İnsan İlişkileri ( Açık İletişim ile Güven Kazanmak )

İnsan İlişkileri ( Açık İletişim ile Güven Kazanmak )



Açık İletişim ile Güven Kazanmak

Ailede olduğu gibi aile dışı fertler arasında da güzel ilişkilerin kurulabilmesi için, kişilerin duygu ve düşüncelerini açabilme güvencesinin olması gerekir. Bir kimseye kendini tanıtma ve kendini açma ölçüsüyle o kişiyle olan yakınlık, samimiyet ve güven derecesi arasında yakın bir alâka vardır. Şüphesiz karşılaştığımız her kişiye duygu ve düşüncelerimizi açamayız. Bu durum tavsiye de edilmez. Kendini açmak ancak güven duyulan kişiye yapılır. Bir insanın karşısındakine güven duyabilmesi ise zaman içinde gerçekleşir. Kendini açan kişi karşısındakine güven verir ve karşılığında "sana güveniyorum" mesajını alır. Güven duyulan kişi kendini daha da açar, böylece daha derin ve yakın bir münasebet doğar. İnsan kendini kapadıkça, karşısındakini de kapanmaya zorlayan bir fâsid daire oluşturur. Kuşkusuz her zaman açık iletişim yapılamaz. Açık iletişimin riskleri de vardır, ama insan sürekli içe kapanık yaşayamaz, yaşasa bile gelişemez, büyük bir yalnızlığa düşer. Açık iletişim her zaman karşıdakinden beklenmemeli ve başkalarının açık iletişimde bulunmasına bağımlı olmamalıdır. Açık olmak için risk göze alınmalıdır. Çünkü hayattaki bütün başarılar, az çok riskli davranışlara dayanır. Açık olur, karşımızdakine güvenir ve değer verirsek o da bize açık olur, güven duyar ve değer verir. Kişinin gerçekleri öğrenmesi, kendini geliştirmesi ve düşündüklerini gerçekleştirmesi yönünde atılan adımlar açık olma riskini kabullenmeye bağlıdır. Açık iletişim lider ve yöneticiler için de çok önemlidir.

(insan, insan ilişkileri, ilişki, insan kaynakları, iletişim)

İyi lider, hiçbir küçük grubun, herşeyin yanıtını bilemeyeceği düsturuna inanır. Yönetim haricinde çalışanların da zengin bir bilgisi olduğunu, onların zekâ bakımından hiçbir engeli olmadığını, kendilerinin ise bir eğitim imkanı yakaladıkları için o mevkide olduklarını düşünür. Bu sebeple lider, tabandaki bilgi zenginliğiyle devamlı temas halinde olmak ister. Amacı sadece onlara birşeyler öğretmek değil, işlerini daha iyi yapmalarına nasıl yardımcı olabileceğini sormak ve hakikatte neler olup bittiğini öğrenmektir. Lider herşeyi kapalı kapılar ardında değil; açıkça ortaya döküp tartışarak; hedeflerini, endişelerini ve gereksinimlerini dile getirerek tabandan yukarıya doğru iletişim kurulmasını ve bilgi akmasını sağlar. Bu nedenle insanlar yaptıkları işe değer verildiğini görür. Kim önemsenmek istemez ki? Kim kendisine özen gösterilmesini, söyledikleriyle ilgilenilmesini istemez ki? Tabana inmeyen, onlarla açık iletişim kurmayan lider, insanlara önemli olduklarını, onların düşüncelerine değer verdiğini nasıl anlatabilir ve onların desteğini nasıl arkasında bulabilir? İnsanlar kendilerine değer veren, fikirleriyle ilgilenen lider ve yöneticiye güven duyar, onu hayal kırıklığına uğratmak istemezler.

Türkiye 2001 yılı Ocak ayında acı bir olaya şahit oldu. Daha önce faili meçhul cinayetlerin işlendiği, vatandaşın devlet adamından uzak durduğu, belki kendini yeterince güvende hissetmediği Diyarbakır'da, emniyet müdürü hunharca öldürüldü. Ertesi gün Valilik önünde cenaze töreni yapılacaktı. Çeşitli semtlerden gruplar halinde harekete geçen halk, sabahın erken saatlerinde on binlerce kişilik bir kalabalık halinde tören alanında toplandı. Onlar ölen emniyet müdürleri için ağlıyor, babalarını kaybetmiş gibi üzülüyorlardı. Ne değişmişti de halk bu devlet adamına sahip çıkıyordu? Ne idi onu "sevilen müdür" yapan? O ne yapmış da kazanmıştı insanları? Kendisi şunları söylüyor, ölümünden önce yapılan bir röportajın satır aralarında: "Vatandaşla bire bir temas kurduk. Sosyal ve sportif faaliyetlerde birlikte olduk." Ve devam ediyor, "Herkesi dinlerim. Herkesle konuşurum. Bakkal Atilla'nın yanına giderim, onun işi varsa, bakkal Ahmet'e uğrarım. Şuradaki bakkalın gösterdiği samimiyet, dünyanın en güzel samimiyetidir. Yani ben halkın yanındayım. Bana görev verilirken deniyor ki, git Diyarbakır'daki insanın malını, canını, ırzını koru. Görevimiz bu. Emniyet müdürü olmak bir şey değil. Hepimiz insanız. Biz keyfî muamele yapamayız. İnsanların sevgiye, saygıya gereksinimi var. Diyarbakır eğer bana saygı duyuyorsa ve ben ona sevgi saygı duyuyorsam yapılacak bir şey yok. İnsanların da Diyarbakır'da aradığı şey bu."

(insan, insan ilişkileri, ilişki, insan kaynakları, iletişim)

İşte güven sağlamanın sırrı budur. İnsanlarla iç içe olmak. Bire bir ilişki kurmak. Mevkisini ve rütbesini bir ayrıcalık; insanlardan uzak durma, onları hor görme, hiçe sayma, itip kakalama ve dikkate almama vesilesi yapmamak. Kendini insanlardan bir insan olarak görmek. Yaşı, cinsiyeti, ırkı ne olursa olsun.. herkese sevgi, saygı, şefkat ve samimiyetle davranmak. Hz. Ali ne güzel demiş: "İnsanlar içinde bir insan ol."

İster devlet kademelerindeki yöneticiler, ister kâr etmeyi hedefleyen şirketin yöneticileri veya insanların gönlünü kazanmak isteyen bir hareketin mensupları olsun; bu sırra ters hareket ettikleri zaman güven ortadan kalkar, anarşi başlar, kârlılık azalıp ekonomik çöküntüye girilir, insanlar arasında tedirginlik yaygınlaşır ve herkes birbirine şüpheyle bakar. Bu şekilde bir ortamda tabi ki insanca bir hayat olmaz ve hiçbir hedef gerçekleşemez. Ama bu sırrı yakaladığınızda insanlar yolunu bulmuş ırmak gibi, hiçbir zorlama olmadan hedefe doğru kendiliğinden akar gider. İşte gerçek başarı o zaman elde edilir.


-ALINTI-


Derleyen:

Yusuf BAL



(insan, İnsan İlişkileri, ilişki, insan kaynakları, insan kaynaklari, insan kaynakları danışmanlık, kariyer, koçluk, eğitim, iletişim, eğitim ve danışmanlık, danışmanlık, psikolojik danişmanlik, danışmanlık firmaları, eğitim danışmanlık, danışmanlık ve eğitim)
my boyfriend cheated on me with my mom click click
read here website click
women who love to cheat read read
why do women cheat on their husbands do all women cheat open
open looking to cheat married men dating

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık