Aborjinler ifadesi genel olarak tüm bir Avustralya, Tazmanya ve çevre
adalarda yaşayan yerlileri tanımlamakta kullanılmakla birlikte bu
isimlendirmenin dil ve yaşayış biçimi olarak ortak noktalarıyla birlikte
farklılıklar da taşıyan geleneksel toplulukları işaret ettiği de
unutulmamalıdır.
Yerli kabilelerden bazıları; New South Wales ve
Viktorya'da Koori, Queensland'da Murri, Güney Avustralya'da Noongar,
Merkezi Batı Avustralya'da Yamatji; Güneybatı Avustralya'da Nunga, Kuzey
Avusturya'da ve Kuzey bölgelerine komşu bölgelerde Anangu; orta Kuzey
bölgede Yapa, Doğu Arnhem topraklarında Yolngu ve Tazmanya'da Palawah
kabileleri gibi.
En büyük gruplardan Anangu (Çölden gelen kişi anlamına gelmektedir) kabilesinin Yankunytjatjara, Pitjantjatjara, Ngaanyatjara, Luritja ve Antikirinya şeklinde alt toplulukları bulunmaktadır.
Tarih
Avustralya
yerlileri kendilerinin hep Avustralya kıtasında bulunduklarına
inanırlar. Yerlilerin kökeni ile ilgili elde hiçbir bilimsel kanıt
bulunmamaktadır. Güneybatı Asya'dan bu kıtaya gelmiş olmalarına rağmen
hiçbir Asya halkıyla herhangi bir bağlantıları olduğuna dair kanıt
bulunmamaktadır.
İlk Avrupalı yerleşimcilerin kıtaya gelişinden
önce Avustralya'da 250 bin ve 1 milyon arası bir nüfusun olduğu tahmin
edilmektedir. Nüfus düzeyi muhtemelen binlerce yıldır aynı kalmaya devam
etmiştir. Avustralya yerlilerinin çoğunlukla çöl sakinleri olduğu
şeklindeki genel kanı aslında yanlıştır çünkü en yoğun yerli
popülasyonunun olduğu bölgeler sahil bölgeleridir. En büyük nüfus
yoğunluğu kıtanın güney ve doğu bölgelerinde özellikle de Murray Gölü
vadisinde yer almaktadır. Bununla birlikte Avustralya yerlileri,
Tazmanya'nın soğuk ve nemli platolarından kıtanın kurak iç bölgelerine
kadar tüm Avustralya'da doğa ile başarılı bir uyum sağlamışlardır.
Yerlilerin kullandıkları teknikler, yiyecek türleri ve avlanma biçimleri
yerel koşullara uyum sağlamıştır.
Kıtanın Avrupalı
yerleşimciler tarafından sömürgeleştirilmesi sonrasında sahil
bölgelerindeki yerli nüfus hızla topraklarından edildiler ve geleneksel
Aborijin yaşam biçimini terketmeye zorlandılar. Avrupalıların
yerleşmekten kaçındıkları kurak bölgelerdeki yerli topluluklar ise yaşam
biçimlerini daha fazla korudular.Fakat Avrupalı istilacılardan kaçarak
iç bölgelere sığınan Aborjinler daha fazladır.çünkü yeni gelenler onları
çöle sürdüler. Oysa yeni gelen Avrupalılar tanrılarının geri döndüğüne
inanan Aborjinler için bir soykırım diyebileceğimiz bazı durumlara maruz
kaldılar. Kıyı şeridini terk edip çöle gitmek zorunda kaldılar. Sonun
başlangıcı başlamıştı artık!
Avrupalı Yerleşimcilerin Kıtaya Etkisi
1770 yılında Kaptan James Cook, Avustralya'nın doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler (New South Wales)
olarak isimlendirdi. Avustralya'daki İngiliz sömürgeciliği 1788'de
Sydney'de başladı ve kıtaya ilk gelen Batılı yerleşimciler çiçek,
suçiçeği, grip, kızamık gibi rahatsızlıkları da beraberlerinde
getirdiler. Bünyeleri bu hastalıkları hiç tanımayan Avustralya yerlileri
bu hastalıklara yakalanarak büyük ölçüde kayıplar verdiler ve nüfusları
önemli ölçüde düşüş gösterdi.
İngiliz yerleşimcilerin ikinci
etkisi arazi ve su kaynaklarını kendilerine ayırmaları olmuştur. Beyaz
yerleşimciler avcı-toplayıcı olan yerli halkın kendi topraklarına sahip
olma gibi bir kavrama sahip olmayan ve sürülecekleri herhangi bir yerde
de mutlu yaşayabilecek göçmenler olarak görmüşlerdi. Oysa geleneksel
arazilerini, yiyecek ve su kaynaklarının kaybı yerliler üzerinde ölümcül
etki yapmış ve hastalıklarla güçsüz düşmüşlerdi. Aynı zamanda beyaz
adamlar Avustralya yerlilerinin arazileriyle derin ruhsal ve kültürel
bağlara sahip oldukları gerçeğini görmemiş veya görmemezlikten gelmeyi
tercih etmişlerdi. Geleneksel dini pratiklerinden uzaklaştırılan bu
halklarda doğum oranları hızla düşmüş alkol gibi yerlilere yabancı
içkilerin kullanımı artmıştı. 1788 yılı ile 1900 yılları arasında
yerliler, maruz kaldıkları hastalıklar, topraklarının kaybı ve kendisini
kıtanın efendisi ilan eden beyaz adamdan gördükleri şiddet sonucu
nüfuslarının yaklaşık %90'ını kaybettiler.
Aborjin Soykırımları
Avusturyanın
Avrupalı sömürge güçleri Avustralya yerlilerini farklı zamanlarda
soykırım uygulamalarına tabi tutmuşlardır. Ancak soykırımlarla ilgili
bilgi çoğunlukla hükümetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için
sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği düşünülebilir.
Northern Territory Legislative Assembly'nin üyesi olan John Ah Kit 9 Ekim 2003 tarihli bir tartışmada şunları söylemektedir:
1920'lerin
sonlarının büyük bir kuraklık zamanı olduğu ve bu yüzden de bu ortamda
Avustralya'da siyah/beyaz ilişkilerinin öncülerinin aralarından pek çok
şey geçtiği unutulmamalıdır. Doğal kaynaklar üzerinde yoğun bir mücadele
yaşanmaktaydı. Bir arazi ve onun halkı arası arasında; sığırlar ve
beraberlerinde silahlar ve hastalıklar getirenler arasındaki bir
çatışmaydı bu. Genellikle yanlış anlaşılan şey şu ki Coniston
Katliamının tek bir olay değil polis gruplarının ayırım gözetmeden
haftalarca öldürdüğü bir seri cezalandırıcı baskınlardan biri
olduğudur."
Aşağıda bunlardan birkaçı yer almaktadır:
• Fremantle, Batı Avustralya (1830): Batı
Avustralya'daki Avustralya yerli halkına yönelik ilk resmi
'cezalandırma baskını' (punishment raid) bu girişim Yüzbaşı Irwin
tarafından 1830 Mayısında gerçekleştirilmiştir. Fremantle'ın kuzeyindeki
Aborjin kampına Irwin'in yönlendirdiği askerler tarafından pek çok
Aborjin öldürülmüş ve yaralanmıştı.
• Convincing Ground katliamı (1833-34) :
Portland yakınlarındaki Victoria'da Victoria'daki kayıtlı en büyük
katliamlardan biri yapılmıştı. Balina avcıları ve yerel Kilcarer
Gunditjmara halkı balina teknelerini sahile çekme hakları için mücadele
etmekteydiler.
• Waterloo Creek katliamı (1838) :
Waterloo Creek denilen yerdeki yerli kampına düzenlenen baskında
aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Avustralya
yerlisinin öldürüldüğü iddia edilmektedir.
• Coniston katliamı (1928) : Avrupalıların
Aborjinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston'da bazı Aborjin
aileleri Avrupalılar tarafından vurulmuştur. Katliam dingo avcısı
Frederick Brooks'un 1928 Ağustosunda Yukurru denilen yerde bazı
Aborjinliler tarafından vurulmasının intikamı adına işlenmiştir. Resmi
kayıtlar 32 Aborjinin öldürüldüğünü ifade ederken tarihçiler en az
altmış Aborjin erkek, kadın ve çocuğunun katliamda öldürüldüğünü iddia
etmektedirler. Brooks'un öldürülmesi üzerine yerel polis memuru William
Murray intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborjin kamplarına baskın
düzenlemişti. Soruşturma kurulu Constable Murray'in eylemenin haklı
olduğu hükmünü vererek beraat ettirmiştir.
Aborjinlerin Dini ve İnançları
Avustralya
yerlilerinin toprağa saygı ve Düşzamanı inancı üzerine kurulu şifahi
gelenekleri ve manevi erdemleri bulunmaktaydı. Rüyalar, düşler hem
yaradılışın antik zamanı hem de günümüz gerçeğini ifade etmektedir.
Düşzamanı Avustralya Aborjin mitolojisini birleştiren ana temadır.
Rüyazamanının dört yönü bulunmaktadır: Herşeyin başlangıcı; ataların
hayatı ve etkisi; yaşam ve ölüm tarzı; yaşamdaki gücün kaynağı.
Rüyazamanı hem zamanın hem de herşeyin mevcut olduğu mekanın ötesindeki
bir durumdur.
Avustralya yerlileri düş görmeyi "herşeyin bir anda"
olduğu zaman olarak adlandırırlar çünkü rüyada geçmiş, an ve gelecek
aynı anda mevcuttur. Düşzamanı kişinin hayatı süresinde uyanık bilinç
haliyle tecrübe ettiği lineer bir zaman olmadığı Batılıların
kavrayışında olduğu gibi öznel bir durum da değildir. Düşzamanı kabile
üyeleri kabile kuralları ve geleneklerine uygun yaşadıklarında yüzyüze
gelecekleri bir durumdur ve ritüellerle ve kabile mitolojilerini
dinleyerek kişinin rüya zamanına girişinin sağlandığı nesnel bir
durumdur.
Ölümün insan yaşamında bir son olmadığına inanan
Aborjinler için rüyalarda ölmüş akrabalarla iletişim kurmak ve hatta
rüya gören kişinin rüyadaki akrabaları tarafından iyileştirilmesi bile
mümkündür. Ölüm kişinin uykuda geçici olarak gittiği Düşzamanından doğum
yoluyla çıktığı ve daha sonra tekrar Düşzamanına geri gittiği hayat
döngüsünün bir parçasıdır.
Düş zamanı hikayelerinden bir versiyon
Tüm
dünya uykudaydı. Her şey sessiz, hareketsizdi ve hiçbir şey
büyümüyordu. Hayvanlar yeraltında uyumaktaydı. Bir gün gökkuşağı yılanı
uyandı ve dünyanın yüzeyinde süründü. Her şeyi bir kenara itti ve bu
onun tarzıydı. Tüm bir diyarı gezdi ve yorulduğunda kıvrılıp uyumaya
başladı. Böylece heryere izini bıraktı. Sonra geri döndü ve kurbağalara
seslendi. Onlar da su dolu kocaman mideleriyle ortaya çıktılar.
Gökkuşağı yılanı onları gıdıklayıp güldürdü. Sular ağızlarından çıktı ve
gökkuşağı yılanının izlerini doldurdu. Göl ve nehirler böyle yaratıldı.
Daha sonra çimenler ve ağaçlar büyümeye ve yeryüzünü yaşam doldurmaya
başladı.
Aborjin Duası
her
şey yeterli olsun! seni ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu
bir yaşam sürmeni diliyorum. aydınlık bir bakıs açısına sahip olmana
yetecek kadar günes diliyorum. güneşi daha çok sevmene yetecek kadar
yağmur diliyorum. ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum.
yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek
kadar acı diliyorum. isteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç
diliyorum. sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp
diliyorum. son "elveda"yi atlatmana yetecek kadar "merhaba" diliyorum.
Günümüzde Aborjinler ve İnançları
2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu toplam yerli nüfusunu 458,521 olarak vermiştir (bu rakam Avustralya'nın toplam nüfusunun %2.4'üdür).
Bu nüfusun %90'ı Aborjin olarak, %4'ü Torres Strait Islander, geri
kalan %4'ü hem Aborjin hem Torres Strait Islander olarak
tanımlanmaktadır. 1996 nüfus sayımında Aborjinlerinin %72 oranında
Hristiyanlığın çeşitli formlarını uyguladıkları %16'sının ise herhangi
bir dini işaretlemediği bildirilmiştir. 2001 yılı nüfus sayımında
Aborjin nüfusunun yüzde 0.03 kadarının Aborjin dini pratiklerini
uyguladıkları tespit edilmiştir.
1999'da Avustralya Anayasasının
değiştirilmesi kabul edildi. Bu anayasaının giriş bölümünde
Avustralya'da İngiliz Yerleşiminden önce Yerli Avustralyalıların kıtada
yaşadığı kabul edilmekteydi.
2004 yılında Avustralya Hükümeti Avustralya'nın en büyük yerli organizasyonu olan ATSIC'i (The Aboriginal and Torres Strait Islander Commission)
kamufonlarının ATSIC'in başkanı tarafından kötüye kullanıldığı
gerekçesiyle feshetti ve yerlilerle ilgili spesifik programlar başka
hükümet departmanlarına aktarıldı ve hükümetle koordineli çalışan "Department of Immigration and Multicultural and Indigenous Affairs" altındaki "The Office of Indigenous Policy Coordination" kuruldu.
Avustralya
Aborjin nüfusunun büyük bir kesimi şehirleşmiş ancak küçük bir kesimi
eskiden kilise misyonu olan bölgelerdeki iskanlarda yaşamaktadır.
Aborjin gençleri genel nüfusa oranla 11 kat daha fazla hapse giriyor ve
polis gözetimi altında işlenen intihar oranları oldukça yüksek.
İşsizlik, sağlık ve yoksulluk problemleri aynı şekilde genel popülasyona
oranla oldukça yüksek, okul bırakma ve üniversiteye giriş oranları ise
düşük seyretmektedir.
Eski ve mevcut hükümetler beyazların
Aborjin topluluklarına yaptıklarından dolayı kendilerinden özür dilemeyi
sürekli reddetmektedirler. Ayrıcak ATSIZ gibi Aborjinlerin en büyük
organizasyonlarından birini yolsuzluk gerekçesiyle kapatmışlardır
Bir Aborjin Duası
Aborjinler her sabah "Kendim ve tüm varoluş için neyi deneyimlemem gerekiyorsa ona hazırım" şeklinde dua edermiş. Bu dua ilk duyduğunuzda biraz temkinli olma ihtiyacı hissedebilir ve "Dur bakalım önce ne yaşamam gerektiğini bileyim sonra hazırım, derim" şeklinde
düşünebilirsiniz. Oysa bu tek satırlık duada yaşama amacımız ve dünyaya
geliş nedenimiz gizlidir. Gizlidir diyorum çünkü bazı şeyler ne kadar
açık söylense de sadece duymaya hazır olanlar ve duymak isteyenler
tarafından algılanabilir. Hazır olanlar ve bunu isteyenler için aslında
bu gibi dualara, sözlere de ihtiyaç yoktur. Onlar için esen rüzgar,
aldıkları nefes, uçan kuşlar bile onlara apaçık bir şekilde hitap
ederler. Yeter ki duymak ve görmek isteyelim. O zaman hep bahsedilen
gözünüzdeki perde ortadan kalkar. Yani o hep bahsedilen perdenin
kalkması (veya gönül gözü / üçüncü gözün açılması) tamamen size bağlıdır. Hemen hemen herşey gibi.
Duymak
isteyenler için devam edersek; Öncelikle bu duada zaten dünyaya
doğmadan önce deneyimlemeyi planladığınız şeyleri doğduktan sonra
(unutma sürecinden geçtikten sonra) yaşamayı istediğinizi, hazır
olduğunuzu söylüyorsunuz. İnsanlar doğmadan önce kendileri için neyi
yaşamaları gerekiyorsa onu yaşamalarını sağlayacak ortam hazırlanır.
Örneğin, eğer paylaşmayı öğrenmesi gerekiyorsa doğduktan sonra
paylaşmama şansının olmadığı bir durumda bulabilir kendisini. Veya
paranın, gücün önemsizliğini öğrenmek istemişse parasız bir ömür onu
bekliyor olabilir. Veya yalan söylemenin, insanları aldatmanın
zararlarını öğrenmek için kolay kandırılabilir, herkese güvenen, saf bir
karakterle doğmak istemiş de olabilir. Hayatınızı bir gözden geçirin.
Siz sadece düşünen bir hayvan mısınız yoksa mükemmel bir sistemin siz
farkında olmasanız da mükemmel bir parçası mısınız? Görünüşe göre gayri
medeni denilebilinecek bu aborjin bunun farkındadır. O kadar ki buy
gayri medeni insan sadece farkında değil aynı zamanda bu sistemi
özümsemiştir de...
İslam kelime manasıyla "teslimiyet"
demektir. Allah'ın yani sonsuz zekanın ürünü bu mükemmel işleyişe
teslim olmuş bu aborjin açık söylemek gerekir ki çoğumuzdan çok daha
müslümandır. Bugün 5 vakit namaz kılarak, oruç tutarak, zekat verip
kurban keserek ve anlamadan, idarak etmeden arapça ayetler okuyarak
cennet rüyalarına yatanlar vardır. Bir davranış, konuşma, ifade vb eğer
sizi Allah'ı ve O'nun eserlerini düşünmeye itiyor ve anlamanızı
sağlıyorsa, işte o şey ibadettir diğer herşey güncel tabirle sanaldır. "Cennet hevesiyle" yaptığınız
şeyler koca bir hiçtir ve size istediğiniz huzuru, mutluluğu, evrensel
aşkı veremezler. İstediklerinizi size verecek olan şey yine sizsinizdir.
Ruhunuz Allah'ın ruhundan bir nefestir. Bu zenginliğinizin kıymetini
nasıl bilmezsiniz? Bu aşka teslim olmak için daha neyi beklersiniz?
Bir aborjin duası
Küçük Öyküler
Sana son nefesine kadar ayaklarının üzerinde kendinden emin
sevinçle gururla durmana yetecek kadar güzelliklerle dopdolu bir yaşam sürmeni diliyorum.
Hayatı doğan her yeni günün seni sevdiği kadar aydınlık ışıklarla görebilmene yetecek kadar güneş doğsun üzerine
Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmurlar yağsın kirpiklerine,
Ruhunu her zaman capcanlı sevecen tutmana yetecek kadar
mutluluk senin olsun,
Hayatında önemsemediğin en küçük değerlerin ne kadar büyük olduğunu hatırlatacak kadar acı çekmeni dilerim.
İsteklerini doyurmaya yetecek kadar kazancın hiç tükenmesin.
Hayat sahip olduğun her şeye hayran olmana yetecek kadar vazgeçmeyi kaybetmeyi öğretsin sana,
Sonun gelip de elveda dediğinde merhaba diyenlerin çok olsun.
ABORJİNLERİN DUASI HER ŞEY YETERLİ OLSUN
Senin ayakta durmana yetecek kadar Güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim.
Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana
Yetecek kadar güneş diliyorum.
Güneşi daha çok sevmeneYetecek kadar yağmur diliyorum.
Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadarMutluluk diliyorum.
Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş
Gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.
İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar
Kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi taktir etmene
Yetecek kadar kayıp diliyorum.
Son 'Elveda'yı atlatmana yetecek kadar'Merhaba' diliyorum