Sayın rektörüm, Sayın hocalarım, Sevgili arkadaşlarım ve Değerli ailelerim
Bu gün burada ortak bir sevinci paylaşmak için toplanmış bulunmaktayız.
2009-2010 öğretim yılı Boğaziçi Üniversitesi mezunları diploma törenine
hoş geldiniz. Özellikle bir Boğaziçili olarak sizlerle gurur duyuyor ve
size hitap etmekten büyük bir sevinç yaşamaktayım.
Boğaziçi’li olmanın ayrıcalıklı olduğu söylenir hep. Boğaziçi’yi
Boğaziçi yapan akademik özgürlüğü korumayı, eleştirel bilgi üretmeyi,
demokratik ve çoğulcu değerlerle şekillenen özgür tartışma ortamları
yaratmaya yönelik sürekli çabalar diye düşünüyorum. Bunlar olmaksızın
Boğaziçi’nin farkı anlaşılamaz.
Boğaziçi’ne ilk geldiğimizde, ÖSS’ ye endeksli eğitim sisteminin tek
tipleştirici ve ezberci mantığının birer eseri olarak karşınızda
duruyorduk. Burada ilk ve orta öğretimin bizi içine soktuğu kalıptan
biraz olsun kurtulduysak, artık sorgulayabiliyorsak ve kendimizi
dönüştürmek için çaba harcıyorsak bunu siz olmadan yapamazdık. Çok
teşekkür ediyoruz size sayın hocalarım.
Mezun olduk bitti işte, gidiyoruz. Bir yanda, zorlu sınavların,
paperlerin, projelerin ve sabahlayıp yetiştirilmesi gereken her şeyin
artık bitmiş olmasının dayanılmaz hafifliği; bir yanda Boğaziçi’nden
ayrılıyor olmanın vermiş olduğu hüznü, diğer yandan Boğaziçi’ni
kazandığım zamandaki sevinç çığlıklarımın mezun olduğum bu günde,
acabalara cevap aramaya başladığım bu tezat karmaşık duygular içinde
yarattığımız stres ve panikle elimiz ayağımız birbirine dolaşmış
durumda.
Değerli hocalarım;
Her daim ülkemizde üniversitelerin özgürlüğünden ve özerkliğinden
bahsedilirken, sessizliğini sürekli korumaları karşısında kendimi ne
kadar özgürce ifade edebiliyorum tartışmam gerekir. Ama yinede teşekkür
ediyorum ki bu kürsüden arkadaşlarım adına fikirlerimi sizlere
aktarabiliyorum. Geleceğin aydınlık yüzleri olarak rol biçilen bizleri
yetiştirdiğiniz için teşekkür ediyorum size. İdealist olma adına
sizlerin hangi koşullarda görev yaptığınızı da gayet iyi biliyoruz.
Değerli ailelerimiz;
Karamsar değiliz, bilakis çok iyimseriz. Sizin sayenizde Atatürk
Türkiye’sinin parlak geleceğine inancımız tamdır. Bizleri dünyaya
getirdiğiniz andan itibaren, üzerimize titrediniz, emek verdiniz,
gözbebeğiniz olduk. Zaman zaman bize hiç hissettirmeden üzüldünüz,
kaygılar duydunuz. Artık bizim geleceğimiz konusunda lütfen korku ve
kaygılar yaşamayınız. Hiç şüpheniz olmasın ki kolumuza taktırdığınız
Boğaziçi bileziği sayesinde ülkemize yararlı bir yurttaş, size layık
birer evlat olmak için var gücümüzle çalışacağımıza söz veriyoruz.
Ülkemizin sanayinde, bürokrasisinde, her yerde bizleri gördüğünüzde,
yaptıklarımızla gurur duyacaksınız, bizi güler yüzlerle izleyeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım;
Ülkemizde ekonomik ve siyasi alanda ciddi sıkıntılar var, krizler
yaşıyoruz. Üniversite mezunu işsizler ordusunu anlatmaya gerek yoktur.
Bunca yıl bilim için emek verdikten sonra, bize layık görülen istihdam
şartları ülkemizde eğitime, bilim insanına emeğe verilen değerin
ifadesidir. TÜBİTAK Türkiye’de araştırmacı sayısı artıyor diye
sevineceğine, neden yüksek lisans ve doktora ya yöneldiğimizi
sorgulasın. Binlercemiz araştırmacı adayı olmak için çabalıyoruz. Acaba
neyi, nerede araştıracağız, bilen var mı ?
Değerli devletimin büyükleri;
İşsiz üniversite mezunlarının sayısı her yıl yüz binlerce artar iken,
bize yeni iş olanakları değil de yeni üniversiteler, yeni kontenjanlar
sağlayarak moral veremezsiniz. Ancak daha fazla üzersiniz. Geleceğiniz
olarak gördüğünüz bizler, karşınızda heba oluyoruz, hem de göz göre
göre. Çünkü soruna hep bireysel çözüm aradınız, toplumsal sorun olarak
görmediniz. Biliniz ki sorunu toplumsal sorun olarak görmemek, konunun
tartışılmasını engeller. Çözüm mekanizmalarının sorumluluk almamasını
teşvik eder. Sabra dayalı geçici çözümlerle debelleşip dururuz. Hâlbuki
bir iş sahibi olmak, her bireyin doğal bir hakkı değil midir? İstediği
eğitimi almak her bireyin hakkı değil midir? Neden bütün çözümler
bireyler üzerinden sağlanmaya çalışılıyor? Neden soruna toplumsal
çözümler üretilmek istenmiyor?
Değerli arkadaşlarım;
İnançlarını, sözde ilkelerini ve hukuk kurallarını kendi ikbal ve
istiklalleri uğrunda araç olarak kullananların sayısı maalesef son
zamanlarda ve her kademede yoğun bir şekilde artmaktadır. Ancak bizler
kendi tarihimizi ve öz benliğimizi iyi bilen ülke ve dünya olaylarına
karşı duyarlı yaklaşmayı becerebilen Yüce Atatürk ilke ve devrimlerini n
aydınlattığı yolda ilerlediğimiz sürece bireysel ve toplumsal mutluluk
ipini göğüsleyeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Hedeflerimizi
iyi koyacağız. Rüzgar doğudan da ,batıdan da, güneyden de kuzeyden de
esebilir; geminin rotasını yelken ve yelkeni ayarlayan belirler
.Yelkenleri biz ayarlayacağız, rüzgarın esiri olmayacağız. İşin iyisini
değil, en iyisini yapacağız.En iyi iş en çok katma değer yaratan iştir.
Değer yaratacağız. Sözlerime son verirken, beni dinlediğiniz için
hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Hoşça kal Boğaziçi, hoşça kalın
bütün dostlarım