Psikolojik Gözlem

Psikolojik Gözlem

İnsanların psikolojik yapılarına göre davrandıklarını herkes bilir, bunu saklamanın da yine zor olduğu herkesçe bilinir. İçinde bulunduğunuz durum yüzünüzden, gözlerinizden beden dilinizden yansır.
İnsanların duygularını saklamak istemeleri bilinçaltı davranıştır, ya da saklamak istedikleri bazı davranışları vardır. Her şeye rağmen insanlararası bağ öylesine kuvvetlidir ki insan karşısındakini düşüncelerini tıpatıp olmasa bile kısmen tahmin edebilme yeteneğine sahiptir. Bu en azından karşınızdakinin pozitif ya da negatif düşündüğünü tahmin edebilmektir. İnsan yapısı nedeniyle bilinçaltı karşısındakinde hissettiği davranışlara göre hareket eder.
Bir iş görüşmesinde karşımızdakinin yapısından, davranışlarından etkileniriz, olumsuz davranışlar karşısında gücümüzü kaybederiz, karşımızdakini ikna etmede zorlanırız, hatta başarısız oluruz. Karşımızdakinin de bizim davranışlarınızdan etkilendiğini hiç düşündünüz mü?
O halde bu bilinç etkilemek adına bir şeylerimizin olması gerektiği yargısını doğurur.
İnsanların bir iş görüşmesi öncesi kendilerini psikolojik olarak hazır hissetmediklerine sık rastlanılır, nedeni görüşme ya da sınav seyrinin ön heyecanıdır. Heyecan sonucu belirler ve genellikle insanlar heyecanlarına
yenilirler, istediklerini veremedikleri gibi gerçek kişiliklerini dahi yansıtamazlar.
Psikolojik hazırlık için önce bilgi, bilgiyle birlikte güven ve eğitim şarttır.
Bilgi, güveni eğitim ise neyin nasıl yapılması gerektiğini kazandırır, geriye psikolojik hazırlık kalır, psikolojik hazırlık içinse psikolojik hazırlık bilinci oluşmalıdır.
Psikolojik hazırlık bilincinin oluşmasını sağlayan nedenler:
#   Hiçbir şeyin gücünüzün üstünde olmadığının farında olmak,
#  Yeteneklerinizin farkında olmak,
#  Bilgili olmak,
#  Özgüven duymak,
#   Yapacağınız işin insan etkileme sanatı olduğunun bilincinde olmak,
#  Yeteneklerinize sanat katmak,
#  Duygusal zekayı kullanmak,
#  Her şeyin sevgiye dayalı olduğunun bilincinde olarak,
 Her şeyin sizde biteceğinin bilincinde olmak,  Yapmanız gerekenlerin nedenlerinin farkında olmak,
 Karşınızdakini   nasıl   etkileyeceğinizin   plânlarını yapmak,
#   Marjinal  olduğunuzu  göstermenin  keyfini  hissetmek,
#  Yapacağınız iş ne olursa olsun mutlaka başarmayı hedeflemek.
Karşınızdaki kim olursa olsun önemli olan sizsiniz, her şeyden önce davranışlarınızın gülümsemenizin, konuşma becerinizin, ses tonunuzun ve bilginizin çok önemli olduğunu bilmelisiniz. Beceri, yetenek, satış sanatınız ve marjinal kişiliğiniz karşınızdakinin sizi kabul etmesi, size inanması için yeterli olacaktır.
Psikolojik olarak hazır olduğunuzda görüşmeye başlar başlamaz psikolojik gözlemle karşınızdakinin ses tonu, konuşması, bakışları, davranışları gibi konuşma ve beden dili davranışlarından size karşı olan düşüncelerini değerlendirip konuşma şeklinizi ona göre ayarlamalısınız.
Unutmamanız gereken bir şey var karşınızdaki kişi ilgisiz, agresif ya da istenmeyen davranışlar sergiliyorsa bunun nedeni sizsiniz mutlaka yanlış ve eksik bir şeyleriniz var demektir.
Karşınızdakinin davranışları sizi dinlemeye hazır olup olmadığını belirler, bu bir yerde karşınızdakini nasıl etkilediğinize de bağlıdır. Karşınızdakinin psikolojik durumuna göre davranmak zorundasınız. Genel tavrınız, davranışlarınız ve konuşmalarınızla onu pozitif hale getirebilirsiniz, bunu başaramazsanız başarılı olamazsınız, çünkü konuşmanızın kabul edilmediğini hissettiğinizde devam ederseniz boşuna zaman harcamış olursunuz. Konuşmanızı   ilginç  kılabilmek   için   karşınızdakinin   dikkatini
 çekmek zorundasınız, bu da sizin konuşma ve beden dilini nasıl kullandığınıza bağlıdır. İyi kullanılan konuşma ve beden dili sonunda insanların olumlu etkilendikleri bilinmektedir.
Öğrencilik yıllarımda bir gün Tıp Fakültesinde öğren-jci olan bir arkadaşım bana geldi ve;
"Yarın Nöropsikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. I Dr. Ayhan Songar'ın psikolojik sorunları olan öğrencilere yönelik bir semineri var gelir misin?" dedi.
O yıllarda benim de bir çok insan gibi psikolojik sorunlarım vardı ve hiç düşünmeden "evet," dedim. Toplu psikanaliz şeklinde yapılacak olan seminer saat sabah saat 09.00'da idi, sabah saat 08.30 seminer salonuna gittim. Ben, arkadaşım ve elli civarında öğrenci salonda yerimizi almıştık. Saat 09.00'du ve hocayı bekliyorduk, herkes heyecanlı idi, saat 09.10'da hoca salona girdi, kürsünün önünden bir iki adım sağa sola gitti sonra bi-|ze döndü ve:
"Pencereden dışarı bakın," dedi. Herkes pencereden dışarı baktı, hoca: "Ne görüyorsunuz?" diye sordu.
Dışarısı Hasta hanenin bahçesiydi, insanlar sağa sola | gidiyorlardı.
"İnsanlar, çiçekler, ağaçlar," yanıtını verdik.
Hoca:
"Peki o insanlar mutlu mu?" diye sordu.
 Bize göre o insanlar mutluydu, ya da bize öyle geliyordu. Herkes mınldanır bir şekilde:
"Evet,"    dedi.
Hoca dışarıya baktı sonra bize baktı önce tebessüm etti, yüzünde farklı bir anlam vardı, herkes merak ediyordu, acaba hoca ne diyecekti. Bu davranışı ne anlama geliyordu, salonda hiç kimseden ses çıkmıyordu.
Ellerini ceplerine soktu gözleriyle tüm sınıfı taradı, biraz sert, biraz da yüksek bir sesle:
"Bütün insanlar mutlu demek," dedi ve devam etti;
"Peki siz neden mutlu değilsiniz, yoksa aptal mısınız?"
Salonu bir sessizlik kapladı, hoca dura dura, sindire sindire konuşuyordu. Neler söyleyeceğini merak ederken şöyle devam etti:
"Derhal çıkın buradan, aptal değilseniz o zaman mutlu olmak zorundasınız, defolun," deyerek eliyle kapıyı gösterdi.
Tüm öğrenciler salonu terk ederken hoca kapıdan çıkan herkesin tek tek gözlerine bakıyordu. Yaramazlık yapmış çocukların affedilişi idi sanki, kovulan herkesin yüzünde tuhaf bir tebessüm vardı.
Hocanın davranışı ve sözleri herkeste şok etkisi yaratmıştı, Hocanın beş dakikalık psikoterapisi çok başarılıydı.
Hocanın o günkü davranışlan bende şunlan düşündür-
"Ben de diğer insanlar gibi yaşamın bir parçasıydım ve benimde mutlu olma hakkım vardı. Ben de mutlu olmalıydım, ben aptal olamazdım."
Arkadaşımla birlikte oradan aynlırken daha mutluyduk, sırtımızdan büyük bir yükün kalktığının keyfini yaşıyorduk.
Birkaç yıl birlikte çalıştığım psikolog Muhteşem Nejat işinde deneyimli bir uzmandı. Kendisi ile zaman zaman konuşurduk, çağımız insanının ortak sorunu olan psikoloji üzerine sohbetler ederdik, hastalarını ve deneyimlerini anlatırken o anları tekrar yaşardı. Yine böyle bir konuşmada şöyle dedi:
"Psikolojik sorunları olan insanların tedavilerinin zor olmadığını, zorluğun hastanın kendisi tarafından yaratıldığını," söyledi.
"Eğer hastanın kendisi için yarattığı zorlukları farke-der ve bu zorluklan yenme bilincini sağlarsan hasta zorluklan yenme aşamasına gelebilir," dedi ve şöyle sürdürdü.
"Sonucu görmeden sonucun ne işe yaradığı konusundaki karamsarlık işin en kötü tarafıdır," dedi.
Psikolog Muhteşem Nejat'ın sözleri bende şunları düşündürmüştü.
"Muhtemel sonuçta yaşayacaklarını farzederek, yaşamdaki olumsuzlukları düşünmek hayattan keyif almamaktır, yaşanmamış bir şeyi anlamanın mümkün olamayacağı kanısındayım. Yaşamadan yaşandığını düşlemenin gerçeği yansıtmadığı düşüncesindeyim. Yaşamdaki hiçbir şeyi olmadan olmuş kabul edemezsiniz."
Yaşam mevsimler gibidir, mevsimleri bilirsiniz rüzgâr, kar, yağmur, güneş, çiçekler, sıcak ve soğuk. İnsan, bütün bunları defalarca yaşamasına rağmen her mevsim yeniden geldiğinde o mevsimi ilk defa yaşıyor gibidir, her mevsim aynı olmasına rağmen her mevsimin her defasında insanda bıraktığı duygular farklıdır.
Yaşamın farklılıklarını fark edin.                              

DERLEYEN...EMRE ŞEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık