Genç Kız Psikolojisi(Sevgi, Aşk, Sevecenlik)

Genç Kız Psikolojisi(Sevgi, Aşk, Sevecenlik)


Sevgi, Aşk, Sevecenlik

Sevmek ve sevilmek, insan hayatının güçlü ve vazgeçilmez duygularından biridir. Bu duygunun bebeklikten itibaren karşılanıp karşılanmaması, karşılanış biçimi ve oranı, kişinin karakteristik oluşumunu derinden etkiler. Ana ve baba sevgisinden yoksun olarak çocuk bakımevlerinde yetişen çocuklar, birer yetişkin olduklarında genellikle sevmede, gösterilen sevgiyi anlama ve değerlendirmede güçlük çekerler.

Aile içinde aşırı boyutlara varan sevgi ve hoşgörü de aynı ölçüde zararlı olur. Bilinçsiz bir sevgi ve sevecenliğe boğulan, tüm kusurları ve hatalarıyla hoşgörülü, şımartılan çocuk, kazanması gereken iyiyi ve kötüyü ayırt etme becerisinden yoksun kalır. Aşırı koruma ve esirgeme, yetenek ve becerilerin gelişmesini engeller, cılızlaştırır, yok eder. Savaşım ve atılım gücünü kaybeder.

Çocuk doğduğunda tam bir yetersizlik içindedir. Ailesinin yakın ilgi ve bakımına muhtaçtır. Yaşaması buna bağlıdır. Ancak eksiksiz bir gelişim için çocuğun fizyolojik gereksinmelerinin karşılanması kadar sevgi ve şefkat görmesi de mecburidir. Yetimhanelerde büyüyen çocukların tüm fizyolojik gereksinimleri karşılandığı halde gelişme bozukluğu göstermelerinin tek sebebi, yeterli sevgiden yoksun oluşlarıdır. Bu çocuklara gereken ilgi ve sevgi özel hemşirelerle sağlandığında, meydana gelen biyolojik arazların kaybolduğu gözlenmiştir.

Çocuk, aile içinde canlı, sıcak, içten ve uyumlu bir sevgiyle büyümelidir. Bu sevgi bilinçli olmalı, çocuğun etkinliklerine, deneyim girişimlerine engel olunmamalıdır. Ergenliğe böyle bir sevgiyle erişen çocuk; kendine güvenen, kendi yolunu çizebilen, pozitif ve uyumlu bir kişilik geliştirme şansına sahiptir.

Çocuğunu sevgiyle esirgeyen ana-baba, aynı zamanda onun kendini bulmasına, gücünü ve becerilerini ölçüp değerlendirmesine, ilgi ve eğilimlerini ortaya dökmesine, araştırmasına, deneyip yanılmasına, beceriksiz davranışlarla bir deneyden ötekine geçmesine, böyle hayatı keşfetmesine imkan tanımalıdır.

Sevginin bir başka neticesi de, kendine ve başkalarına karşı güven duymayı sağlamasıdır. Güven duygusunun egemen olduğu kişi, kendini rahat ve derin bir dinginlik içinde bulur. Başkalarını sevmeyi, onlara itibar etmeyi öğrenir.

Kişi ve toplum arasındaki ilişkilerde sevgi, pratik açıdan büyük bir anlam ve değere sahiptir. Nasıl nefret yeni nefretler doğurursa, sevgi de yeni sevgilerin temelidir. Sevgiyle büyüyenler, başkalarına da sevgi duyar ve sevgi gösterirler. Dışarıya verilen sevgi, kesinlikle kaynağına yeni yansımalar getirir.

Tüm ince davranışların, pozitif duyguların, kibarlığın kaynağı sevgidir. Sevgi, saldırganlığa ve düşmanlığa karşı aşılması güç bir settir. Sevgi, uzlaştırıcı, iyileştirici ve onarıcıdır. Kızgınlıkları giderici, birleştirici ve yatıştırıcıdır, insanları birbirlerine yaklaştırıcı, yakınlaştırıcı ve kaynaştırıcıdır. Sevgi, yaratıcı, bütünleyici ve tamamlayıcıdır.

Bebekliğinden beri korunan, esirgenen ve sevilen kız, büyüyerek bir genç kız olur. Artık yetişkinler gibi giyinmek, onlar gibi hareket etmek, özgür olmak arzusundadır. Kendisine fazla karışılmamasını, kişiliğine saygı duyulmasını arzulamaktadır.

Sosyal ilişkiler ve sevgi alanında daha geniş bir ufka sahip olmak, karşı cinsi tanımak emelindedir. Anne ve babayla ilişkiler eski sıcaklığını bir ölçüde de olsa kaybetmeye, kopmanın ilk belirtileri görülmeye başlamıştır. Artık özerklik istediğini davranışlarıyla gösteren, her isteğe eskisi gibi uyum göstermeyen, yönetilmekten haz etmeyen ve yaptırımlara karşı çıkan bir kişilik belirmektedir.

Genç kızın bu dış görünüşünün altında kendinin bile görmek istemediği bir yön gizlidir. Boy pos belki ana-babanınkini de geçmiştir; ancak benliği bazı yönleriyle hala çocuktur. Yeni okyanuslara açılmaya başlamaktadır, ama palamarlar daha babalardan çözülmemiş ve yelkenler henüz rüzgarla şişmemiştir. O hala derin bir biçimde ana ve baba tarafından sevilmek gereksinimindedir. Ana ve babayla çatışan davranışlarında, bilincine varmak istemediği bir noksanlık, bir sevgi özlemi gizlidir. Çünkü bu sevginin yerini dolduracak başka bir sevgiyi daha bulamamıştır. Ergen olsun, yetişkin olsun hiçbir insan, sevgi göreceği ve sevgiyle bağlanacağı biri olmadan sağlıklı ve normal bir hayat süremez.

Amaç sadece sevilmek değil, bir sevgiyi paylaşmak, sevilmek ve sevmektir. Çünkü sevmek de sevilmek kadar köklü, kaynağı insanın doğasında ve onun daha ilk ilişkilerinde yatan bir fiildir.

Sevme yetisi, insanın kendiyle beraber getirdiği öne sürülen; hayata, kendini koruma, cinsellik ve yıkıcılık güdüleri gibi insan yaradılışında bulunur. Bu böyle olmasa da, annenin göğsüne açlık güdüsüyle yönelen çocuk, onda sütle birlikte sevgiyi de hisseder.

Çocuk, ana göğsünde sütü bulduğunda, açlık duygusu yerini doyumun sağladığı hazza bırakır. Bundan sonra çocuk, anne göğsüne yalnız fizyolojik değil, duygusal bir yakınlık da duyar. Ona yakınlaştığını anladığında, dudaklarını, başını, ellerini o yöne uzatır. Ona ulaşmak, sahip olmak ister. Elde ettiği fizyolojik doyum kadar, bulduğu sıcak alakanın, sevecenliğin, kurulan duygusal bağın bu yakınlaşmadaki etkisi büyüktür. Salt bu nedenledir ki çocuk, tok olduğu zamanlarda da anne göğsünden ayrılmak istemez.

Anayla kurulan içgüdüsel kökenli bu ilk duygusal ilişki, daha sonra kurulacak tüm sevgi kökenli bağıntıların temelini meydana getirir. Giderek yoğunlaşan birey ve toplum ilişkileri açılımında, diğer tüm sevgiler ve aşk buradan oluşur. İçine atıldığı hayatta kuracağı geniş ve aktif toplumsal ilişkiler, genç kız için sayısız yeniliklerden meydana gelir. Hiç ayak basılmamış, ilk kez içine girilen bir dünya gibi giz dolu, heyecan doludur. Genç kız, yaşadığı tecrübelerde yanılgı veya başarıyla sonuçlanan, kendisini sevince ya da kedere boğan, yücelten ya da güven kıran, kızdıran ya da umutlandıran bir yığın olguyla karşılaşır.

Aile dışındaki bu dünyanın yaşam şartlarına, sevgiyle büyümüş ve sevgi görmekte olanlar daha iyi uyum sağlamakta, zorluklara daha büyük bir dirençle göğüs görebilmektedirler. Sevgiyle doygun olarak büyümemiş, sevgi noksanlığı çekmekte olanlar, zorluklar karşısında direnmede daha güçsüz kalmaktadırlar.

Sevgilerini dışa vuran, çocuklar için birer güven kaynağı olan ana-babalar, karşılaşacakları zorluklar karşısında dayanmak için birer desteğe sahip olduklarını onlara duyururlar. Ancak bu desteğin varlığı, genç kızın yalnız olduğu bir alanda ona doğrudan bir fayda sağlamaz. Ana-baba, hiçbir biçimde bu alana girmemelidir. Genç kız; arkadaşları, öğretmenleri ve diğer tüm insanlarla olan ilişkilerinde, kendini sevdirme, kabul ettirme, sempati toplama, başarı sağlama ve üstünlük kurmada bir başına savaş vermelidir.

Ancak bu onun dış dünyada tümüyle yalnız bırakılacağı manasına gelmemelidir. Bir genç kızın sosyal hayatta üstesinden gelemeyeceği şartlar da vardır. Önemli olan, gereken desteğin onun özerk kişiliğini zedelemeksizin sağlanmasıdır.

Düştüğü her zorlukta ana-babasının yardımına alışan, tüm problemleri onlar tarafından çözümlenen genç kızın bağımsız bir karakter geliştirmesi güç olur. Bununla birlikte ana baba, ortaya çıkan problemlerde düşünce ve görüşleri alınan yakın birer dost olabilmişlerse, genç kıza girdiği çıkmazlarda yol gösterici olabilirler.

Böylece genç kız; aile, arkadaş, öğretmen ve toplumun diğer kişileriyle ilişkilerinde, çeşitli deneyimler, sınama yanılmalar geçirir. Düş kırıklıkları, gönül kırgınlıkları, mutluluklar yaşar, ilgi, hoşlanma, sempati, sevme, şefkat, aşk gibi duygular pek çok sınamadan geçer. Sevgiyi çeşitli yönleri ve derecelenmeleriyle, etken ve edilgen olarak yaşar, öğrenir.

Böyle olumlu bir netice için yaşanan ortam ve şartlar her zaman elverişli olmaz. Genç ki; bazen yakın çevresinde yer alan kişilerde yeterli sevgi bulamaz. Her insanda bir tohum olarak var olan sevgi, kimi kere öylesine kurak bir toprağa düşer ki, filizlenemez, kavrulur kalır.

Sevgiden noksan bırakılanlar, duygu ve heyecanlardan arınmış bir ortam içinde yaşamak durumunda kalırlar. Duygusal ve heyecansal hayat fakirleşir. Sevme yeteneği, sevilme istem ve çabası cılızlasır. Duyma, hissetme hali gerektiği kadar aktif olmayınca, toplumsal etkinliklere bir yavanlık ve kuruluk egemen olur.

Genç kız bazen aileden sevgi ve ilgi görmesinin bazı şartlarla sınırlı olduğunu görüp öğrenir. Bunun için kendi temel ve eğilimlerini bastırmalı, yalnızca onların istekleri yönünde davranmalıdır. Söz gelimi, sevilmesi bazen anne veya babadan yalnızca birini sevmesine, diğerine karşı cephe almasına bağlıdır. Kimi kereyse, sadece ailenin istediği bir etkinliği sürdürmesine... Öyle ki, hiç istemediği halde belirli bir öğrenim dalında eğitim görmeye zorlanır. Oysa onun eğilimi bambaşka bir alanda okumaktır. Bazen de, yetenekli, zeki ve başarılı olduğu halde, evde oturup kısmetini beklemesi, okumaması, çalışmaması istenir. Yoksa aile onu sevmeyecek ve hatta ailenin dışına itecektir.

Bu ve benzeri şartlarda yetişen genç kız, kişiliğine uygun bir gelişimi genellikle gerçekleştiremez. Çatışma içme düşer. Etrafındaki kişilerden yalnız belirli koşullarda sevgi görmesi, onda, değersiz olduğu düşüncesini uyandırır. Normal şartlarda sevgi görmediği için, başkalarının sevgi ve ilgisini kazanabilmek amacıyla daima belirli şekillerde davranmak üzere kendini koşullandırır.

Bazen, tüm doğal eğilimlerini bastırır. Herkese çok iyi görünerek ve hep pozitif davranarak bir tür savunma içine girer. Bazen de sevgiyi tümüyle iterek, saldırgan, sert, haşin, şiddetli davranışlar içinde görünen bir kişiliğe bürünür.

Böylece sevilmemenin, beğenilmemenin verdiği acıya karşın, silik, ilgi görmeyen bir kişi olmaktansa, olumsuz yönde de olsa ilgi gören biri olmayı tercih ettiğini gösterir.


-ALINTI-


(kız, cinsellik, psikoloji, cinsel, bayan, kızlar, aşk, ergenlik, genç, kız nasıl tavlanır)
reasons why women cheat read why most women cheat

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık