Hayat demek; sorun demek, insan demek problem demektir. İnsanın olduğu
yerde sorun yoksa o zaman insan da orada yok demektir. İnsan bir yerde
varsa, sorun da hemen yanındadır. Hatta sorun, insanın gideceği yere insandan önce varır. Ama burada önemli olan; bizim soruna bakış açımız, sorunu algılamada problem var. Sorun kelimesine yüklediğimiz anlamda bir problem var.
Sorunlar; önceden belirleyicidir. Geleceğimizi kalıplamaya çalışırlar. Mesela; “Senden adam olmaz. Senin kafan çalışmaz.” Bakın
sorun yaşıyorsunuz ve bu sorunlar sizin önceden geleceğinizi
belirliyor, önceden geleceğinizi kalıplandırıyorlar. Şuan yaşadığımız
bir sorunun bizim 2 yıl sonramıza, 5 yıl sonramıza tesir etmesine neden müsaade edelim ki? O sorunun şimdiden geleceğimizi şekillendirmesine nasıl müsaade ederiz?
Sorunlar anımsatıcıdırlar.
Bizim kendi kendimize yetmeyeceğimizi anımsatırlar. Başımıza bir sorun
geldiği zaman kendi kendimize yetemediğimizi fark ederiz. Yüce yaratıcı
ve başkalarının yardımına gereksinim duyarız. Başımıza bir sıkıntı
geldiğinde ilk müracaatı Rabbimize yaparız. Hemen ellerimizi açarak
dualar ederiz, namazlar kılarız, tespihler çekeriz. Demek ki sorun
olması güzel.
Sorunlar fırsattırlar.
Bizi rahatlık çemberimizden çıkarıp farklı düşünmemizi sağlarlar. Eğer
sorun varsa rahat rahat yatamazsınız. Üniversite ile ilgili Anadolu ve
Fen liseleriyle ilgili büyük idealleri olan arkadaşlarımız varsa ve
denemelerden istedikleri netleri çıkartamıyor, istedikleri puanları
alamıyorlarsa bu arkadaşlar için bir sorun var demektir. Gerçekten bunu
istiyorlarsa ve bunu şuan elde edebilecek imkânlara sahip değilse bu bir
sorundur. Bu sorun onu rahat uyutmaz. Bu sorun ona 2, 3 saat televizyon izlettirmez. Bu sorun varsa, genç oturup da 3 saat bilgisayarın başında saçma sapan bilgisayar oyunlarıyla oynamaz. Ne yapar? Rahatlık bölgesinden çıkar. Farklı düşünmeye başlar;
“Hayalimdeki okulu kazanmam için 20 tane daha net yapmam lazım. 15 puan
daha almam lazım. Günde şu kadar soru çözmem lazım. Zamanımı daha iyi
kullanayım” derler.
Sorunları fırsata çevirenler,
başarılı olmak isteyenler, hedefleri idealleri olanlar bu şekilde
düşünerek zamanı en iyi şekilde kullanmaya çalışırlar. Ama sizin bir
hedefiniz, sizin bir hayaliniz yoksa sorunların altında ezilirsiniz. Sorunları sizi
yere seren bir yumruk gibi görürsünüz. Mazeret olarak kullanırsınız.
Sorunu fırsata çevirerek, rahatlık çemberini terk etmek, farklı
düşünmek, üretmek ya da sorunları başarısızlığa mazeret olarak
göstermek…
Sorunlar nimettirler. Sorun; Allah’ın
bize en büyük nimetlerinden bir tanesidir. Çoğunlukla içinden
geçmediğimiz kapıları açarlar bize. O sorunu görmezseniz yan taraftaki
kapıdan girmezsiniz. Sorunlar, o
güne kadar fark etmediğiniz güzelliklerin farkına varmanızı sağlar. O
güne kadar açılmadığınız okyanuslara açılmanızı sağlar. Bir bakarsınız
ki uçsuz bucaksız bir okyanusta yolculuk yapıyorsunuz. Oysa siz biraz
önce deredeydiniz. Ama derede yolunuz tıkandı, bir yol açayım dediniz,
mücadele ettiniz, bir baktınız ki okyanusa açılmışsınız. Bir sorunla
karşılaştığınızda; “Demek ki benim yeni bir kapı keşfetmem lazım. Yeni nimetlerle karşılaşmam lazım.” olaya böyle bakın.
Sorunlar derstirler. Her yeni zorluk bizim öğretmenimiz olacaktır. Sorunlar olmasa
nasıl öğreneceğiz? Sorun, sıkıntı, problem olacak, biz de mücadele
edeceğiz. Bize öğretmenlik yapacaklar. Hayatta sahip olduğumuz
nimetlerin farkına varmamız gerektiğini öğretecekler.
Sorunlar
her yerdedirler. Sorunlardan yalıtılmış hiçbir yer ya da kişi yoktur.
Yeryüzünde sorunsuz kimse var mı? Dağın başında tek başınıza gidip
kalsanız da sorun var, şehir merkezinde de yaşasanız sorun var, falanca
beldede yaşasanız yine sorun var. İnsanın olduğu her yerde sorun,
problem var.
Problem varsa çözüm var. Çözüm olduğu için problem
vardır. Çözüm kelimesi olmasaydı problem kelimesi olmazdı. Sizde
diyebilirsiniz problem olduğu için çözüm çıktı. Hayır, önce çözüm var.
Her şeyin bir çözümü olduğu için de Allah problemleri de yaratmıştır.
Eğer problemler varsa, dersler iyi gitmiyorsa, sınavlar iyi gitmiyorsa,
denemeler iyi gitmiyorsa, hayat iyi gitmiyorsa gelin problem gördüğünüz o
hadiseleri nasıl çözeceğiz hep beraber bir yol haritası sunalım
birbirimize.
Oysaki siz problem çözme yeteneğine sahip
olmadığınız için, bakış açınız negatif olduğu için çözemiyorsunuz. Çoğu
kişi için problem; kılık değiştirmiş bir fırsat demektir. Bu kişiler; “Problem
mi var? Kesin o problemin içinde bir fırsat var bana. Allah bana bir
fırsat gönderdi. Ama başkaları görmesin, başkaları hemen kapmasın diye
ona problem kılıfını giydirdi. Nasıl olsa biliyor benim o fırsatı
göreceğimi. Onu özel olarak bana gönderdi.” diyor.
Sözüm ona problem giriyor 30 kişilik bir sınıfa herkesin önünden geçiyor. “Aman bu problem, uzak durayım” diyor bir tanesi. Ama arka taraflardan bir diğeri sinsi sinsi; “Gel bakalım” diyor. “Bunlar seni problem olarak görsünler. Gel, ben biliyorum senin ne olduğunu. Gel…”
diyor, kucağını açıyor. Kucaklıyor onu, üstesinden geliyor. Bir
çıkartıyor ki maskesini; herkesin problem diye kaçtığı, meğer büyük bir
fırsatmış. İşte problemlerden kaçmayanlar, problemleri kucaklayanlar,
fırsatları yakalayanlardır. Problem çözmek; güveninizi arttıracak yeni beceriler edinmenize fırsat sağlayacaktır.
Problem
geldi çözdünüz. Bir bakacaksınız ki kendinize güveniniz artıyor. Bugün
gençlerin en büyük özgüven problemi nasıl çözülür? Özgüven probleminin;
özüne güvenin problemini çözebilmenin yolu; adımlar atmak,
karşılaştıkları problemleri, sıkıntıları, sorunları çözmektir. Problem çözme stratejilerini şöyle sıralayabiliriz;
1. Problemin, sorunların tanımlanması
Gençler,
hayatla ilgili bir probleminiz mi var? Durumunuzu değiştirecek herhangi
bir şeyi yapmaya başlamadan önce tam olarak neyin yanlış gittiğini
belirlememiz gerekiyor. Değişim yapacağız, yenilik, yapacağız, adım
atacağız ama önce ne yanlış gidiyor?
Bir konuda sadece mutsuz hissetmek, sizi mutsuz eden şeyin neyle ilgili ya da ne olduğuyla ilgili bilgi vermez. Genç diyor ki; “Ben çok mutsuzum” Tamam
mutsuzsun da seni mutsuz eden şeyler nedir? Mutsuz olmak; sizin mutsuz
olmanıza sebep olan şeylerle ilgili bize bilgi vermiyor. Bir problemi
tanımlarken sizi gerçekten rahatsız eden şeyin ne olduğu hakkında
olabildiğince açık ve belirleyici olmak önemlidir. Sizi ne rahatsız
ediyor? Denemelerde neden kötü sonuç alıyorsunuz? Okulda neden kötü
sonuç alıyorsunuz? Sınıfta kendinizi gösterememenizin sebebi ne?
Sınıfta, okulda mutsuz olmanıza, okulu sevmemeniz ve gitmek istememenize
temel problem nedir?
Problemi şöyle tamamlayabiliriz; neler
olduğunu, kimlerin yer aldığını ve yanlış olduğuna inandığımız şeyi
yazarız. Yazalım mesela; diyelim ki diyet yapacaksınız ama sadık
kalamıyorsunuz. Çünkü bütün vaktiniz; yeme içme programlarıyla geçiyor.
Ya da “Günde 500 soru çözeceğim ama evde rahat ders çalışacağım odam yok. Ders çalışacak zaman bulamıyorum.” Durumunuzu bir yazın. Durum; şunu yapmak istiyorum, şunu yapamıyorum, nedeni şu.
2. Dâhil olan kişilerin tespiti
Bu
durumda olmanıza kimler sebep oluyor? Anneniz, babanız, arkadaşlarınız,
öğretmenleriniz, çevre ya da sadece siz… Mesela zayıflamak
istiyorsunuz, sadık kalamıyorsunuz. Kim yer alıyor? Sadece siz varsınız.
Sebebi sizsiniz. Peki, yanlış olan ne? Mesela zayıflamak istiyorsunuz.
Görünüşe göre yediklerinizi kontrol edemiyorsunuz. Yararsız yiyecekler
yiyorsunuz, egzersiz yapmıyorsunuz. Sevgili gençler bir sayfanın
ortasına sizi temsil edecek bir daire çizin ve etrafına da çevrenizdeki
bütün iç ve dış etkileri yazın. Televizyon ders çalışamamaya dış etki
olabilir. Ama unutmayın dizilere dayanamamak da bir iç etkendir.
Televizyon duruyor orada bu bir dış etki, ama dizi hastalığı, program
izleme hastalığı da bir iç etkidir.
3. Hedeflerin belirlenmesi
Hedefimizin
belirgin olması lazım. Benim soru çözmem lazım ya da kilo vermem lazım
dediğinizde. Ne istediğiniz bellidir. Fakat ne kadar soru çözmeniz
gerektiği, ne kadar kilo vermeniz gerektiği, ne kadar zaman sarf etmeniz
gerektiğini bahsetmediğiniz için yeterince belirgin değildir. Benim çok
soru çözmem lazım derken nedir çok soru? Bir öğrenci için 100 soru, bir
öğrenci için 300 soru. Bir öğrenci için 500 sorudur.
Ben bazen diyorum “Günde 400 soru çözen var mı?”
“Hocam ne 400 sorusu!”
Ama öbür taraftan da biri çıkıyor; “Hocam ben de günde beş yüz soru çözüyorum” diyor.
Onun için eğer kendinize bir hedef koyuyorsanız buna ulaşıp
ulaşamadığınızı ölçmenin bir yolu olmalı. Hedefleriniz belirgin ve
ölçülebilir olduğu kadar gerçekçi de olması gerekiyor.
Belirlediğiniz hedeflerin beş akıllı kurala uygun olması gerekiyor. Nedir o?
Belirgin olması lazım; önümüzdeki on gün içerisinde beş bin soru çözeceğim bakın belirgin.
Ölçülü
olması lazım; gelişiminizi nasıl ölçeceksiniz. Mesela bir aylık hedef
belirlediniz. Haftada bir her gün çözdüğüm soruları yazacağım. Haftalık
yapıp yapmadığıma bakacağım.
Başarılabilir olması gerekiyor; hedefinizin gerçekçi olduğundan emin olmanız gerekiyor. “Evet,
ben günde iki yüz elli soru çözeceğim, günde bir saatten fazla
televizyon izlemeyeceğim, günde elli sayfa kitap okuyacağım” evet başarılabilir bir hedef…
Hedefinizin belirttiğiniz amaca uygun olması lazım.
Hedefinize varmak için ne kadar süre ayırdığınızı belirtmeniz gerekir.
4. Seçenekler ve Sonuçlar
Bir
problemle karşılaştığınızda üstesinden gelmenizi sağlayacak yollar
bulmanıza yarayan düşüncenizi sınırlandırmayın. Beyin fırtınası
diyorlar. Nedir beyin fırtınası; oturun, aklınıza gelen her türlü uçuk
kaçık hayalleri yazın. Beyin fırtınası, seçenekleriniz genişletmek için
kullanabileceğiniz bir tekniktir.
Mesela sayfanın başına konuyu yazın. Örneğin; üniversiteyi
kazanmam gerekiyor, ders çalışmam gerekiyor, kilo vermem gerekiyor.
Olabildiğince fikir bulabilmeniz için kendinize on dakika verirsiniz ve
bu aşamada düşüncelerinizi yazarken, ne kadar imkânsız olduklarını
düşünmeyin ne olursa olsun sansürlemeyin düşüncelerinizi. Tamamen her
şeyi yazın. Mesela kilo vermeye karar verdiniz;
‘Yemeği kes, mideni aldır, yediklerini tükür, meyve ye, bir zayıflama
programına katıl, yiyecekleri kokla, yemene engel olacak birinin elinden
tut, doktorlara git, arkadaşlarına sor, kitap oku, daha çok koşuştur,
beline sıkı bir kemer tak, yediklerine sirke koy, baş aşağı dur, ağzını
diktir.” Olabildiğince ne geldiyse aklınıza yazın. Sonra
bütün bunları yazıp bitirdikten sonra dönüp fikirlerinizi
değerlendirebilirsiniz.
Örneğin neler yapabilirsiniz? “Ben
bir zayıflama programına katılabilirim, beslenme hakkında daha fazla
bilgi edinebilirim, bir diyet kitabı alabilirim, dershanedeki rehber
öğretmenimle oturup bir çalışma programı çıkarabilirim, şunu
yapabilirim, bunu yapabilirim” yapılabilecekleri yazın.
Destek arayın ve size kim yardımcı olabilir bunu düşünün. Belki daha
önce bu sorunu aşmış birini tanıyorsunuzdur. Eğer dersle ilgiliyse geçen
sene çok zorlu süreçten geçmiş ama üniversiteyi başarıyla kazanmış bir
ağabeyiniz, ablanız var. Danışın. Onlardan destekler alın.
5. Karar verme
Planlama
yaptınız. Planınız tek bir eylem planı gerektireceği gibi birbiri
üzerine kurulacak birden çok eylemi de gerektiriyor olabilir. Eğer karar
veremiyorsanız bunun sebebi; bu problemi çözmek size imkânsız gelebilir
ve yapabileceğiniz en iyi şey onu yönetmektir. Daha fazla bilgiye
ihtiyacınız olabilir. İki ya da daha fazla eylem planından birini seçme
konusunda kafanız karışmış olabilir. Öyleyse eğer problemin çözümünün
imkânsız olduğuna inanıyorsanız problemi yeniden ve başka bir türlü
ifade edebilirsiniz ya da daha kolay çözebileceğiniz küçük parçalara
ayırabilirsiniz.
Bir anda günde beş yüz soru, bir anda üç yüz
puan, şu kadar puan değil, küçük parçalara ayırın. Eğer daha fazla
bilgiye ihtiyacınız varsa bunu nereden elde edeceğinize karar vermeniz
gerekmektedir. Kararınızı verdikten sonra yapmanız gereken; harekete
geçmek. Her türlü donanıma sahip olduğunuzdan emin olun, attığınız her
adımı ve bunların sonuçlarını not etmeniz yararlı olabilir. Bir eylem
planı oluşturup bunu uygulamaya başladığınızda tamamladığınız şeyleri
işaretleyerek eylemlerinizin durumunu değiştirmeye ne ölçüde katkıda
bulunduğunu görebilirsiniz.
6. Eyleme geçme
Eyleme
geçin ve bu eylem sürecinde hangi gün neler yaşadığınızı da not alın.
Eyleme geçtikten en son sonuçlarını değerlendiriniz. Yapmak
istediklerinizi başardıysanız, artık problem çözme sürecini sona
erdirebilirsiniz. Eğer hiçbir ilerleme kaydedemediyseniz, attığınız
adımları ve aldığınız kararları radikal bir şekilde gözden geçirmeniz
gerekiyor demektir. Mesela çok fazla hırslı davranmış olabilirsiniz. O
an hedefiniz size ulaşılabilir gibi görünmüş de sonrasında
gerçekleşmesinin umduğunuzdan çok daha zor olduğunu anlamış
olabilirsiniz.
“Seviyorsan,
dalgaları da seveceksin. Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.” ‘Nietzsche’
Bu
durumda problem çözme sürecinin en başına gitmeniz ve bu sefer yapmak
istediğiniz şeyi gerçekleştirebileceğiniz küçük adımlara bölmeniz
gerekiyordur. Kendi kendinize başa çıkamayacağınız, kökleri çok daha
derinlerde yatan problemleriniz olduğunu fark edebilirsiniz. Ve
profesyonel yardım almak isteyebilirsiniz. Hedefler kısmen başarıldıysa
nelerin yolunda gittiğini ve nelerin zor geldiğini değerlendirmeniz
gerekir. Elde ettiğiniz başarıdan yeterince mutluluk duyduğunuzu
hissedebilir ya da daha az başarılı olduğunuz yanlarınızı gözden geçirip
bunlar için yeni bir problem çözme sürecini başlatabilirsiniz.
“Her zaman yaptığınız şeyleri yapmaya devam ederseniz her zaman sahip olduğunuz şeylere sahip olursunuz.”