Yazar: admin 2012-04-05Kategori: Psikoloji1656 kere okundu Yorum yap
Kişisel Gelişim, Don Juan’ın Öğretileri
Carlos Castaneda, yaşamının otuz yılım Meksika'da yaşamış,
Samanların Dünyasını incelemeye adamış bir antropologdur.
Meksikalı Yaqui Kızılderilisi Saman Don Juan Matus'tan aldığı
eğitim süresince ve bu eğitim sonrasında konuyla ilgili on kitap
yazmıştır.
Castaneda şunları söylemektedir:
ilk sekiz kitap eski çağ Meksikası Şamanlarının dünyası hak-
kındaydı. Bu satırların dolaysız kaynağı, öğretmenim ve kılavuzum, Meksikalı Yaqui Kızılderilisi Saman Don Huan Matus'tan aldığım açımlamalardır. Kendisi, kökleri eski çağlarda Meksika'da yaşamış Şamanlara kadar uzanan bir "silsilenin" üyesiydi. O ve on beş yoldaşı için eski çağ şamanlarının dünyası, son derece gerçek, son derece pratik bir dünyaydı.
Don Juan'ın izlediği yol, beni farklı bir "bilişsel sistem" olarak
adlandırdığı olgunun içine çekme girişimiydi. Gündelik yaşamın
farkındalığı, hafıza, deneyim, algılama, eldeki herhangi bir sözdiziminin ustaca kullanımı gibi. Onlar evrendeki özgür akışı içindeki enerjiyi algılıyorlardı. Toplumsallaşma ve sözdiziminin bağlayıcılığından arınmış, "saf titreşim" özelliğine sahip enerjiyi. Bu
edime "görme" adım vermişlerdi. Don Juan'ın ana amacı, enerjiyi evrendeki akışı içinde algılamama yardımcı olmaktı. Bunun
anlamı, bir insanoğlunu enerjiden oluşmuş bir "ışıltılı yumurta"
ya da bir "küre" olarak görme yetisiydi. Zaten parlak olan o enerji küresinin içinde yer alan bir "parıltı noktası" gibi. Şamanlar "algılamanın", birleşim noktası adım verdikleri bu pırıltı noktasında toplandığım ileri sürüyorlardı. Aşağıda her kitaptan birer örnek alıntı verilecektir:
Birinci Kitap: Don Juan'ın Büyüsü
Don Juan sağıma, yamma oturdu ve hareket etmeden pipo kılıfım
zemine doğru tuttu, sanki zorla aşağıda tutuyordu. Ellerim ağırdı.
Kollarım sarkıyordu, omuzlarımı da aşağı çekerek. Burnum akıyordu. Elimin tersiyle sildim ve üst dudağım gitti! Yüzümü sildim ve bütün et silindi gitti! Eriyordum! Sanki tüm erimin gerçekten eridiğim hissediyordum. Ayaklarım üstüne sıçradım ve
destek kazanmak için birşeyler tutmaya çalıştım. Herhangi bir
şey. Daha önce hiç duymadığım bir dehşet hissediyordum. Odanın ortasında duran, Don Juan'ın yere sapladığı bir direğe tutundum. Orada bir dakika durdum, sonra ona bakmak için döndüm.
O hala hareketsiz pipoyu tutuyor ve bana bakıyordu.
İkinci Kitap: Bir Başka Gerçeklik
Do Juan o gece gitmemi istemedi. Ertesi gün kahvaltıdan sonra "istenç" (irade) konusunu yeniden açtı: "İstenç deyince insanlar, iradeyi yani karakter sahibi ve sağlam yaradılışlı olmayı anlarlar. Bir büyücüye göre ise istenç, içimizden çıkan ve dışarıdaki dünyaya sarılan bir güç demektir. İşte şuracıktan, göbeğimizdeki saydam telciklerin bulunduğu yerden çıkar o." yerini belirtmek için göbeğini ovalıyordu.
Üçüncü Kitap: Ixtlan Yolculuğu
"Uyurken basma bir saçbandı taksana." dedi Don Juan. "Saç bandı takmak iyi bir taktiktir. Ama ben veremem sana, zira sen
kendi bandım kendin yapmalısın. Ama "rüya görmede" onun bir
suretini görene kadar saçbandını yapamazsın. Anladın mı? Saçbandının belli bir surete göre yapılması gerekir. Başın üst bölümünü sıkıca kavrayacak şekilde sarmalıdır. Başı sıkıca tutan bir
kep şeklinde de olabilir. İnsan basma bir "erk nesnesi" geçirince
"rüya görme" daha kolaylaşır. Uyurken basma bir şapka giyebilir ya da bir rahip gibi bir kukuleta geçirebilirsin, ama bu şeyler
yoğun rüyalara neden olurlar, rüya görmeye değil."
Dördüncü Kitap: Erk Öyküleri
Yaşam öyküsünün silinmesine yardımcı olacak üç tekniğin daha öğretildiğim söyledi. Bunlar: "Kendine önem vermeyi bırakmak", "sorumluluk almak" ve "ölümü danışman olarak kullanmak’tır.
• Beşinci Kitap: ikinci Erk çemberi
"Bedeninle dünyanın çizgilerine tutunmayı nasıl öğrendin?"
diye sordum.
"Rüya görürken öğrendim." dedi, "Ama nasıl öğrendiğim! gerçekten bilmiyorum. Bir kadın savaşçı için her şey "rüya görürken" başlar. Nagual, tıpkı sana söylediği gibi bana da, rüyadayken önce ellerimi bulmaya çalışmam gerektiğini söylemişti. Ama
ellerimi bir türlü bulamıyordum. Rüyalarımda elsizdim.
Yıllarca onları bulmak için uğraşıp durdum. Her gece ellerimi
bulmak için kendime emirler verip duruyordum, ama hiçbir işe
yaramıyordu. Rüyalarımda hiçbir şey bulamıyordum. Nagual bana karşı çok acımasızdı. Ellerimi bulmak zorunda olduğumu,
yoksa mahvolacağımı söyledi. Bu yüzden rüyadayken ellerimi
bulduğum konusunda yalan söyledim ona.
Nagual hiç sesini çıkarmadı ama Genaro şapkasını yere atıp üstünde tepinmeye başladı. Sonra basımı okşadı ve gerçekten müthiş bir savaşçı olduğumu söyledi. O beni övdükçe ben kendimi
kötü hissediyordum. Tam Nagual'a doğruyu söylemek üzereyken, deli Genaro bana arkasını dönüp hayatımda duyduğum en
sesli ve en uzun osuruğu salıverdi.
Geriledim. Tıpkı benim gibi, sıcak, kötü kokan, iğrenç bir yeldi. Nagual gülmekten katılıyordu.
Altıncı Kitap: Kartalın Armağanı
Nagual kadın ve Don Juan, birbirleriyle bütünleşmişler. Birbirlerine karşı duydukları bu duygunun sevecenlik ya da gereksinimle herhangi bir ilgisi yokmuş. Daha çok, aralarında var olan
uğursuz bir engelin ortadan kalkması sayesinde ikisinin tek ve
aynı varlığa dönüşmelerinin getirdiği bir doyummuş.
Kuralın öngördüğü gibi. Don Juan ve Nagual kadın, yıllarca
uğraşmışlar ve dört kadın "rüya görücüyü", yani Nelinda, Züleyha, Cecilia ve Hermelinda'yı ve üç "haberciyi" yani Juan, Turna,
Teresa ve Marta'yı yetiştirmişler. Bunları bulmakta, kuralın pragmatik niteliğinin Don Juan'a açıkça belirtildiği farklı bir zaman
içinde gerçekleşmiş. Bu kişilerin tümü de tam olarak kuralın olmalarını gerektirdiği gibiymişler. Ortaya çıkışları, Don Juan'ın
velinimeti ve onun topluluğu da dahil olmak üzere, herkes için
yeni bir "çember" oluşturulmuş. Don Juan'la onun savaşçıları için bu, "rüya görme çemberi" anlamına geliyormuş. Velinimeti
ve onun topluluğu için ise, o güne kadar eşine paslanmayan bir
kusursuzluk dönemim başlatıyormuş.
Velinimeti, Don Juan'a, kendi gençliğinde özgürlüğe ulaşma
düşüncesi olarak kural ile ilk kez tanıştırıldığında büyük bir coşkuya kapıldığım, duyduğu sevinçten dolayı bir an donup kaldığını söylemişti. Ona göre özgürlük, hemen önünde, köşenin ardında uzanan bir gerçeklikmiş. Kuralın bir "yol gösterici" olarak
mahiyetim kavrayabildiğinde, iyimserliği ve umutları iki kat artmış. Daha sonraysa, "gerçekçilik", yaşamında daha ağır basmaya
başlamış. Yaşlandıkça, gerek kendisinin, gerekse topluluğunun
başarı şansının giderek daha azaldığım düşünmeye başlamış.
En sonundaysa, ne yaparlarsa yapsınlar, zayıf, insani bilinçlerinden tam anlamıyla kurtulabilmelerinin olanaksız olduğuna
inanır olmuş. Kendisiyle ve yazgısıyla barışmış ve başarısızlığını
kabullenmiş, içindeki benliğinden kartal için, bilincini zenginleştirmekten mutluluk duyduğunu belirtmiş. Kartal her zaman
onun içinde olacakmış.
Don Juan bizlere, topluluğun tüm üyelerinin aynı ruh durumunu (hali) paylaştıklarım söylemişti. Kuralın önerdiği özgürlüğün
elde edilmesi olanak dışı bir özellik olduğunu düşünüyorlarmış.
Kartal'ın temsil ettiği "yok edici gücü", anlık da olsa görebilmişler ve buna karşı koyabilmek konusunda en ufak bir şanslarının
bile kalmadığım düşünüyorlarmış. Bununla birlikte hepsi de,
bundan böyle yaşamlarım, salt kusursuz olabilmek için, kusursuz
biçimde yaşamaya karar vermişler.
Yedinci Kitap: İçten Gelen Ateş
Don Juan, yeni "görücülerin", mutlak özgürlüğü seçerek habersizce seleflerinin geleneklerim devam ettirip, ölüme meydan
okuyanların özü haline geldikleri yorumunu yaptı.
Yeni görücüler, eğer "Birleşim Noktası" sürekli olarak bilinmeyenin sınırlarına kaydırılır, fakat bilinenin sınırında bir konuma dönmek zorunda bırakılırsa, o zaman birden yıldırım gibi, "insanın kozası" boyunca oynayarak, kozadaki yayılımların hepsini bir anda
bağladığım bulmuşlar. "Yeni görücüler, bağlanış kuvvetiyle yanarlar." diye devam etti Don Juan, "kusursuzca, sürdürülmüş bir hayatın "niyetine" dönüştürdükleri istenç kuvvetiyle. Niyet, farkındalığın tüm amber rengi yayılımlarının bağlanışıdır. Yani mutlak özgürlüğün , mutlak farkındalık olduğunu söylemek doğru olur."
Altıncı Kitap: Kartalın Armağanı
Nagual kadın ve Don Juan, birbirleriyle bütünleşmişler. Birbirlerine karşı duydukları bu duygunun sevecenlik ya da gereksinimle herhangi bir ilgisi yokmuş. Daha çok, aralarında var olan
uğursuz bir engelin ortadan kalkması sayesinde ikisinin tek ve
aynı varlığa dönüşmelerinin getirdiği bir doyummuş.
Kuralın öngördüğü gibi. Don Juan ve Nagual kadın, yıllarca
uğraşmışlar ve dört kadın "rüya görücüyü", yani Nelinda, Züleyha, Cecilia ve Hermelinda'yı ve üç "haberciyi" yani Juan, Turna,
Teresa ve Marta'yı yetiştirmişler. Bunları bulmakta, kuralın pragmatik niteliğinin Don Juan'a açıkça belirtildiği farklı bir zaman
içinde gerçekleşmiş. Bu kişilerin tümü de tam olarak kuralın olmalarım gerektirdiği gibiymişler. Ortaya çıkışları, Don Juan'ın
velinimeti ve onun topluluğu da dahil olmak üzere, herkes için
yeni bir "çember" oluşturulmuş. Don Juan'la onun savaşçıları için bu, "rüya görme çemberi" anlamına geliyormuş. Velinimeti
ve onun topluluğu için ise, o güne kadar eşine paslanmayan bir
kusursuzluk dönemim başlatıyormuş.
Velinimeti, Don Juan'a, kendi gençliğinde özgürlüğe ulaşma
düşüncesi olarak kural ile ilk kez tanıştırıldığında büyük bir coşkuya kapıldığım, duyduğu sevinçten dolayı bir an donup kaldığını söylemişti. Ona göre özgürlük, hemen önünde, köşenin ardında uzanan bir gerçeklikmiş. Kuralın bir "yol gösterici" olarak
mahiyetim kavrayabildiğinde, iyimserliği ve umutları iki kat artmış. Daha sonraysa, "gerçekçilik", yaşamında daha ağır basmaya
başlamış. Yaşlandıkça, gerek kendisinin, gerekse topluluğunun
başarı şansının giderek daha azaldığım düşünmeye başlamış.
En sonundaysa, ne yaparlarsa yapsınlar, zayıf, insani bilinçlerinden tam anlamıyla kurtulabilmelerinin olanaksız olduğuna
inanır olmuş. Kendisiyle ve yazgısıyla barışmış ve başarısızlığını
kabullenmiş, içindeki benliğinden kartal için, bilincini zenginleştirmekten mutluluk duyduğunu belirtmiş. Kartal her zaman
onun içinde olacakmış.
Don Juan bizlere, topluluğun tüm üyelerinin aynı ruh durumunu (hali) paylaştıklarım söylemişti. Kuralın önerdiği özgürlüğün
elde edilmesi olanak dışı bir özellik olduğunu düşünüyorlarmış.
Kartal'ın temsil ettiği "yok edici gücü", anlık da olsa görebilmişler ve buna karşı koyabilmek konusunda en ufak bir şanslarının
bile kalmadığım düşünüyorlarmış. Bununla birlikte hepsi de,
bundan böyle yaşamlarım, salt kusursuz olabilmek için, kusursuz
biçimde yaşamaya karar vermişler.
Yedinci Kitap: İçten Gelen Ateş
Don Juan, yeni "görücülerin", mutlak özgürlüğü seçerek habersizce seleflerinin geleneklerim devam ettirip, ölüme meydan
okuyanların özü haline geldikleri yorumunu yaptı.
Yeni görücüler, eğer "Birleşim Noktası" sürekli olarak bilinmeyenin sınırlarına kaydırılır, fakat bilinenin sınırında bir konuma dönmek zorunda bırakılırsa, o zaman birden yıldırım gibi, "insanın kozası" boyunca oynayarak, kozadaki yayılımların hepsini bir anda
bağladığım bulmuşlar. "Yeni görücüler, bağlanış kuvvetiyle yanarlar." diye devam etti Don Juan, "kusursuzca, sürdürülmüş bir hayatın "niyetine" dönüştürdükleri istenç kuvvetiyle. Niyet, farkındalığın tüm amber rengi yayılımlarının bağlanışıdır. Yani mutlak özgürlüğün , mutlak farkındalık olduğunu söylemek doğru olur."
Sekizinci Kitap: Sessizliğin Erki
"Can alıcı bir noktayı unutuyorsun." dedi. "Nagual'in varlığı
"toplanma noktasın!" hareket ettirmek için yeterlidir. Nagual'in
vuruşuyla şikayetlerim önledim. Kürek kemiklerinin arasına indirdiğim darbe, yalnızca bir sakinleştirici. Kuşkularım giderme amacına hizmet eder.
Büyücüler "fiziksel teması" bedeni sarsmak için kullanırlar.
Yönlendirilecek olan çömeze güven vermekten başka bir işe yaramaz."
"O zaman "toplanma noktasını" kim hareket ettirir, Don Juan?" diye sordum?
"Tin yapar bunu," diye yanıtladı, sabrım kaybetmek üzere olan
birinin edasıyla.
Dokuzuncu Kitap: Rüya Görme Sanatı
Don Juan'ın yorumuna göre, eski çağ büyücüleri "evrenin özünü" ilk görenler ve bunu en iyi biçimde tanımlayanlardı. Onlar,
evrenin özünün, düşünülebilecek her doğrultuda sonsuzluğa uzanan "Işık Saçan Telciklere", insan zihninin anlaması mümkün olmayan yollarla kendilerinin bilincinde olan "ışıltılı liflere" benzediğini söylüyorlardı.
Eski çağ büyücüleri, evrenin özünü görmekten, "insanın erke
özünü" görmeye geçtiler. Don Juan, insanları "dev yumurtalara
benzeyen parlak şekiller" olarak betimlediklerim ve bunlara "ışıltılı yumurtalar" dediklerini anlattı.
Büyücüler bir insanı gördüklerinde," dedi Don Juan, "sanki sürüklediği bir ana "kökü" varmış gibi, hareket ettikçe dünyanın
erkesinde "derin bir yarık oluşturarak süzülen dev bir ışıltılı şekil" görürler.
Onuncu Kitap: Sihirli Geçişler:
"Sana olan şu," diye açıkladı, kendisini bu konudaki deneyimlerini hakkında sorguladığımda, "içsel söylesin asgari ölçüde dengelenmeye başladığı andan beri, "içsel sessizliğin" belirişini hissetmektesin. Algılama alanına yeni bir şeylerin akışı girmeye başladı.
O şeyler hep oradaydılar, genel farkındalığının sınırları içinde. Ama onların gerçekten farkına varacak kadar enerjin hiç olmamıştı. Sen içsel söyleşini zihninden uzaklaştırdıkça, bir bakıma, farklı algılama öğeleri ondan boşalan yeri doldurmaya başlıyorlar.
"Sihirli geçişlerin senin canlılık merkezlerine getirdiği yeni
enerji akışı," diye devam etti Don Juan, "Birleşim noktanı daha
akışkan yapıyor. Artık katı bir biçimde korunmuyor. Atalarımızdan kalma korkularla, hiçbir yöne adım atmamıza izin vermeyen
korkularla güdülmüyorsun. Büyücüler, "Enerji bizi özgür kılar"
derler, gerçeğin ta kendisidir bu."
Onbirinci Kitap; Zamanın Çarkı
Florinda'nın yaşamımdaki etkileri sayesinde, "kararlı dikkatimi" o hiç tanımadığım insanların ruh durumuna (haline) başarılı bir biçimde odaklamayı öğrendim. Özetleme dikkatimi, o
"Samanların" ruh durumlarına odakladım ve çekim alanlarına
umutsuz bir biçimde yakalandım. Florinda durumumun değişmez olduğuna inanmıyordu. Bana takılıyor, açıkça gülüyordu.
“Senin durumun sadece görünürde değiştirilemeyecek gibi,"
dedi bana, "ama aslında böyle değil. Durduğun yeri değiştireceğin bir an gelecek. Belki eski çağ Meksikası Şamanlarına ilişkin
her düşünceni fırlatıp atacaksın. Belki de o denli yakın çalıştığın
Samanların düşüncelerini ve görüşlerini bile fırlatıp atarsın. Örneğin şu Nagual Juan Matus'unkileri. Varlığım bile reddedebilirsin onun. Görürsün. Savaşçı sınır tanımaz. Doğaçlama duygusu
öyle keskindir ki, hiçlikten kavramlar kurar. Ama salt boş kavramlar değil. Kullanılabilir, işe yarayan şeyler. Görürsün. Onları
unutmakla kalmayacaksın. Bir an gelecek, "uçuruma atlamadan
önce", eğer kenarında yürüyecek cesaretin varsa ve yolundan
sapmayacak kadar cesursan, düzen ve denge açısından sana eski
çağ Meksikası Şamanlanndan sınırsız ölçüde daha uygun olan
"Savaşçı Yargılarına" varacaksın.
Onikincİ Kitap: Sonsuzluğun Etkin Yanı
Don Juan bana "îleri Farkındalığı" açıklarken, bunun "birleşim
noktamda" çok küçük bir yer değişimi olduğunu, bunu kendisini her görüşümde sırtımdan kuvvetle iterek elde ettiğini söylemişti. Bu değişimlerle, normalde farkındalık alanımın dışında
bulunan "Enerji Alanlarım" yakalamam için, bana yardım ediyordu. Başka bir deyişle, genelde birleşim noktamın kenarında
bulunan enerji alanları, bu değişim sırasında onun merkezinde
yer alıyordu. Bu türden bir "değişimin" üzerimde yarattığı iki sonuç vardı: düşünce ve algı alanımda olağandışı bir kesinlik ve
normal farkındalığıma geri döndüğüm anda, öbür durumda yaşadıktanın anımsamadaki yetersizliğim.
Kendi yoldaşlarımla ilişkilerim de bu iki sonuca bir örnekti.
Yoldaşlarım vardı: Don Juan'ın öbür çömezleri. Benim nihai yolculuğunum eşlikçileri.
DERLEYEN:
ALINTIDIR.
REKLAM
İZMİR'DEKİ
NLP - ANLAYARAK HIZLI OKUMA- ÖĞRENCİ KOÇLUĞU
SEMİNERLERİ
İÇİN
AYRINTILI BİLGİ:
SAYGIN NLP DANIŞMANLIK
Kıbrıs Şehitleri No: 30 Daire: 11
Alsancak - İzmir
Tel: 0232 4225954
Cep:0 535 6673224
msn: [email protected]
www.sayginnlp.com
www.cemalkondu.com
(
kişisel gelişim, kişisel başarı, bireysel gelişim, nlp, hızlı okuma. Trans. Hipnoz, koçluk, izmir)