Yazar: admin 2012-04-05Kategori: Etkili İletişim5484 kere okundu Yorum yap
Radyo, gazete ve dergi gibi basılı araçlara oranla işitsel olmasıyla bir farklılık taşır. Televizyon ise, ayrıca görsel olma özelliğine sahiptir. Radyonun işitme duyusuna seslenmesi dinleyicinin düşünsel ve duygusal yeteneklerinin gelişmesine yardımcı olur. Gazete okurken ya da televizyon seyrederken okuyucu/seyircinin sahip olamadığı bazı özgürlüklere radyo dinleyicisi sahiptir. Üstelik mekan kısıtlılığı ve kendini yalnızca o işe vermek gibi bir zorunluluk da yoktur. Gerçi günümüzde televizyon izleme esnasında da birçok başka işle meşgul oluyorsak da, yine de gözümüz büyük ölçüde ekran görüntülerini takip etmektedir; oysa radyo dinlerken daha çok göz önüne getirme, canlandırma, düşünme gibi soyut eylemler elimizi ve gözümüzü bağlamaz. Radyo mali açıdan elde edilebilirliği, taşınabilirliği ile televizyona oranla daha büyük bir kitlenin iletişim aracıdır. 1938 yılında Orson Welles'in kurgusal radyo oyunu Dünya Savaşları, dinleyicileri telaşa düşürmüş ve konu ile ilgili bazı hukuki düzenlemelere gidilmesini zorunlu kılmıştır. Bu örnek radyonun televizyon öncesi güvenirliğinin ve yarattığı gerçeklik ortamının da hiç sorgulamasız ortak olarak paylaşıldığını göstermektedir. Hiçbir gazete veya dergi bu tür duygusal bir tepki doğuramazdı. Bu örnek yaşandıktan sonra da birçok kişi onun yalnız bir eğlence aracı olmaktan daha çok şeyler vaad ettiğini düşünmeye başladı.
Günümüzde radyo, kendi dinleyicisini oluşturmuş ve karşılıklı etkileşim ortamını kurmuştur. Bunun sonucu olarak yerel radyo istasyonları yaygınlaşmış ve yöresel ve bireysel talepler daha iyi karşılanıl hale gelmiştir.
DERLEYEN...EDİTÖR
İletişim:[email protected]