Yazar: admin 2012-04-05Kategori: Zeka2066 kere okundu Yorum yap
Yeteneklerin en başta geleni zekâdır. Zekânın nasıl bir kabiliyet olduğunu, gelişmesini, öğrenme ve alışkanlıklardaki önemini görmek yerinde olacaktır. Zekâ, ilişkileri kavrama ve yeni şartlara uyabilme kabiliyetidir. Sözcüklerde, anlama, öğrenme, kavrama, çözme, icâd etme, keşif gücü gösterme, süratli kavrama gücü olarak da gösterilir. Şöyle tarif edilebilir. Zekâ, aklın öğrenme, öğrenilenden faydalanabilme, yeni durumlarda uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme kabiliyetleridir.» Buna göre zeki insan, süratle öğrenebilen, öğrendiğini yerinde değerlendiren, yeni durumlarla karşılaştığında neler yapabileceğini isabetle tayin ederek uygun davranışlar gösteren, her çeşit problemler karşısında isabetli çözümler getirebilen kişidir.
Zekânın kapsamına pek çok iş girmektedir. Aynı zekâ seviyesinde olduğu halde, birçok değişik iş alanlarında başarılı insanlar olabilir. Kimi insan-soyut konuları anlamada üstün başarı gösterir. Kimi insan da, bir yapım ve onarım işinde aynı üstün başarıyı gösterebilir. Ticârette, sanatta, toplum olaylarında çok başarılı insanlar görülür. Bunları zekâlarına borçludurlar. Ancak her insan, zekâ seviyesi aynı da olsa, bütün işlerde başarılı olmayabilir. Ancak ilimde çok başarılı bir insan, ticârette de orta seviyede başarılı olabilir. Ticârette çok başarılı olan, zekâsı sonucu bu başarıyı elde etmişse, öğrenimde de, orta seviyede olsa bile, başarılı olur. Zekâ, aslında bütün alanlarda insana verilmiş önemli bir kabiliyettir. Fakat bazı cihetlere yönelmesi sonucu o alanda, kişiyi çok üstün bir seviyeye ulaştırırken, diğer alanlarda da belli bir seviyede başarılı kılar. Zekânın doğrudan tesirli olduğu alan ise, öğrenmedir. Öğrenmenin sürati, öğrenilen bilgilerden faydalanma gücü, doğrudan doğruya zekânın işidir.
Zekâ, Allah vergisi bir kabiliyettir. Doğuştan gelir ve büyük ölçüde kalıtımın tesiriyledir. Çocuğun zekâ gücü, anasıyla babasının zekâ ortalamasına yakındır. Biraz altında yahut üstünde olabilir.
Zekâyı belirleyen tek etken kalıtım değildir. Çocuğun döl yatağında uygun beslenmesi, beyin, kanlanma ve oksijen alımının yolunda gitmesi gerekir. Örneğin güç bir doğum sırasında çocuğun soluğu uzun süre kesilirse, beyin gözeleri ölür ve sonuçta zekâsı etkilenir. Bunun gibi beyin dokusunu doğumdan sonra örseleyen yaralamalar zekâ gücünü düşürebilir. 1- Zekâ Gelişmesi
Çocuklarda ilk aylarda zekâ ve akıl faaliyetlerini gösteren belirtilerin olmadığı müşahede edilmektedir. Bu konuda araştırma yapan psikologlar, zekânın kavramlarla, akıl yürütme ve hüküm verme ile anlaşılacağını, bunun ise iki yaşından önce ( çocuklarda görülmediğini söylemektedir. Doğumdan iki yaşma kadar devam eden süre içinde duygusal dönem vardır. Bu dönemde çocuk, akıl ve zekâsıyla değil de, duygularını kullanarak etkilere karşı uygun tepkiler gösterir.
İki yaşından sonra, çocukta kavramlar gelişmeye başlar. Ancak soyut (mücerred) anlamda kavramları anlamak, mantıktaki ifadesiyle analiz-sen-tez (tecrid-tamim) yoluyla kavramı bulmak, daha sonraki yaşlara kadar uzayacaktır. (11 yaşına kadar)
Zekâ 2 yaşından itibaren hızla gelişmeye başlar. Bununla beraber zekâda bireysel farklar, doğuştan gelen zekâ seviyesi unutulmamalıdır. Zekânın seviyesi, yeni durumlar ortaya çıktıkça, buna intibak edebilme suretiyle görülür. Zekânın çeşitli zekâ testleriyle ölçülmesine çalışılmaktadır. Çocuklar belli yaş seviyelerinde belirli işleri yapabilirlerse, bunlara normal zekâlı çocuklar denilir. Yaş itibariyle küçük olan çocukların yaptığı işleri yapamıyorsa, bu çocuklara «anormal» denilir. Ancak zekâ durumunu tesbit edebilmek, uzun, sabırlı araştırmaları gerektirir. Meselâ, hemen hemen bütün çocuklar 21 ayda iki kelimeden manalı bir cümle kurabilir. Pek az çocuk 1,5 yaşında böyle bir şey yapabilir. Çok az çocuk da 27 ayda bu şekilde bir cümle yapamaz. Buna göre normal olanı, daha zekî olanı bulmak mümkündür. Ancak çocuk hastalıkları, ana-babaların kötü davranışı, heyecan bozuklukları gibi haller çocukları geri zekâlı gibi gösterebilir.
Zekâ bakımından bir takım iniş ve çıkışlar olabilir. Bunlar bütün çocuklarda görülebilirse de, üstün zekâlı çocuklarda daha çok görülebilir. Zekâ testleriyle konunun tam tesbit edilemeyeceği söylenmektedir. Buna sebep de, bu testlerde başarı sağlamak için lisana hakimiyet şarttır. Kültürlü ailede yetişen bir çocukta lisan gelişimi erken olacağından, kültürsüz ailenin çocuğundan daha az zekî olduğu halde, testlerde başarılı olabilir. Çünkü ötekinin lisan hakimiyeti o kadar gelişmiş değildir. Buna göre zengin ve kültürlü çevrelerde (aile, mahalle, akraba çevresi...) zekâ seviyesinin yüksek olduğunu, buna mukabil fakir ve kültürsüz çevrelerdeki çocukların zekâ seviyesinin gerilediğini söylemek mümkün değildir. Zekâ gelişimini bâzı çevrelerde sonuna kadar araştırmak, zamanında uyarılmasına yardımcı olmak mümkün olurken, bazı çevrelerde de normal seviyesine ulaşabilecek bir ortam bulunamadığından, çocuğun zekâsını yeterince kullanacak, geliştirecek imkânlar yoktur. Gerekli uyarıcıları olamadığı için, birçok çocuk yeterince zihnî gücünü gösterememektedir. Meselâ, aynı zekâ seviyesinde olsalar bile, bir köy çocuğu ile şehirde yetişen bir çocuk konuşma, yazma, çeşitli olaylar karşısındaki davranışları bakımından büyük farklılıklar gösterebilir. Bu farklılıkları zekâ seviyesindeki farklara bağlamak doğru değildir. Aynı ortamda yetişen çocukların, aynı testlerle zekâlarını ölçmek daha yerinde olur.
Zekâ gelişmesinin 20 yaşından sonra da devam ettiği görülmektedir. Ancak ergenlikten sonra görülen gelişme, pratik akıl yürütmeden çok, mücerred akıl yürütme ve kelime öğrenme şeklinde olmaktadır.
Fertlerdeki zekâ gelişmesini etkileyen çeşitli çevre şartları vardır. Ailenin' sosyal ve ekonomik durumu yanında, aldığı eğitimin de önemli tesirleri olmaktadır. Bütün bu tesirler zekânın tezahüründe önemlidir. Erken gelişmesinde, yahut geç gelişmesinde de etkilidir. Ancak zekânın üstünlüğü ya da geriliği yaratılıştan gelmektedir. Mukayeseli olarak yapılan zekâ testleri sonucunda yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı kesin sonuç almak mümkün değildir. Bununla beraber, yapılan incelemelerde bir takım sonuçlar elde edilmiştir. «İran'da, okula giden Tahran'lı çocuklar ile, kırsal kesimdeki okuma yazma bilmeyen çocuklara sorular sorulmuş, süreklilik kavramı testleri, çizgi testleri, resim testleri vb. zekâ deneyleri uygulanmıştır. 5-10 yaşları arasındaki çocuklardan elde edilen başlıca sonuçlar şunlardır: a) Genel plânda şehir ve köy çocuklarında, iran'da da, Cenevre'de aynı gelişim evreleri görülmüştür, b) İşlem testlerinde şehir ve köy çocukları arasında iki-üç yıllık bir fark vardır, ama İran'da ve Avrupa'da bu gelişim evresi hemen hemen aynıdır. » (20)
Şehir ve köy çocukları arasındaki farkı ortaya çıkaran başlıca sebep, çevrenin tesirleriyle olmaktadır. Çocuklardan bir kısmı tahta parçaları, çakıl taşlarıyla oynayarak büyürken, diğerleri pek çok elektronik oyuncaklarla oynamıştır. Bunun sonucunda zekâ durumları da farklıdır.
DERLEYEN...EMRE ŞEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]