Yazar: admin 2012-04-05Kategori: Etkili İletişim3676 kere okundu Yorum yap
Bir gence ulaşmanın en güzel yolu onunla konuşmaktır. Dikkate alındığını hissettirmektir. Ergenlik çağına gelen her çocuk, ebeveynleri tarafından büyüdüğünün bilinmesini ister. Talimatlar yerine ailede sözleşme yapılarak düzenin sağlanmasını ister. Çünkü; sözleşme yetişkinlere özgü bir uygulamadır. Aile içinde anne-baba gibi eşit şartlarda kabul görmeleri onları daha mutlu ve huzurlu kılar.
Gençlerin; sözlerini, duygularını, kalbî heyecanlarını, dinleme sayesinde, olumlu yönlere çevirebilirsiniz. Evlerde haftalık yapılan aile toplantılarında samimi sohbetler onun kişiliğinin gelişmesini, öğrendiği manevî duyguların pekişmesini sağlar. Gençte edep anlayışı, edepli kişilerin bulunduğu ortamlarda gelişir. Problemlerini başka birine veya başka zamana havale ederek ‘şunun sorusuna cevap verin’ ‘şimdi sırası değil sonra konuşuruz’ diye geçiştirirseniz, genç sizinle iletişimi keser.
Ebeveynler başta kendi kendilerine zaman ayırarak, haftada veya en az ayda bir kendilerini sorgulamalıdırlar. Acaba ben ne yapıyorum? işimi ailemden öncelikli mi düşünüyorum?
Ailemin daha mutlu olması için seçeneklerim var mı? Nasıl daha huzurlu bir hayat sürdürebilirim? gibi sorularla kendi kendilerini sorgulamalıdırlar.
Anne-baba kendi tecrübelerini hesaba katarak ergenliğini düşünmeli, ergenlik çağına gelen çocukları için neler yapacağını plânlamalıdır.
'Birlikte sesli düşünme' toplantıları yaparak, çocuklara olumsuz davranışlara başvurmanın zararlarını gösterebilmeli, aile toplantılarıyla bireyler arasındaki duygu, düşünce ve istekleri makul ortamlarda tartışabilmen ve aile içinde kararlar alınırken gençlerin fikirlerine başvurabilmelidirler.
Ayrıca ergenliğe adım atan gençle ortak zaman paylaşımı yapılmalıdır. Hasta ziyareti, örnek şahsiyetleri ziyaret etme, camiye gitme, balık tutma, maça gitme, beraber film izleme, arabayı yıkama, evi boyama... vb. uygun zamanlar paylaşılmalıdır.
Pasif dinleme yoluyla, genç, duygularını ailesine iletir. Gencin normal zamanlarda söylemek istemediği ve kendisini rahatsız eden problemleri, dikkatli bir ebeveyn pasif dinleme sırasında öğrenebilir.
Anne-babanın çocuklarını dinlemesi aile otoritesinin kaybolmasına neden olmaz. Tam aksine daha da sağlamlaşmasına yardımcı olur. Ailede karşı tarafı anlama, anlaşılmayı getirir. Sevgiler, üzüntüler paylaşılırsa aile içinde huzur hüküm sürer. Kendini karşıdakinin yerine koyma anlayışını (empati yaklaşımıyla) benimseyen bireylerin birbirlerini dinlemeleri, iletişimi kolaylaştırır.
Anne-baba katılımlı dinlemeyle arada bir gençlerin halini hatırını sormalıdır. Bu uygulamalar emir ifade etmemeli herhangi bir konu için bilgi istenmemelidir. Her fert için edebe muhalif olmamak kaydıyla, şartsız ifade özgürlüğü tanınmalıdır.
Gelişimlerinden kaynaklanan nedenlerden dolayı gençlerde aşırı eğilimler görülebilir. Bu konuda Hz. Peygamberimizin (saiiaiiâhu aleyhi ve seiiem) çevresindeki gençlerden birisi ile görüşmesi, onu dinleyerek öğütler vermesi bu konuya güzel bir örnektir.
Bir gün Kureyş kabilesinden bir genç Hz. Peygamberin (saiiaiiâhu aleyhi ve seiiem), huzuruna gelerek:
- Ey Allah'ın elçisi, bana zîna etmem için izin ver, dedi. Orada hazır bulunan bir sahabe: ‘Sus, sus’ diye genci azarladı. Efendimiz (saLLaiiâhu aleyhi ve sellem), son derece sakin bir şekilde delikanlıya:
- Yanıma gel otur, diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet
etmeye başladı:
- Söyle bakayım, senin annene bir başkasının böyle bir şey yapmasını ister misin? diye sordu. Delikanlı:
- Yoluna feda olayım, hayır kesinlikle istemem, dedi. Efendimiz (saiiaiiâhu aleyhi ve seiiem):
- Zaten hiç kimse annesine böyle bir şey yapılmasını istemez, buyurdu. Sorusuna devamla:
- Bir başkasının senin kızına böyle bir şey yapmasına razı olur musun? diye sordu. Delikanlı yine:
- Hayır, uğrunda öleyim ey Allah'ın elçisi, razı olmam, dedi. Hz. Peygamber (saiiaiiâhu aleyhi ve seiiem):
- Zaten hiç kimse kızına böyle bir şey yapılmasına razı olmaz, buyurduktan sonra, kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zîna edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Delikanlı hep:
- Yoluna feda olayım; hayır, diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber (saiiailâhu aleyhi ve sellem) elini bu gencin omzuna koyarak:
- Allah'ım! Bunun günahını affet, kalbini temiz ve uzuvlarını günah işlemekten koru!’ diye dua etti. Bu duadan sonra genç iffet abidesi haline gelmiş ve bir daha böyle şeylerle ilgilenmemiştir.
• Eğer gençlerin fikirlerini dinlemez; onu öfkeyle, aşağılayarak susturursanız, aradaki kapıları kapatmış olursunuz. Kapalı kapıların ardında hangi dünyaların kurulduğunu da anlamak mümkün olamaz.
Eğer aile içinde anlayış yoksa gizlilik, adalet yoksa kıskanma, paylaşma yoksa bencillik, kabullenme yoksa çekişme ve kavga ortaya çıkabilir.
• Eğer siz ailenizi hayatınızın ilk sırasına koymuyorsanız, aileniz sizin için birinci sırada önem ifade etmiyor demektir.
a) Gençleri Nasıl Dinliyoruz?
Birçok ebeveynin, gençlerin başarılı birer yetişkin olmalarına ihtiyaç duydukları zamanlarda, onlara fazla destek olmadıklarını görüyoruz. Ergenlik çağına ulaşan çocuklar farklı rehberliğe ihtiyaç duyarlar. Onlara rehberlik yapma yerine, onları kontrol altına almaya çalışmamız bizden uzaklaşmalarına neden olur. Yakınları tarafından yeterli ilgi bulamaması, gencin başka gruplara yönelmesine sebep olur. Kötü arkadaş, kahvehane, sokak vb. uygun olmayan ortamlarla tanışma zeminleri oluşabilir.
Öncelikle davranışlarımızla, karşımızdaki kişiyi dinlemeye hazır olduğumuza inandırmalıyız. Elindeki gazeteyi karıştıran, televizyonun kumandası elinde sürekli kanal değiştiren ya da bir şeylerle meşgul olan birine kim problemlerini anlatmak ister ki...
Dinlediğiniz kişiyi göz teması kurarak, yüz yüze gelerek, içtenlikle, dinlemelisiniz.
Bir bakış, bazen sözlerden daha etkili olur. Gencin bu sözsüz mesajı algılayabilmesi, onu fevkalâde rahatlatır.
b) Gençleri Dinlerken Hangi İletişim Hatalarını Yapıyoruz?
Öğüt verme: Şöyle yapma, böyle yap...
Yönlendirme: Üzüleceğine, otur da ders çalış.
Yargılama: Sen zaten hep kolaya kaçarsın.
Eleştirme: Bu kadar basit problemi ilkokul öğrencisi bile çözer, çocuk gibi davranıyorsun.
Ad takma: Geri zekâlı, beceriksiz, aptal!
Soru sorma: Neden? Niçin?
Araştırma: O sana ne dedi? Neden bu kadar çok konuşuyorsun?
inceleme: Hanginiz önce söyledi?
Teşhis: Aslında sen öyle demek istemiyorsun...
Onun yerine düşünmek: Ben senin aslında nedeni Öyle yaptığını biliyorum.
Tahlil etme: Onunla konuşurken başka niyetlerin var. Aslında senin derdin başka
Teselli etme: Boş ver, düzelir canım, dert etme geçer,
üzülme.
Konuyu değiştirme: Başka şeylerden bahsedelim, gibi.
Yukarıda sayılan sebeplerle gencin; savunmaya geçmesine, haksızlığa uğradığını hissetmesine, sinirlenmesine, direnmesine, anlaşamamasına vb. duyguları yaşamasına sebep olabiliyoruz.
Aslında gencin öncelikle dinlenilmeye, kabul edildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Ebeveynler kendi düşüncelerine göre çözüm getirme yerine genci sessizce dinleseler, gençte belli bir rahatlama olduğu görülecektir.
Aktif dinleme ile ondan alınan bilgileri paylaşıp ortak çareler aranırsa ‘dinleniliyorum, kabul ediliyorum’ mesajı gence verilmiş olur. Probleminin çözüm yollarını ararken kendisini keşfetmesine zemin hazırlanmış olur.
Kabul edildiğini, anlaşıldığını, koşulsuz sevildiğini bilen biriyle iletişim kurmak hiç de zor olmayacaktır. Dolayısıyla problemler; isyana, kavgaya, çaresizliğe dönüşmeden rahatlıkla çözülecektir.
‘Genç bir adam cezaevini boylamak üzereymiş. Yargıç onu çocukluğundan beri tanıyormuş ve ünlü bir yazar olan babasıyla da tanış/yormuş.
Sulh yargıcı:
- Babanı hatırlıyor musun?
- Onu oldukça iyi hatırlıyorum.
Suçlunun vicdanını yoklamaya çalışan yargıç şöyle demiş:
- Mahkûm edilmek üzereyken ve şu anda mükemmel bir insan olan babanı düşünürken, onun hakkında net olarak ne hatırladığını anlatır mısın?
bir sessizlik olmuş. Daha sonra yargıç beklenmeyen bir cevap almış:
- Öğüt almak için yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan basını kaldırarak bana baktığını ve ‘Çek git başımdan, çok meşgulüm.’ dediğini hatırlıyorum. Ona arkadaşlık etmek için yaklaştığımda bana dönerek: ‘Çek git başımdan
oğlum! Bu kitabı bitirmeliyim.’ derdi. Sayın yargıcım! Siz onu
büyük bir insan olarak hatırlarsınız; fakat ben onu kaybedilmiş bir baba olarak hatırlıyorum.
Yargıç kendi kendine söylenmiş:
- Yazık! Kitabı bitirdi; ama çocuğunu kaybetti.
‘Susma, dayanılması çok güç bir hazır cevaptır.
DERLEYEN...EDİTÖR
İletişim:[email protected]