DUYGUSAL ZEKA TESTİ

DUYGUSAL ZEKA TESTİ

Kep giyme töreni: Bir fakültenin mezuniyet sonrası kep giyme töreninde fakülteyi birincilikte bitiren bir öğrencinin yaptığı konuşmada söyledikleri:
"Bu okuldan mezun olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum birazdan kep giyme töreni yapılacak, dört yıldır bu günü bekledim, başardığım için çok mutluyum. Ancak, mutluluğumla birlikte içimde tuhaf bir burukluk var. Arkadaşlarımdan ayrılacağım için üzülüyorum, bundan sonra onlara daha çok zaman ayıracağım ve daha çok birlikte olacağım. Belki de onları bir daha hiç göremeyeceğim.
Kep giyme töreninde konuşmacı öğrencinin söyledikleri aşağıdaki on duyguyu çağrıştırıyor, bu on duygu ifade eden kelimelerin üç tanesinin seçilmesi istendiğinde sizce üç kelime hangileridir?
1. Basan,
2. Kaybediş,
3.  Gurur,
4.  Mutluluk,
5.  Burukluk,
6. Sevinç,
7. Hüzün,
8. Teselli,
9.  Veda, 10. Zafer.
Vereceğiniz yanıtta beş, yedi ve dokuzuncu maddelerinden bir tanesinin olması gerek.
 Ünlü şair Nazım Hikmet ressam Abidin Dino'ya;
"Bana  mutluluğun  resmini   yapabilir  misin  Abidin?" diye sormuş.
Duygusal zeka resim gibi, müzik gibi, şarkı gibi, şiir gibi bir şeydir, özenir ve duygularınızı katarsanız insanları hayran bırakırsınız, öyle güzel şeyler yaratırsınız ki siz de şaşırırsınız. Duygusal zekanın içinde duygu vardır, sevgi vardır, mevsimler vardır, sanat vardır kullanıldığında kendinizi sanatın içinde hissedersiniz, yaptığınız iş bir sanat eserine döner.
Çok uluslu ilaç firmasında çalışmaya başlamadan önce aldığım eğitim konuya yabancı olduğum için kolay olmadı, sadece bana değil benimle birlikte eğitimde olan herkesin aynı duyguyu yaşadığını fark ettim. Tıbbi kelimeler birbirine karışıyordu, eğitime katılan herkes gece gündüz çalışıyordu, eğitim sonu sınavda başarılı olamadığımız takdirde işimizi kaybedebilirdik, çünkü işe giriş anlaşmasında eğitimde başarılı olmak şartı vardı, başarılı olmak için stres altında geçen eğitim günlerini hâlâ unutmadım. Başarılı olmak için hem çok çalışıyor bir yandan da insanın yapısını öğrendikçe daha çok ilgimi Çekiyordu. İlaçlar ve tedavi yöntemleri ise bir başka heyecan veriyordu, eğitim zor olmasına rağmen eğitim sonrası çalışmak çok keyifli olmalı diye düşünüyordum.
Başarılı eğitim sonunda çalışmaya başladığım ilk günler kendimi çok farklı bir dünyanın içinde buldum.
Aylar geçtikçe çok şey öğrendim, mesleki bilginin yanında insan ilişkileri ve iletişimin önemini fark ettim. Bir zaman sonra hastalıkların tedavisinde ilaçların öneminin yanında insan faktörü dikkatimi çekti. Bazı Doktorların hastalarının daha çok olduğu, hastaların muayene olmak için beklemek pahasına aylar sonraya randevu almaları beni bu konuda düşünmeye şevketti. İlaçların ve tedavi yöntemlerinin aynı olmasına rağmen bazı doktor hastalarının çok olması nedeninin doktor hasta ilişkisinden kaynaklandığını gözlemledim. Hastası çok olan doktorlar hoşgörülü ve güler yüzlü davranışlarıyla hastalarıyla çok iyi iletişim kuruyor, hastalığı ve tedavisi hakkında açıklayıcı bilgiler veriyor ve dost oluyorlardı. Bu davranışın insandaki olumlu etkisi ilaç tedavisine başlamadan hastanın kendini iyi hissetmesine neden oluyordu.
Duygusal zekasını kullanan insanların sosyokültürel yapıları hemen dikkat çeker, çevrelerine karşı ilgili, insanlara karşı sevecen, marjinal özellikleri konuşma ve beden dili başta olmak üzere imajları ve vizyonlarıyla dikkat çekerler. Onlar başkalarıyla ilişki kurmak ve insanları etkilemede oldukça yeteneklidirler, bunu içlerinden geldiği için ve isteyerek yaparlar, hele empati kurmada üstlerine yoktur.
Her insan mutlaka duygusal zekasını kullanmalıdır, lider yöneticilerinse mutlaka kullanması gerekir. Duygusal zeka özellikle ekip yönetmede, karar vermede, yönlendirmede, koçing ve eğitimde çok önemlidir. Çünkü duygusal zekasını kullanan insanlar uyumlu ve güçlü kişilikleriyle çok etkilidirler ve davranışlarıyla karşısındakinde iz bırakırlar.
Günümüz dünyasında IQ testi ile zeka düzeyini ölçmek yerini zekanın nasıl kullanıldığına bırakmıştır. Zekadan ziyade zekanın nasıl kullanıldığının daha önemli olduğu anlaşılmıştır, bu da pratik zeka ile duygusal zekanın birlikte kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Düşünürler, zeka gelişimi konusunda bir çok nedenin etkili olduğunu öne sürmektedirler.
Bunlar:
#  Kalıtım,
#  Çevresel faktörler,
#  Yaş,
#  Deneyim,
Olarak gösterilmektedir.
Bence zekanın kalıtımla geçtiği tezi tamamen doğru değildir, nice zeki anne ve babaların çocuklarının zeki olmadıkları, nice zeki olmayan anne ve babaların çocuklarının zeki oldukları görülmektedir. Bence zeka gelişiminde en büyük etken anne ve babanın davranışlarıdır, zeka gelişiminde insanın yetiştiği aile ortamındaki davranışların önemli olmasına karşın zeka gelişimi konusunda hangi davranışın daha etkili olduğu çok net açıklanamamaktadır.  Zeka  gelişimi  için  yapılan  davranışların
 
çocuğun günlük ortamdaki gözlemleriyle doğru örtüşüp örtüşmediğini fark etmek çok zordur, hatta mümkün değildir. Aile bireyleri arasındaki çok küçük gibi görünen, farkedilmeyen ve önemsiz olduğu sanılan bazı davranışlar çocuğu derinden etkilemekte ve zeka gelişiminde etkili olmaktadır.
Çevrenin meydana faktörler, yaş ve deneyimin ise zeka gelişiminde etkileri vardır.
Zeki insan yetiştirme konusunda dünyada bilinen etkili bir yöntem yok. Zeki insan yetiştirme konusundaki çabalar da boşa çıkmıştır, geçmişte Nazi Almanya'sında ve Sovyet Rusya'da zeki insan yetiştirme konusunda bir takım uygulamalar yapılmış ancak sonuç başarısız olmuştur.
Zeka bebeklikten başlayan oluşumdur. Zeki insan yetiştirme çabalarına her çocuk değişik tepkiler vermektedir, bir yöntemle zeki insan yetiştirildiği gibi aynı yöntemle bir başkasında istenilen sonuç alınamamıştır. Burada önemli olan zeka gelişimi konusunda doğruyu bulmaktır, doğru insan ve doğru davranışlar zeka gelişimi konusunda en büyük etkendir, bence doğru davranışlar ve yönlendirme işin sırrıdır.
Zeki insan yetiştirmek için aile bireylerinin çocuklarına çocuk gibi değil büyük bir insan gibi davranmaları gerekir. Bireyler şiddet içeren davranışlara neden olmamalı, hatalara olumlu yaklaşmalı ve her hatayı öğretici olarak kabul etmelidirler.
Zeka gelişiminde anne ve babaların davranışları şiddet içermeyen hoşgörü ve sistem doğrultusunda olmalıdır.
 Evrenin kuruluşundan beri insanoğlu o kadar gelişim göstermiştir ki bunu geçmişe şöyle bir baktığımızda anlayabiliriz. Duygusal zeka insan gelişiminin örneklerinden biridir, eğer birinci ve ikinci dünya savaşları başta olmak üzere tüm savaşlar öncesi insanlar duygusal zekalarını kullansalardı savaşlar olmazdı, çünkü duygusal zeka savaşın insana vereceği zararları, acıları kabul etmez ve savaş nedenlerine mutlaka bir çözüm bulurdu.
Duygusallık insanın adalet terzisidir, duygu olmadan hiçbir şey konusunda doğru karar veremezsiniz, doğru kararlar için duygusal zekanın kullanımı şarttır.
Ancak, duygusal zeka kullanımında mantığın önemli bir yeri olduğunu belirtmek gerek, duygusallık mutlaka mantıkla birleştiği zaman duygusal zekaya dönüşür. Bunun unutulmaması ve duygusallıkla duygusal zekanın karıştırılmaması gerek.
Duygu dünyası insanı düşünmeye teşvik eder, değerleri enine boyuna inceler sonunda doğru kararı verir. Duygusal zekalarını kullanma özelliği kazanmış insanlara baktığımızda kişisel gelişimin engeli olarak kabul edilen önyargılarını yenmiş güçlü, adil, yaratıcı ve pozitif enerji dolu insanlar oldukları hemen fark edilir.
Duygusal zeka insanın yaşama sanatsal bakışıdır.
Öğrencilik yıllarımıza baktığımızda öğretmenlerimiz konusunda bir takım kararlar verdiğimizi fark ederiz. Bu bilinçaltı bir yargıdır, duygusal zekalarını kullanan öğretmenlerimize bir başka sevgi duyarız, bu öğretmenlerin sınıflarındaki öğrencilerin başarı oranı daha yüksektir, başarılı öğrencilerin sayısal artışında duygusal zekalarını kullanan öğretmenlerin rolü çoktur. Çok iyi hatırlarız öğrencilik yıllarımızda duygusal zekasını kullanan öğretmenlerin derslerinden sınıfta kalan öğrenci sayısı hemen hemen yok gibiydi. Duygusal zekadan yoksun öğretmenlerin öğrencileri arasındaki başarı oranı ise daha düşüktü, duygusal zekalarını kullanmayan öğretmenler öğrencilerin gençlik davranışlarını hoş karşılamazlar, bunu kendilerine yapılan bir davranış olarak yorumlayıp karşı tavır koyarlardı. Oysa öğrenci gençlik davranışlarında kötü niyetli olmayıp, yaptıklarının farkında bile değildir, yaptıklarını bazen sempatik olmak için, bazen espri yapmak için, bazen da kendini kanıtlamak için yapmıştır. Bunu anlayabilmenin büyüklüğü kompleksli ve ön yargılı olmayan duygusal zeka sahibi öğretmenlerden geçtiğini anlamak hiç te zor olmasa gerek. Duygusal zekanın insan kazanmak, kazandırmak için ne kadar önemli olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Öğretmenlerimin arasında duygusal olanların çok daha mutlu oldukları, kişilik sahibi oldukları hâlâ gözlerimin önünde, hep onları örnek almaya çalıştım, çünkü doğru kararlar verir, öğretmek adına en doğru şeyleri yaparlardı, başka öğretmenler tarafından okuldan atılması düşünülen yaramaz öğrencilerin kazanılması konusundaki çabalan olağanüstü bir davranıştı.
Bir insanı yaşamın başı olan öğrencilik yıllarından kazanmanın ne kadar önemli olduğunun düşünülmesi ne büyük bir değerdi, sayısı çok az olan bu öğretmenleri her zaman saygıyla anmaktan kendimi alamıyorum.
Duygusal zeka varlığının fark edilmesi, duyguların yaşanması, varoluşçuluğun hissedilmesi ve uygulanılışını seyretmesi çok keyifli, duygulu ancak mantıklı düşünce şeklidir.
Alman Genel Müdür G.V. bizleri zaman zaman suçlar gibi eleştirirdi:
"Siz Türkler çok duygusalsınız," derdi.
Evet haklıydı, bizler duygusal insanlarız, bunu kabul ediyordum, ama bir şey vardı, mantıklı duygusallığın kullanıldığı zaman başarı daha yüksekti. Bunu en azından kendimden biliyordum, bunu yaşıyordum, o zamanlar duygusal zekamı kullanarak çok sıcak ve unutulmaz ilişkiler kuruyor, kurduğum ilişkilerde çok başarılı oluyordum. Her şeyden önce işimi seviyordum, işimi severek yapıyor, çalışırken eğleniyor ve işimden keyif alıyordum, bana olan bakışlardan mutlu oluyordum, insanlara çok değer veriyor ve bunu hissettiriyordum, çalışırken işimi çok daha iyi yapmanın yollarını arıyor, işimi ciddiye alıyor, konuşmalarımı bir tiyatrocu gibi etkili ses tonu ile yapmaya çalışıyordum. Bütün bunlar duygusal zekanın kullanılması sonucuydu.
Aradan pek fazla zaman geçmedi, şimdilerde bütün dünyada EQ'nun asgari IQ kadar önemli olduğu farkedildi, çünkü başarmak için IQ yalnız başına yetmiyordu.
IQ'su yüksek olanların genel olarak EQ / duygusal zekalarını kullanan insanlara göre daha asosyal olduklarını, içlerine kapanık olduklarını, sanatsal özelliklerinin daha zayıf olduğunu görüyoruz.
 
IQ'su yüksek insanların yaşamlarına baktığınızda:   
#  Müzikle çok az ilgilendikleri,                             
#  Daha az gülümsedikleri,                                     
#  Hoşgörülü olmadıkları,
#  Acıma duygularının az ya da olmadığı,
#  Hayata maddi açıdan baktıkları,
#   İnsan değeri konusunda herhangi  bir yargılarının olmadığı,
#  Sinema ve tiyatroya çok az ya da hiç gitmedikleri,
#  Modanın farkında olmadıkları görülür.                
Duygusal zekalarını kullananların ise hayata bakışları daha pozitiftir, görünüşlerinde bile insana güven veren kendilerine özgü tavırları dikkat çeker, onları sinirli göremezsiniz, problem çözmede çok ustadırlar.
 DERLEYEN...EDİTÖR
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık