Mevlana Aşk Sözleri

Mevlana Aşk Sözleri

 Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi
ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

· Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.

. Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş..

. Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşıkın bütün sırları meydandadır..

. Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir..

· Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

. Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..

· Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?

· İsa'nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.

· Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

· Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır
.
· Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır.

· Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

· Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.

· Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.

· Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?

· Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar

· Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.
·
O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile. İçindekine bakarsan padişahsın, kabına bakarsan yolu yitirdin.

· Genişlik, sabırdan doğar.

· Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.
· Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir.

· Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.

· Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.

· Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

· Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.

· Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.

· Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.

· Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah'ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.

· Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir.
 
Arslanın, sabredip pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur.

· Zahidin kıblesi, lütuf, kerem sahibi Allah'tır. Tamahkarın kıblesi ise altın torbası.

. Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur..

· Sarhoş, cinayeti yapar da sonra "özrüm vardı, kendimde değildim"der. Kendinde
olmayış,kendiliğinden gelmedi sana,onu sen çağırdın.

· İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.

· Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.

· Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış,oysa önünde yüzlerce dağ var

· Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.

· Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak,başka yere koymak.

· Hiçbir kafire hor gözle bakmayın. Müslüman olarak ölmesi umulur çünkü.

· Şu deredeki su,kaç kere değişti,yıldızların akisleri hep yerinde.

· Yol kesenler olmadıkça ,lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça,sabırlılar ,gerçek erler,yoksulları doyuranlar nasıl belirir,anlaşılır?
·
Oyun ,görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır.

· Anlayış,edep şehirlilerdedir. Ziyafet,garip konaklamak da köylülerde.

· Resimler ister haberleri olsun,ister olmasın,hepsi de ressamın elindedir,o elden çıkar.

· Alışsan güvercin sallanan kamıştan kaçar mı hiç?O kamıştan göklere uçan yere alışmamış olan güvercin ürker,kaçar.

· Mal, sadakalar vermekle hiç eksilmez. Hayırlarda bulunmak,malı yitmekten korur.

· Çalınmış kumaş,devamlı kalmaz insanda. Hırsızı da darağacına götürür.

· Ağlayışın,feryat edişin bir sesi,sureti vardır. Zararınsa sureti yoktur. Zararda insan elini dişler ama zararın eli yoktur.

· Her korkuda binlerce eminlik vardır,göz karasında onca aydınlık mevcut.

· Verdiğini geri alan kişi, ***** gibi kusmuğunu yemiş olur.

· Şarap kadehtedir ama kadehten meydana gelmemiştir ki. Ağzını,şarabı verene aç.

· Ekme günü gizlemek toprağa tohumu saçmak günüdür. Devşirme günüyse tohumun bittiği gündür,karşılığını bulma günüdür.

· Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

· Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

· Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

· Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler

· Çayırlıktan, çimenlikten esip gelen yel, külhandan gelen yelden ayırt edilir.

· Dünya malı, bedene tapanlara helaldir.

· Gerçek kokusuyla, ahmağı kandıran yalan sözün kokusu, miskle sarımsak kokusu gibi, söz söyleyenin soluğundan anlaşılır.

· Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

· Ahlaksızların bağırışıyla, yürekli yiğitlerin naraları, tilkiyle arslanın sesi gibi meydandadır.

· Kötü nefis, yırtıcı kuştur.

· Hırsın yemdir, cehennemse tuzak.

· Doğan, avdan av getirir, fakat kendi kanadıyla uçar da avlanır. Padişah da bu yüzden onu keklikle, çil kuşuyla besler.

· Dil, tencerenin kapağına benzer. Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu ne pişiyor anlarsın.

· Yemekle dolu karın, şeytanın pazarıdır.

· Sözle anlatılan şey, yalan bile olsa, kokusu, gerçek olduğunu da haber verir, yalan olduğunu da.

· Canım bedenimde oldukça, kulum, köleyim, seçilmiş Muhammet'in yolunun toprağıyım. Birisi
sözlerimden bundan başka söz naklederse, o kişiden de bezmişim ben, o sözden de.

· Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden, ölüler dirilir. Sevgiden, padişahlar kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.

· Mumundur karanlık veren sana. Anlatırdım bunu ama, gönlünün beli kırılıverir. Gönül şişesini kırarsan artık, yaşamak fayda vermez.

· Rüşvet alan para pul padişahı değiliz. Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz.

· Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.

· İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte.

· İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak dostu görene denir.

· A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.

· Bir gömlek derdine düşeceksin ama belki o gömlek kefen olacaktır sana.

· Dün geçti gitti. Dün gibi, dünün sözü de geçti. Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek.

· Saman çöpü gibi her yelden titrersin. Dağ bile olsan, bir saman çöpüne değmezsin.

· O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti. Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.
· Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra

· Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.

· Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

· Ağzını kapa ve altın dolu avucunu aç. Ceset cimriliğini bırak da cömertliği seç.

· İnanmışsan, tatlı bir hale gelmişsen, ölüm de inanmıştır, tatlılaşmıştır. Kafirsen, acılaşmışsan, ölüm de kafirleşir, acılaşır sana.

· Doğruluk, Musa'nın asası gibidir. Eğrilik ise sihirbazların sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar.

· Bir kötülük yaptıktan sonra pişmanlık hissetmek Allah'ın inayet ve muhabbetine mazhar olmanın delilidir.

· Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, huzur ise bir ibadetin karşılığıdır.

· Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyvalar aşağı doğru çeker. Meyvasız bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi havada olur.

Aklı bir dalgıç say, aşksa bir denizdir

Aşk altın değildir, saklanmaz

Aşığın bütün sırları meydandadır

Aşk büyüklere baldır,çocuklara süt

Aşk altın madenine düşmektir

Aşk, göğe uçmak, her solukta yüzlerce perdeyi yırtmaktır

Aşık bir başkasının çaldığı davula kulak asmaz bir başkasının çaldığı davul sesiyle uyanmaz

Aşığın sertliği yumuşaklıktır

Aşık hastalanır ama ölmez

Aşk öyle bir varlıktır ki onda doğa kimyası var
Bir buluttur, onda yüzz binlerce şimşek var

Aşk söze sığmaz Aşk, bir denizdir ki, dibi görünmez

Mevlananın Aşk Sevgi sözleri
Mevlanın Sözleri, Mevlananın Sevgi Aşk sözleri

Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’nin güzel sözleri Aşk Ve Sevgi Sözleri sizler için sayfamızda Mevlananın aşk sevgi üzerine sözlerinide bulabilirsiniz. Buyrun Mevlana sözleri sizlerle...

Bir adamın ayağına diken batınca ayağını dizi üstüne kor. İğne ucu ile diken başını arar durur, bulamazsa orasını dudağı ile ıslatır. Ayağa batan dikeni bulmak bu derece güç olursa, yüreğe batan diken nasıl olur? Cevabını sen ver! Yüreğine diken batmadan anlayamazsın bunu Can

Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet.

Ey oğul, herkesin ölümü kendi rengindendir. Düşmana düşmandır, dosta dost!

Ayna Türk’e nazaran güzel bir renktedir. Zenciye nazaran o da zencidir.

Ey can, aklını başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya; doğrusu sen, kendinden korkmaktasın.

Gördüğün, ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün. Canın bir ağaca benzer; ölüm onun yaprağıdır.

İyiyse de senden yetişmiş, yeşermiştir; kötüyse de. Hoş nahoş.. gönlüne gelen her şey senden, senin varlığından gelir.

Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.

Hz. Mevlana’ya sormuşlar “aşk nedir?” diye. Ben ol ki bilesin! demiş…

İnsan, büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır. Fakat karanlıklar ve perdeler bırakmaz ki insan içindeki o ilmi okuyabilsin. Bu perdeler ve karanlıklar; bu dünyadaki türlü türlü meşguliyetler, insanın dünya işlerinde aldığı çeşitli tedbirler ve gönlün sonsuz arzularıdır.

Hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısın da erimeye başladı. Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden kurtuldu, O’ndan vazgeçti. Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca kızın gönlü de yavaş yavaş O’ndan soğudu. Bil ki zahiri güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar nihayet bir ar olur. Kız da aşktan ve hastalıktan arındı, tertemiz oldu. Çünkü ölülerin aşkı ebedi değildir. (Suretlere kapılıp kalma Can! Ölecek aşklar edinme!)

Hz. Mevlana, yeni bir durumsayış ve yeni bir anlayış Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı kidünyanında sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!

Hz. Mevlana’nın kendi bakış açılarını yansıttığı ve amaçlarını açıkladığı sözü:
Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil.


Hz. Mevlana’nın evrensel bakış açısını anlatan bir sözü:
“Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok; burada hep lütuf var, bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada.”

Hz. Mevlana sözlerinin şifa ve gıda oluşunun sırrını şu sözlerle açıklaaktadır:
“Söz söyleyen kemal sahibi olursa, marifet ve hakikat sofrasını serdi mi, o sofrada her türlü yemek bulunur. Herkes orada gıdasını bulur.”

Güzel söyle de halk, yüzyıllar boyunca okusun.Tanrı’nın dokuduğu kumaş ne yıpranır, ne eskir.

Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki.Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.

Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir.
Nakil, nakdin fer’idir.

Sözünü öyle bir izah et ki havas da avam da istifade etsin.

Herkesin aklının ereceği, fikrinin anlayacağı bir tarzda anlat.

Söz söyleyen kemal sahibi olursa, mağfiret ve hakikat sofrasını yaydı mı, o sofrada her türlü aş bulunur.

Hiçbir misafir aç kalmaz, herkes o sofrada kendi gıdasını bulur.

Güzel üslupla söz söyleyenleriz "Mesih’in talebesiyiz; nice ölülere tuttuk da can üfürdük biz.

Surette kalırsan putperestsin. Her şeyin suretini bırak, manaya bak.
Hacca giderken hac yoldaşı ara. Ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap.
Onun şekline, rengine bakma; azmine ve maksadına bak.
Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı gdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.

Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahkumlarız.
Zindanı del, kendini kurtar!
Dünya nedir? Allah’tan gafil olmaktır.
Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kadın; dünya değildir.

İnsaf et, aşk güzel bir iştir!
Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, (insanlardaki) tabiatın kötü niyetli oluşundandır.
Sen, kendi şehvetine ve arzularına aşk adını takmışsın;
Halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için yol çok uzundur.

Gönlünde Allah sevgisi arttı mı, şüphe yokki Allah seni seviyor.

Ben,
İnsanlara faydam dokunsun diye bu dünya zindanında kalmışım. (Yoksa) hapishane nerede, ben nerede?Kimin malını çalmışım?

Pergel gibiyiz; bir ayağımız sımsıkı şeriata bağlı, Diğer ayağımızla yetmiş iki milleti dolaşıyoruz.

Ey özden habersiz gafil! Sen hala kabukla öğünüyorsun!

Göğsünün içindekini hakiki gönül sanan kimse,
Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı.
Aslında tesbih, seccade, tevbe, sofuluk, günahtan sakınma, bunların hepsi yolun başıdır.
Hak yolcusu aldandı da bunları varacağı konak sandı.

Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Her testide ne var? Sen ona bak.

Ey Tanrı kitabının nüshası insanoğlu! Sen, kainatı yaratan Hakk’ın güzelliğinin bir aynasısın! Her şey sensin. Alemde ne varsa, senden dışarıda değil. Her ne ararsan, onu kendinden iste, kendinde ara.

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık