Etkili dinleme; dinlemeye hazırlanmayı, dikkati konu üzerinde toplamayı ve dinleme amacının belirlenmiş olmasını gerektirir.
Dinleme Hazırlığı
Dinlemede etkililiğin sağlanması için gerekli ön koşullardan birisi, "dinlemeye hazırlanmaktır."
Dinleme hazırlığının iki yönü vardır. Birinci yön, dinlenecek konuya ilişkin ön bilgi sahibi olmak üzere yapılan hazırlıktır.
Öğrencilerin, derste o gün anlatılacak konu için, evlerinde konuyla ilgili bilgi toplamaya yönelik olarak yapacakları hazırlık bu türdendir. Öğrencilerin ilgili konuya (konunun ne olduğuna, özelliklerine, ana düşüncesine, vb) ilişkin ders ve yardımcı ders kitaplarından yararlanarak ya da harita, resim, çizelge, vb. inceleyerek yahut gözlem ve görüşme yoluyla elde edecekleri ön bilgileri; dinleme anında, konu üzerine dikkatlerini toplamayı kolaylaştırır. Bu yol öğrencinin anlatılanları kolayca anlayabilmesine, kafasında belirli sorular oluşturmasına ve böylece öğrenmesine yardımcı olur.
Bu tür bir hazırlık sonrasında dersi dinleyen öğrencinin anlatılanları öğrenme düzeyi, hiç ön hazırlık yapmadan dersi dinleyen öğrencilerden çok daha fazladır.
Dinlemeye hazırlanmanın ikinci yönü, "konuşmadan hemen önce" yapılan
hazırlıktır. Acıkmış olarak, bedensel bir yorgunluk üstüne ya da sözgelişi şiddetle tuvalete gitme gereksinimi duyulan bir anda yapılan dinlemenin etkili olması beklenemez. Bunun için, sözlü anlatımı ders (ya da konferans) ortamında dinleyebilmede öğrencinin bedensel gereksinimlerini olabildiğince karşılayabilmiş olması gerekir. Aynı biçimde, öğrencinin, dinleme için, sınıfta yerine oturmuş ve masasının üzerinde o ders konusu ile ilgili olmayan kitap, defter, vb. araç gereçleri de ortadan kaldırmış olması beklenir. Konuyla ilgili olmayan şeyler, öğrencinin dinlerken dikkatinin dağılmasına neden olabilir.
Yine dinlerken, ilkece, anlatıcıyı kolayca izleyebilecek bir yönde ve ona yakın (ön sıralarda) bulunmak, etkili dinlemeye yardımcı olacaktır.
Dinleme öncesi yapılan hazırlık salt bedensel bir hazırlık değildir. Dinleyicinin düşünsel olarak da konuşmayı dinlemeye hazırlanmış olması gerekir. Bunun için dinlemeye hazırlanırken, konuşmacının neler söyleyeceğini önceden az çok kestirmeye çalışmak yararlı olabilir. Öyleki konuşmanın başlaması ile birlikte dinleyici olarak sizin de eyleme geçmeye (söylenenleri anlamaya) her yönüyle hazır bulunmanız gerekir.
Çoğu kimse sözlü anlatımın birey için etkinlik gerektirdiğini,
ancak dinlemede böylesi bir etkinliğin hiç de gerekli olmadığını düşünürler. Bu, belirtilen düşünceye sahip olanların, etkili dinlemenin ne olduğunu bilmediklerini ve dinleyerek öğrenme alışkanlıkları bulunmadığını gösterir. Çünkü dinleme bir öğrenme yolu ise, öğrenmenin, hem konuşan ve hem de dinleyen için "etkin" bir işlem olduğu açıktır. Öğrenme hangi durumda olursa olsun öğrencinin bütün olarak etkin olmasını gerektirir.
Dikkatin Konuya Toplanması
Dikkat, zihnin konuya verilmesidir. Bu tanımı biraz daha genişletmek gerekirse, dikkati; duygu ve düşüncenin belirli bir konu üzerinde toplanması, olarak açıklayabiliriz.
Bu genel açıklamadan yola çıkarak, "dinlemede dikkat nedir?" sorusuna baktığımızda; dinlemede dikkatin, anlatılan bir konuyla ilgili olarak, bu anlatımı dinleyen bireyin bütün canlılığı (uyanıklığı) ile kendisini anlatılan konuya vermesi anlamına geldiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.
Dinleme etkin bir işlemdir. Bireyin etkin durumda bulunmasını gerektirir. Araştırmalar, bireyin dikkatinin, dinleme sırasında, ancak, belirli süreler için en üst düzeyde toplanabildiğini; bunun ötesinde, dikkatin değişkenlik göstererek ve dinleme süresi ile orantılı olarak,sürekli azalıp yükseldiğini ortaya koymaktadır.
Dinlemenin etkinliğini artırmanın bir yolu, dikkatin tümüyle konu üzerinde yoğunlaştırılmasıdır. İlgiyi, konuşmacının anlatım biçimine, bedensel hareketlerine, giysilerine ve fiziksel özelliklerine kaydırma dinlemenin ortadan kalkmasına neden olur. Bunun için, konuşmacıyı eleştirmek yerine; dinleyici olarak kendinizi doğrudan konuya vermeye çalışmalısınız.
Bir ders ya da konferansı baştan sona tam bir dikkatle izlemenin olanaksız olduğuna yukarıda değinmiştik. Bu güçlüğün nedenlerinden birisi düşünme ile konuşma arasındaki farktan kaynaklanır. Çünkü düşünme, konuşmadan daha hızlı gerçekleşir. Başka bir deyişle, bir zaman biriminde belirli sayıda sözcük söyleyen bir kimsenin, söylemeye çalıştığı düşünce ile bir dinleyicinin o konuyu kavrama için harcayacağı zaman arasında ikincisi lehine bir fark vardır. Öyle olunca bu hız farkı dinleyicinin zihninin asıl konudan ayrılıp başka ilgisiz (konuşmacının ceket rengi sesi, saçları, arkasında bulunan resimler, çevredeki öteki nesneler vb.) konulara kayması sonucunu doğurabilir. Bunu önlemenin bir yolu, konuşmacının söylediklerini o anda düşünerek, söyleyeceği şeyleri önceden kestirmeye çalışmaktır.
Ana ve Yardımcı Düşüncelerin Saptanması
Dinlemede dikkat edilecek bir nokta, anlatılan her şeyi öğrenmeye çalışmak yerine; konuyla doğrudan ilgili ve onun asıl ana düşünceye yönelik yanlarını belirlemeye çalışmaktır. Bunun için hiç kuşkusuz öncelikle, konunun "ne" olduğunun iyi anlaşılmış olması gerekir. Bundan sonra yapılacak iş, ana düşüncenin ve bu ana düşünce çevresinde bulunan ve ana düşünceyi genişleten yardımcı düşüncelerin saptanmasıdır.
Sözlü anlatımda, dinleyicinin, bütün düşünceleri anlamak üzere, gereksiz ayrıntılarla uğraşması; onun, asıl öğrenmesi gereken noktalan gözden kaçırmasına neden olur.
Dinlerken “anlamak” her zaman gerçekleşememekte, yanlış anlama ve anlaşılmalar da ortaya çıkabilmektedir. Yanlış anlama ve anlaşılmaları önlemenin bir yolu, dinleyen kişinin dinlediğinden anladığının ne olduğunu geri iletim yoluyla belirtmesidir, ki buna, yani geri iletim kullanarak dinlemeye “etkin dinleme” adı verilmektedir. Geri iletimin “papağanlık” biçiminde olmayan bir davranışla gerçekleştirilmesi de bu işin koşuludur. Dinleyenin, konuşanın duygularını açarak ve kendi yorumunu ya da duygularını açıklayarak geri iletmesi, bireylerin kendi iç dünyalarında hapsolmalarına engel olarak, karşılarındaki kişilerle etkili bir iletişim içine girmelerine yardım etmektedir. Bireylerin birbirlerinin iç dünyalarına duyguların açılması yoluyla ulaşması derin ve doyurucu ilişkilerin yaşanmasını sağlamaktadır. Duygular, özellikle olumsuz olanlar söylenerek tüketildikleri zaman etkilerini kaybederler. Burada sözü edilen etki, duyguların insan ruhu üzerinde yaptığı küçük ya da büyük bir ağırlığa benzetilebilir. Tüketilerek kaybedilmesi bu yüzden insanın psikolojik durumuna rahatlık getirebilmektedir. Özellikle çocuklar duygularını ayırt ederek ifade etmekte güçlük çekmekte ve onları dolaylı bir şekilde açığa çıkarmaktadırlar. Ağlama, bağırma, oyuncağı fırlatma gibi davranışlar onların kızma, üzülme, sevinme gibi duygularının göstergesidir. Çocukluk döneminden itibaren duyguları açık ve dolaysız ifade edebilmeyi öğrenmek, sağlıklı iletişimlerin kurulabileceği bir yetişkinlik dönemi için olumlu bir temel oluşturmaktadır.
İletişim sürecinde, vericinin kodladığı anlamı alıp çözecek ve değerlendirecek alıcı konumunda olan kişi çok önemlidir. İletişime yapıcı etkinliği kazandıran, vericiden gelen sözlü veya sözsüz mesaj kodlarının alıcıda gerçek anlamları ile değerlendirilmesidir.
İletişim sürecinin diğer ucunda yer alan alıcı kişi, bir dinleyici konumundadır. Bu rol zaman zaman değişikliğe uğradığı halde, mesaj akışında alıcı kişinin tutumu, iletişim akışını belirleyen önemli bir etkendir.
Doğru dinleme, ses dalgalarının kulakta toplanarak beyne iletilmesinden ibaret ve sadece duymaya dayanan basit bir işlem değildir. Bu durum, dinleme sürecinin sadece fizyolojik boyutu olan “işitme”dir. İletişim için esas olan, bu mesajlardaki sözcüklere, verici kişi tarafından giydirilmiş anlamlardır. Alıcı kişinin , mesaj kodlarını çözerken, vericiyi anlama gayreti içinde olması beklenir ve bu nedenle de doğru dinleme, doğru ve sağlıklı iletişimin en önemli
parçasıdır. Etkin dinleme, her insan tarafından geliştirilmesi gereken bir dinleme becerisidir. Sağlıklı insan ilişkilerinin temeli, çok basit gibi gözüken ama çok ihmal edilen etkin dinlemenin doğru olarak uygulanmasıdır.
Etkin bir şekilde dinlemek şu anlama gelir:
1.Sözcükleri duymak
2. Mesajı anlamak
3. Eyleme geçirmek.
Etkili dinleme, sadece söylenilenleri duymak değil, aynı zamanda bu söylenenleri önemli bulmak, kavramak ve değerlendirmektir. Ayrıca etkin dinleme aktif bir süreçtir. Dinleme bir beceridir ve bu beceri birtakım ilke ve yöntemlerle çok daha etkili bir şekilde kullanılabilir.
İnsan iletişiminin yaklaşık %90 ı sözel olarak yapılmaktadır. Bu iletişimin ancak yarısı kısa bir süre sonra hatırlanabilmekte ve aradan daha fazla zaman geçtiğinde ise %20-25 ini bile zor hatırlanmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı etkili dinleme ilke ve yöntemlerini öğrenmek ve bunları uygulamak büyük önem taşımaktadır.
1.2 ETKİN DİNLEME VE NOT TUTMA
Etkin dinleme öğretmen-öğrenci ilişkilerini de olumlu bir yönde etkiler. Öğretmen dersi anlatırken dinleyicilere ihtiyaç duyar ve genellikle kendini dinleyen ve dinlediğini çeşitli biçimlerde belli eden öğrencilere daha fazla ilgi gösterir ve onlara dönerek konuşur. Bu nedenle başını sallayan, not tutan, dikkatini yoğunlaştıran aktif öğrencilere daha fazla ilgi gösterir.
Öğretmenin sınıf içindeki en önemli görevlerinden biri öğrenciye bilgi aktarmaktır ve öğretmen bunu genellikle anlatarak gerçekleştirir. Öğrenci ise öğretmenin bu anlattıklarını anlamak amacıyla dinler. İşte önemli olan da öğrencinin bu dinleme işlevini nasıl yaparsa daha başarılı olacağıdır.
Etkin bir dinleyici olmak için “İFİKAN” adlı bir yöntemi uygulanabilir:
Bu yöntem;
İ – İleriye bak
F – Fikirler
İ – İşaretler
K – Katıl
A – Araştır
N – Not tut
olmak üzere 6 basamaktan oluşmaktadır.
İleriye bak basamağına göre üç aşamada “ileriye bak” mak mümkündür:
Fikirler basamağı, bize önemli fikir ve düşüncelere önem vermemiz gerektiğini ve bunları göz ardı etmememiz gerektiğini anlatmaktadır. Ders konusu, bir konunun temelini oluşturan belirli fikirleri içermektedir. Ana fikirler genellikle örneklerle, açıklamalarla, kanıtlarla desteklenmekte ve sık sık tekrarlanmaktadır. Öğrenci, öğretmenin bir ders boyunca anlattıklarının ana fikrini vulmaya çalışmalıdır. İnsan, kendi kendine şu soruları sorarak anahtar fikirler bulabilir:
-Burada temel fikir nedir?
-Yeni bir fikir mi?
-Öğretmenin bu örneği vermesinin temel nedeni ne?
-Öğretmenin bu anlattığı neyi ortaya koyuyor?
Bu sorularla, anahtar fikirleri, temel fikir ve kavramları bulmak mümkün olacaktır. Kısaca bu basamak, önemli fikir ve düşüncelere önem verilmesi gerektiğini ve bunların göz ardı edilmemesi gerektiğini anlatmaktadır.
İşaretler basamağı şunu anlatır: Öğretmen, bir konunun önemli bir noktasını anlatırken belirli sözcükler kullanarak ya da ses tonunda farklılıklar yaratarak ipucu anlamına gelecek işaretler verir. Öğrenci sınıf içinde devamlı uyanık olmalı, öğretmenin hiçbir dediğini kaçırmamalı ve öğretmenin işaretlerine karşı dikkatli ve uyanık olmalıdır. Öğretmenler seslerini yükselterek ya da “burası önemli”, “dikkat ederseniz” gibi sözel vurgularla önemli noktalara işaret ederler. Bir öğretmen hiçbir zaman “ Bu bir sınav sorusudur ” demez, ama çeşitli ipuçlarıyla bunu belli eder. Bu ipuçlarından birkaçına örnek verirsek: “önemli, başlıca, can alıcı, burada esas fikir, şunu unutmayın ki, sonuç olarak, bu sebeple, özetle” vb. …Bu ipuçlarına dikkat edildiği taktirde öğrenci sınavda sorulabilecek soruları tahmin edebilir.
Bir başka basamak ise “katıl” basamağıdır. Aktif bir dinleyici olabilmek, aynı zamanda olanaklardan en iyi şekilde yararlanmayı gerektirir. Bunun için yapılması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Derse zamanında gelmek,
Derse motive olunabilecek bir yerde oturmak,
Öğretmenin söylediklerine, yalnız içinden tekrar ederek ya da söylediklerini yazarak değil, derse aktif biçimde katılarak ve beden dilini kullanarak ( başını sallayarak, gülümseyerek, konunun anlaşılmaması durumunda kaşlar çatılarak, şakalara gülünerek )
Anlattığı konuyla ilgilendiğini görmek öğretmeni de memnun eder, onun motivasyonunu artırır ve onu cesaretlendirir. Öğretmen dinlenildiğinin farkına varır. Oysa ki anlattıklarına karşı hiçbir tepki göstermeyen, donuk, pasif öğrenciler karşısında öğretmen de birşey anlatmak istemez. Öğretmene tepkide bulunarak dersin kalitesini yükseltmek öğrencilerin elindedir.
Beşinci olarak karşımıza “araştır” basamağı çıkar. Öğrenciler ders sırasında soru sormaktan çok çekinmekte ve fikirlerini, görüşlerini rahatça söyleyememektedirler, ki bu çok yanlıştır. Ders sırasında anlaşılmayan bir yer ya da merak edilen bir soru varsa bu soru rahatlıkla sorulmalıdır. Hiçbir şekilde çekinilecek bir durum söz konusu değildir. Sorulara verilen cevap anlaşılmadıysa ve açıklamalar yeterli değilse, yeni sorular sorulmalı ve açıklama yapılması istenilmelidir. Eğer ders içerisinde zaman yetmediyse, ders bittikten sonra öğretmene ya da diğer öğrencilere de sorulabilir ya da ek çalışma istenebilir.
En son basamak ise ” Not Tutma” basamağıdır. Not tutmak, öğretmenin ön koşullarını yerine getirmeye olanak sağlamaktadır. Bunlar:
Dinleme yoluyla öğrenilen bilgiler çok uzun süreler hafızada duramaz. Öğrenilenlerin zaman zaman tekrar edilmesi gerekir. Bir öğrenci ders sonunda, o derste dinlediğinin ancak %55 ini hatırlayabilir. Tekrar yapılmadığı sürece bu oran bir hafta sonra %17’ lere düşer. Bu nedenle not tutmak çok önemlidir. Not tutmanın iki önemli yararı vardır. Bunlarda birincisi, eğitimin temel şartı olan “Aktif katılım” ı sağlamasıdır. Öğrenci not tutma sayesinde derste pasif durumdan aktif duruma geçer, devamlı uyanık olur, dikkatini derse yoğunlaştırır ve dikkatinin dağılmasını engeller. Not tutmanın ikinci önemli yararı ise unutmayı engellemesidir. Alınan notlar eve gelince bir de temize çekilirse hafızaya daha iyi yerleşir.