı kadar malzemeyi zihnimizden geçirme üstünlüğümüzü söylenenlerle ilişkilendirerek kullanabildiğimiz ölçüde anlatılanları daha iyi anlama şansımız olabilmektedir.
tasarısını tartışıyorlar. Belki o konuyu da ilginç bulmayıp yine başka kanala geçebiliriz. Diyelim ki Türkiye 1. Futbol ligini konu alan bir programda karar kıldık. Kendi kendimize de ilginç bir konu bu1duk diye haz duyabiliriz. Peki ama bu konu çok mu ilginçtir? Ya da dinlemek .istediğimiz konular daha mı az ilginçtir? Yada hiç mi ilginç değildir? Bir konu bazı kimselere ilginç gelirken, belli bazı kimselere de ilginç gelmeyebilir. Öyleyse Chesterton'un söylediği gibi, ilginç olmayan konu yoktur, ilgilenmeyen insanlar söz konusudur.
Konuyu zihnimizi yoracak kadar ya da bizi düşünce üretmeye zorlayacak kadar çetin bu1duğumuzda "ilginç değil" etiketini yapıştırarak kaçmaya yönelebiliriz. Oysa anlatılan konunun bizimle olan ilişkisini kunnaya, o konuyla ilgili görüş geliştirmeye çalışma sonnnlu1uğunu yüklenebildiğimiz anda iyi bir dinleyici olma yolunda adım atmış olabiliriz.
2. Konuşanda ille de kusur bulmaya çatışmak:
Bazı kimseler belli bir konuşmacıya karşı geliştirdikleri olumsuz tutumları
konuşma anında da sürdürürler. Dikkatlerini konuşulan konuya, başka bir söyleyişle, konuşmacının anlattıklarına değil de bazı jestlerine, mimiklerine ya da konuşma anında sıkça söylediği ya da söylemekte güçlük çektiği sözcüklere verirler. Her konuşmacı fiziksel ya da psikolojik bir rahatsızlıkla ya da eğitimindeki bir yetersizlikle anlatımını tam bir mükemmellikte gerçekleştiremeyebilir. Dinleyici, konuşmacıda kusur bulmak yerine onun neler söylediğini ya da neler söylemek istediğini anlaya ve kavramaya çalışmalıdır.
3. Konuşmadaki bazı noktalara aşırı duyarlılık
göstermek.
Biz konuşanı her ne kadar aklımızla olduğu kadar duygularımızla da dinlemek
zorunda isek de aşırı heyecana kapılıp mesajın özünü yitirmemeye dikkat etmeliyiz. Bir dinleyici ne derece heyecana kapılırsa, doğru ile yanlışı, geçerli ile geçersizi ayırt etme gücünden o ölçüde yoksun kalır, aynca, konuşmayı bütünü ile ve gereğince değerlendirmeyi başaramaz. Çünkü konuşmanın kimi bölümlerini aşırı duyarlıkla önemsemiş, kimi bölümlerini ise küçümsemiştir. Bu nedenle, dinleyenin, konuşmanın bütünlüğünü kavrayabilmek amacıyla heyecanına egemen olması zorunluluğu ağırlık kazanmaktadır.
4. Sahte dikkat
Kafamızda başka konularla meşgul olurken bir yandan da konuşmacıyı dinler
gibi görünebiliriz. Hatta zaman zaman da "evet", ''hayır'' gibisine anlamlan sözel ya da görsel bir biçimde iletebiliriz. Konuşmacı da, bizim sadece dinliyor imajı yaratmak için verdiğimiz mesajları gerçek sanarak konuşmasını ona göre yönlendirebilir.
5. Dikkatin kopmasına neden olmak ya da aldırmamak.
Bazen de dinlerken dikkatimizin dağıldığını fark eder, bu dağılmışlığa aldırmayarak dikkatimizi toplama çabasına girişmeyiz.
6. Düşünce hızından gereğince yararlanmamak.
Çeşitli kaynaklara göre normal bir konuşma hızında insanlar ağızlarından dakikada ortalama 150 sözcük çıkarmaktadırlar. Aynı anda insanın zihninden geçen sözcük sayısının ise ortalama 600-750 arasında olduğu belirtilmektedir. Bu demektir ki konuşan birisini dinlemekte iken, aynı zamanda, bize anlatılanla ilgili ya da ilgisiz pek çok şeyi de kafamızdan geçirmekteyiz.
Dinleyici olarak konuşmacının söylediklerinin 4–5 katı kadar malzemeyi zihnimizden geçirme üstünlüğümüzü söylenenlerle ilişkilendirerek kullanabildiğimiz ölçüde anlatılanları daha iyi anlama şansımız olabilmektedir.
a. Dinlemenin Değeri:
“Yalnız sen konuşursan hiçbir şey öğrenemezsin”(lyndon B. Johnson)
(1) Dinlemek saygıyı gösterir
Psikolog Dr. Joyce Brothers şöyle der: “ Yağ çekmenin en samimi biçimi taklit etmek değil, dinlemek olabilir. Dinlemek, her şeyden önce, onları umursadığınızı gösterir.
(2) Dinlemek ilişkiler kurar
Dale Carnegie şu tavsiyelerde bulunuyor:” İyi bir dinleyici olarak, iki hafta içinde, iki yıl boyunca ilgisini çekmeye çalıştığınız insanlardan daha çok dost edinebilirsiniz.”
“Büyük insanlar dinlemeyi tekellerine alır, küçük insanlarsa konuşmayı” (David Schwartz-“Düşünmenin Büyüsü”)
(3) Dinlemek Bilgiyi Arttırır
“ İyi bir dinleyici sadece her yerde popüler olmaz, üstelik bir süre sonra o her şeyi bilir” (Wilson Mizner)
Dinlemeye istekli olmadıkça, zengin olmaya ne kadar yaklaştığınızı asla bilemezsiniz.
Daha çok otorite kazanmaya başlayan insanların ortak problemi başkalarını , özellikle bilgi aldıkları insanları gittikçe daha az dinlemeleridir. Ön sıralardan uzaklaşırsanız güvenilir bilgilere ulaşmak için başkalarına o kadar muhtaç olursunuz.
(4) Dinlemek Fikir Üretir
Yeni, değişik fikirler, eski sorunları çözmek için yeni yollar bulmanıza, kurumunuzu geliştirecek yeni ürün ve süreçler ortaya çıkarmanıza, kişisel olarak gelişip yükselmenize yardımcı olacaktır.
(5) Dinlemek Sadakat Sağlar
İnsanları dinlemezseniz eğlenceli şeyler olur. Bu durumda daima istekli başka birini bulurlar. Hiç kimse bir şey satmak için kendisini dinlemez.
“Bizi dinleyen arkadaşlar, kendilerine doğru hareket ettiğimiz ve eksenlerinde bulunmak istediğimiz insanlardır.”(Psikiyatrisi Karl Menninger)
Dinlemek, başkalarına ve kendinize yardım etmenin en iyi yoludur.
b. Dinlemenin Önündeki Engeller
(1) Konuşmaya Aşırı Değer Vermek
Çoğu insan, konuşmaya daha fazla, dinlemeye daha az önem verir. Satış yapmak için, işi insanlarla ilişki içinde olmayı gerektiren işlerde çalışanlar için bile geçerlidir bu. Oysa etkili iletişim ikna etmek demek değildir. Etkili iletişimin temeli dinlemektir. Hiç kimse bir şey satmak için kendisini dinlemez.
(2) Bir Konuda Odaklanamamak
İyi dinleyici olmak istiyorsanız, enerjinizi o yöne vermeyi ve dikkatinizi birlikte olduğunuz insanda toplamayı öğrenmeniz gerekir. Beden dilini gözleyin. Yüz ifadesindeki değişiklikleri seyredin. Karşınızdakinin gözlerine bakın.
(3) Zihinsel Yorgunluk Yaşamak
Yorgunsanız ve zor durumlara düşmek istemiyorsanız, etkili bir dinleyicinin daha çok enerji toplayıp konsantre olması gerektiğini unutmamak gerekir.
(4) Klişelere Başvurmak
Klişeleştirmek , bizi beklediğimizin dışında farklı şeyler duymaktan alı koyar.
Garsondan “Bir garsonun ismini söylemesi kibrini gösterir, ama madem sordunuz, adım Tim”.
Araba Tamircisinden “ Bunu yolun aşağısındaki garajda daha ucuza yaptırabilirsiniz”. Bazı insanlardan bu sözleri dinlemeyi beklemiyorsanız siz de klişelerden sorumlusunuz.
(5) Kişisel Duygu Yükünü Taşımak
Geçmişinizdeki ağır duygusal deneyimlere ciddi olarak kafa yormadıysanız, başkalarının söylediklerini bu deneyimlerle filtre ediyorsunuzdur. Zihniniz bazı konularla meşgulse, belirli bir konu sizi savunmasız duruma getiriyorsa etkili bir dinleyici olmadan önce sorunlarınızı çözmelisiniz.
(6) Kendisiyle Meşgul Olmak
Kendinizden başka kimseyle ilgilenmiyorsanız, başkalarını dinlemezsiniz. Ama işin ironik yanı dinlemediğiniz zaman kendinize verdiğiniz zarar, karşınızdakine verdiğinizden daha fazladır.
c. Dinleme Becerileri Nasıl Geliştirilebilir?
Günümüzün çoğunu dinleyerek geçiriyoruz.
%9 Yazarak
%16 Okuyarak
%30 Konuşarak
%45 Dinleyerek
Nasıl dinlemeliyiz:
(1) Konuşmacıya Bakın
Dinleme süreci karşınızdakine dikkatinizi vermenizle başlar.
(2) Kimsenin Sözünü Bölmeyin
Çoğu insan sözünün kesilmesine sert tepki gösterir ve bunu saygısızlık olarak yorumlar.“ İnsanların düşüncelerine basmak, ayaklarına basmak kadar büyük kabalıktır ” (R.L. Montgomery “Dinlemeyi Kolaylaştırmak”)
İnsanların sözlerini kesen insanlar bunu genellikle şu nedenlerle yaparlar:
• Başkalarının söylediklerine yeterince değer vermiyorlardır.
• Başkalarını, kendilerini zeki ve sezgili gösterip etkilemek istiyorlardır.
• O kadar heyecanlanmışlardır ki başkalarının sözlerini bitirmelerini bekleyemezler.
(3) Anlamaya Odaklanın
• Beyin-kalp bağlantısıyla dinleyin
• Anlama niyetiyle dinleyin
• Mesaja ve mesajın arkasındaki mesaja kulak verin
• Hem içeriğe hem duygulara kulak verin
• Duymanızın gelişmesi için gözlerinizle dinleyin
• Sadece pozisyonlarına bakmadan, başkalarıyla ilgilenen
• Söyledikleri ve söylemediklerini duyun
• Empatiyle ve benimseyerek dinleyin
• Korktukları ve onları inciten bölümleri dinleyin
• Sizi dinlemelerini istediğiniz gibi dinleyin
(4) O Andaki İhtiyacı Saptayın
Birçok insan, gerçek amaçlarının dışında konuştukları için kendilerini fikir ayrılığına düşmüş bir durumda bulurlar. Etkileşimde bulundukları insanın o andaki heyecanını dikkate almayı umursamazlar. Erkekler genellikle tartıştıkları problemi sonuca bağlamak isterler; onların ihtiyacı çözümdür. Kadınlarsa, bir problemi sadece paylaşmak için anlatırlar; onlar ne öneri ne de çözüm peşindedir.
(5) Duygularınızı gözden Geçirin
Başka birini dinlerken hassaslaşıyorsanız duygularınızı gözden geçirin, özellikle tepkiniz olması gerekenden daha güçlüyse.
(6) Yargınızı Askıya Alın
Hemen sonuca geçerken, aynı zamanda iyi bir dinleyici olamazsınız. Başkalarıyla konuşurken bir karara varmadan önce hikâyeyi sonuna kadar dinleyin.
(7) Belli Aralıklarla Özetleyin
Uzmanlar dinlemenin en çok etkin dinleme olduğu zaman işe yaradığı konusunda hemfikirdirler. Etkin dinlemenin tekniklerinden birisi, belli aralıklarla diğer insanın söylediklerini özetlemektir.
(8) Açıklayıcı Sorular Sorun
(9) Daima Dinlemeye Öncelik Verin
İnsanlara onlarla ilgilendiğinizi gösterip endişelendirecek sorular sormazsanız, beklediğinizden daha çok şey anlatacaklarını görünce şaşıracaksınız.
Etkili İletişim (Dinleme)