TANZİMAT devrinin en ünlü bir simasıdır. Köklü bir aileden gelmedir. İstanbul'da doğdu. Medrese öğreniminden sonra yeni açılan Askeri Tıbbiye'ye girdi ve buradan mezun oldu. Askeri tabiplik yaptı. İki kez Sadrazamlıktan başka Seraskerlik, Hariciye Nazırlığı, Büyükelçilikler gibi önemli vazifelerde bulundu. Osmanlı İmparatorluğunun son devrinin en büyük devlet adamlarından biridir. En verimli çağındayken Fransa'da vefat etti.-
İKİNCİ MAHMUT devrinin, zarafeti ve nükte-snlığı ile mâruf ulemasından Şair Keçecizade İzzet lolla'nın oğlu olan Keçecizade Fuat Paşa, babasından zarafet ve nüktedanlığın yanı sıra engin bir zekâ da tevarüs etmişti. Gerek yabancı ülkelerdeki temsilcilik görevleri, gerek Dışişleri Bakanlığı ve gerek Sadrazamlığı sırasında dünya diplomasisinin birçok ünlü şahsiyetini mat edişi pek meşhurdur.
Onun yetişmesinde en büyük âmillerden biri de devrin büyük devlet adamı Mustafa Reşit Faşa olmuştu. Babıâli Tercüme Kalemi'ndeki memuriyeti sırasında tanıdığı genç Keçecizade Fuat Bey'de büyük bir zekâ ve kabiliyet sezen Mustafa Reşit Paşa onu diplomaside yetiştirmek istemiş ve Londra Büyükelçiliği Başkâtipliğine tâyin etmişti. Altı yıl kadar İngiltere'nin başşehrinde kalan Fuat Paşa'nın dünya görüşü burada tamamen değişmiş ve batılaş-manın şart olduğuna inanmıştı. Ve ömrü boyunca bu uğurda çalıştı.
Beyrut'ta, sonra da Şam'da Müslümanlarla Hıristiyanlar arasındaki geçimsizlik kanlı kavga şeklini alıp yağmalar, yangınlar başladığı zaman Fuat Paşa Hariciye Nazırıydı. Başta Fransızlar olmak üzere bütün batılı sömürgecilerin gözlerini diktikleri bu yurt bölgesinde başgösteren iç kargaşalık bir dış müdahaleye sebep olabilirdi. Bu yüzden Hariciye Nâzın Fuat Paşa, yanında 3000 kişilik bir ordu olduğu halde Ortadoğu bölgesine gönderildi. Paşa, buradaki sert davranışı ve amansız hareketleriyle ortalığı sindirmiş, bu arada 150 kadar insanın da idamını emretmiş, neticede bir dış müdahaleye fırsat kalmadan ortalığı yatiştırmıştı.
— «Ben ki ömrümde bir tavuk kesmemiş, bir kuş vurmamış insanım. Allah beni devleti kurtarmak için nelere âlet etti...» diye hayıflanmaktan da kendini alamamıştı.
Fuat Paşa, lâtifeciliği ve hazır cevaplığı ile d» -ıeşhurdu. Yabancılarla yapılan bir sohbet sırasın-devletlerin kuvvet ve kudretlerinden bahsolunur-<en Fuat Paşa, en kuvvetli devletin Osmanlı İmparatorluğu olduğunu ileri sürünce orada bulunanlar biraz tebessüm ve biraz da hayretle kendisine bakmışlardı. Zira koca imparatorluğun elde kalan kısmı da büyük çatırtı'ar içinde bulunuyordu. Yabancıla-
da bü-j
rın bu bakışları karşısında Keçecizade Fuat Paşa tarihe geçen şu meşhur sözünü söylemişti:
— «Elbette en kuvvetli devlet bizim devletimizdir. Zira siz yabancılar dışarıdan, bizler içeriden yıkmaya çalıştığımız halde bir türlü yıkamıyoruz...»
Sultan Abdülaziz'in Mısır'a yaptığı gezide Padişaha refakat etmekte idi. Mısır Hidivi İsmail Paşa kendisini artık bir vali gibi değil de âdeta bir sultan gibi görmeye başlamıştı. Bu nedenledir ki karşılama törenine üç at getirtmişti. Bunların birine Padişah, ötekilerine de Fuad Paşa ile kendisi binecekti. Fakat Fuat Paşa, padişahın altının yanında yaya yürümek istemiş ve böylece Hidiv de Sultanın yanında yaya yürümek zorunda kalmıştı.
Uzun boylu, zayıf, seyrek sakallı biı zattı. Öldüğü zaman henüz 55 yaşında olmasına rağmen ağır ve çok üzücü devlet hizmetlerinin altında ezildiği için seksen yaşındaymış gibi gösteriyordu. Son derece bilgili, parlak zekâlı, iyi konuşan, cesur, cerbezeli, tuttuğunu koparır, ileriyi görür, doğru ve namuslu bir devlet adamı olan Fuat Paşa'nın Fran-sızcası, Fransızları bile hayran bırakacak kadar mükemmeldi. Taassuptan uzak, devrimci ve ilerici olduğu için «ziyade alafranga»lık ile itham edilirdi, bu yüzden taşlamalara mâruz kalırdı. İstanbul caddelerine ilk Arnavut kaldırımlarını döşetirken, «Bu yolları bana atılan taşlardan yapıyorum» demişti.
Sultan Abdülaziz'in Paris ve Londra gezilerinde bütün seyahat boyunca padişahın bir» türlü kaprisini önlemeye çalışmak, hattâ zaman zaman onun hakaretlerine bile mâruz kalmaktan başka bunları hazmetmeye de mecbur olmak onu pek bitirmişti. Esasen kalbinden rahatsız bulunan Keçecizade Fuat Paşa bu yüzden yurda pek bitkin bir halde dönmüş ve derhal Yakacık'ta istirahate çekilmişti. Ancak durumunun kötüye gitmesi karşısında hem dinlenme, hem de tedavi maksadıyle Nis'e giden Fuat Paşa orada hayata gözlerini yumdu ritanbul'a getirilen cenazesi Divanyolu'ndaki türbesine defnedildi.
Devrin Padişahı Sultan Abdülaziz'e hitaben yazdığı meşhur vasiyetnamesinde Fuat Paşa, Osmanlı Devletinin batmaktan kurtulması için bir an öne* bütün müesseselerinin batılaştırılmasının elz»m olduğunu çok açık bir dille kaleme almıştı.