Gelecek üzerine en çok düşünülen, konuşulan bir dönemden geçiyoruz. Şu sıralar hangi televizyonu izlesek, hangi gazeteyi okusak, uzmanlara ve danışmanlara en çok sorulan soru; yarın ne olur, ne yapmalıyız, sorusu oluyor. Dinliyor, okuyor ve konuşuyoruz. Çoğumuz hala krizin nedenini anlamış değiliz. Ne yaparsak iyi olur, diye olayları çözmeye uğraşıyoruz.
Benim zihnimde “Gelecek de bir gün gelecek” reklam cıngılı dönüp duruyor. Kriz, panik, daralma, psikoloji ve fırsat kelimelerinin ortasında bir çıkış yakalamaya çalışıyorum.
Geleceği göremeyiz diyenlere, içimden, “elbette göremeyiz, ancak istediğimiz geleceği yaratırız” demek geliyor ve gördüğünüz gibi diyorum da.
İstediğimiz geleceği yaratabilmek için bugün ne yaptığımız çok önemli. Bugün, hemen şimdi, gelecekte kendimiz, ailemiz, şirketimiz, çalışanlarımız, markamız, müşterilerimiz ve kaynaklarımız için hayal etmeye başlayalım.
Öncelikle hangi konuda ne istediğimize bir odaklanalım. Somut bilgiler ile her detayı düşünerek gelecek hedeflerimizi ve stratejimizi net bir tanımlayalım. Bizimle birlikte hareket edecek herkesin anlayacağı, inancımızı ortaya koyan bir dille yazalım ve yayınlayalım.
Her gün en az 5 dakika, en çok 20 dakika tüm ekiplerimiz ile bu konu üzerinde konuşalım. Düşünelim, konuşalım, deneyimleri paylaşalım ve herkesin gelecek hedefinin bir parçası olmasını sağlayalım.
Gelecek için düşünmüyorsak bugünü de kaybettiğimizi hatırlayalım ve istediğimiz gelecek için bugün nelere sahip olmalıyız, bugün neler yapmalıyız, sorularının cevabını verelim.
Bugün ne düşünüyoruz?
Bugün düşündüğümüz şey bugünü yaşatır. Eğer bizler sürekli krizi düşünüyor ve konuşuyorsak, yaptığımız her işin bir noktasında zihnimizden kriz geçiyor ve dışa vuruyorsak, zihinsel olarak da yaşadığımız şey de bir krizdir. ‘Kriz’ kelimesi zihinlerimizin de daralmasına neden oluyor. Çözümü görmemize, önlem almamıza, sistem geliştirmemize, kontrol etmemize de.
Kriz istemediğimiz ve beklemediğimiz bir şeydir, gerilim yaratır. Yaşamın her alanında kriz yaşanabilir. Sahip olduğumuz bir şeyin yok olması kriz yaratır. Yaşadığımız her kriz bizim için bir deneyim oluşturur ve biz önlemlerimizi alırız. Kriz her defasında bizi şaşırtır. Krizin belirtileri elbette vardır. Anlamamız ve önlem almamız için neyin bizim için kriz yaratacağını bilmeliyiz. Herkes krizi aynı şekilde yaşamaz, sahip oldukları ve beklentileri farklıdır, çünkü. Bireyler ve kurumlar, krizi kendi özel koşulları içinde yaşarlar ve kendi hayatları üzerindeki etkileri çerçevesinde tanımlarlar. Yaşadığımız kriz küreseldir, ekonomiktir, gibi tanımlar, her birimizde, her kurumda farklı izlerle yaşanacaktır. Borcu olan kurum için kriz, birden yükselen kredi faizleridir; işini kaybeden çalışan, krizi işten çıkarmalarla tanımlar; ev kadını, çarşıda pazarda artan fiyatlarla değerlendirir.
Nelere sahibiz, neler istiyoruz, sorularının cevabını bilmek, nelerin bizim için kriz yaratacağını da bilmektir. Yeni yatırımlar, yeni ürünler, kuruluş dönemlerinde yapılıp unutulan SWOT analizini sık sık yapmanın ve hem de pek çok alanda süre giden, hatta iyi giden tüm alanlarda yapmanın tam sırasıdır. Kuvvetli yanlar, zayıf yanlar, fırsatlar ve tehditler, detaylı ve güncel olarak bir bir ortaya konmalıdır.
Gelecek için pazarlama yapmanın tam sırası. Pazarlama araçları, pazarlama iletişimi bizi geleceğe hazırlar. Yeni fiyatlamalar, yeni kampanyalar, yeni satış stratejileri yeni fikirler ile hedefleri canlandırmalı, ekibe işin sahibi oldukları deneyimini yaşamaları için fırsatlar yaratılmalıyız.
Ekonomik kriz ve Apple
Dev ve başarılı bir şirketin yöneticisi söyleyince daha etkili görünüyor. Ekonomik krizle ilgili olarak Steve Jobs'ın “Fortune” dergisine söylediklerinin altını çizin lütfen.
“Bunu daha önce de yaşadık. O zaman şirketime, "Yatırım yapmaya devam edeceğiz, insanları çıkarmayacağız, onları Apple'a getirmek için çok uğraştık, yapacağımız son şey onları işten çıkarmak olacak. Araştırma geliştirme bütçemizi artıracağız ki düşüş bittiğinde rakiplerimizin ötesinde olacağız" demiştim. Ve tam olarak bunu yaptık. Ve işe yaradı. Ve bu sefer de tam olarak bunu yapacağız.”
Kriz dönemlerinin bireyler ve kurumlar üzerinde olumlu etkileri de olmaktadır, bunlara odaklanarak kriz dönemlerinde kişiler arasında artan dayanışma duygusunu ekiplerimizin ortak duygu ile hareketini sağlamak için öne çıkartabiliriz. Kriz enerji yaratır, hareket kabiliyetimizi artırır ve hızlandırır.
Kriz önlemleri içinde harcamaları kısmak önemli bir adım, bunu yaparken hızla reklam, eğitim gibi giderleri yok etmek kolay ancak doğru çözüm bu mu?
Kriz düşüncesi ile harcamaları kısmak deyince ilk akla gelen pazarlama, eğitim, araştırma bütçeleri olmakta, araştırma, reklam, eğitim ve sosyal faaliyetler durdurulmakta.
Northwestern Üniversitesi Profesörü Philip Kotler’in; “Durgunluk (resesyon) dönemlerinde yapılacak en doğru iş, çok işlevli bir komite kurmak ve tüm maliyetleri gözden geçirmektir. Komite, şirketin promosyon faaliyetlerini, dağıtım kanallarını, pazar segmentlerini, müşteri kitlesini ve coğrafi yayılımını tek tek inceleyip, maliyetleri düşürülecek alanları belirlemelidir. Her şirketin, zarar ettiği veya zayıf olduğu bir promosyonu, bir dağıtım kanalı, müşteri kitlesi ve coğrafi bölgesi vardır. Durgunluk döneminde ev temizliğine ve tasfiyeye bu zaaf noktalarından başlamak gerekir. İşlerin durgunlaştığı dönemler, şirketin gelişme döneminde aldığı fazla kiloları eritmek için iyi bir fırsattır. Lüks harcamaların ve gereksiz savurganlıkların azaltılması şirketi daha sağlıklı bir duruma getirir. Maliyetleri düşüren, yalın yönetim tekniklerini normal zamanda uygulayan tutumlu şirketler, işler durgunlaştığında fazla sıkıntı çekmez.
Müşterilere normal zamanlarda sunulan kalite ve hizmet düzeyini, durgunluk döneminde düşürmek rakipleri güçlendirir. Maliyetleri şirket içinde azaltmak yerine, yükü yan sanayi kuruluşlarına ve bayilere aktarmak da yanlıştır. Yeterli sermayesi olan şirketler, resesyonda geriye yaslanmak yerine rakiplerinin pazar paylarına göz dikebilir. Bu şirketler için zor günler yeni bir büyüme fırsatı yaratır. Finansal gücü yeterli olmayan işletmeler ise, pazarlama harcamalarında total bir kısıtlamaya gitmek yerine, doğru bir analiz ile eksik ve verimsiz faaliyetlerinde kesinti yaparak rahatlayabilirler.”
Bu yazıyı yazarken birçok dergi, gazete ve kitaptan yararlandım. Tüm ustalara teşekkür ederim. Yazıyı müthiş bir enerji ile yazmamı İspanyol besteci İsaac Albeniz’in eserlerini modern flemenco dansları ile yorumlayan Carlos Saura’nın “Iberia” filmine borçluyum.
Yaşamınız için neleri seçtiğinizi bir gözden geçirin, Peter Drucker’ın o ünlü sorusunu kendi kendinize sorun: “Eğer şu an işime yeni baştan başlasam neleri farklı yapardım?”
Yeni yıl, dilediğimiz kadar güzel olsun, emek verdiğimiz kadar ve istediğimiz her yönde gelişsin.
Hepimize iyilik diliyorum!