Parapsikolojiye Giriş

Parapsikolojiye Giriş

Sovyet bilim adamı Vlademir Bechterev ( 1857-1927), şartlandırılmış motor hareketlerini inceledi. İnsan; bir metal üzerine konmuş eline elektrik akımı verilince, kolunu çekiyordu. Dizinin altına çekiçle vurulunca ayağı havaya kalkıyordu. Bu hareketler birçok kere tekrarlanır ve her etkide zil çalınırsa, bir motor hareket teşekkül ediyordu. Yalnız zil çalmak suretiyle ayak havaya kalkıyor veya insan elini çekiyordu.

Sovyet bimi adamı İvan P. Pavlov (1849-1936), şartlı refleksler konusunu incelemiş, köpekler üzerinde çeşitli deneyler yapmıştır. Köpeklerin guddeleri şartlandırılabiliyor ve her zil çalışında salyaları akıyordu. ABD ve SSCB'de Biheyviorizm gelişirken Avrupa’da da Sigmund Freud (1856-1939) alt şuur üzerine teorisini geliştiriyor, tedavi buluyordu. Freud; insan hareketlerinde, ruhi durumunu da cinsel duyguların önemi üzerinde duruyordu.

Adler (1870-1937), Carl Gustav Yung (1875-1961), alt şuur fikri üzerinde Freud ile birlikte çalıştılar. Bilahare ayrılarak kendi görüşlerini geliştirdiler. Amerikalı psikolog Prof. William James, psikolojinin maksadını değişik bir biçimde açıklamıştır. Normal şuur halimize akli şuur diyoruz. Ruh halimiz, özel bir şuur halidir. Akli şuurdan ince bir örtü ile ayrılmıştır. Bu bölgede tamamen farklı bir potansiyele sahip yaşantı hali uzanır. Biz ruhi incelemelerimizde, beş duyumuzu kullanıyoruz. Bu metod yanlıştır.

Psikologlar, yeni gelişmelerin ışığı altında, yöntemlerini değiştirmeye başlamışlardır. Psikolojinin maksadı genişletilmiştir. Bilime karşı, karşıt kültürde düşünen yeni gruplar; mantık, teknolojik makinalar, kompütürler kullanmaktadırlar. Diğer bir grup bilim adamı da kimyevi maddeleri, değişik şuur hallerini incelemekte kullanmaya başlamışlardır. Prof. William James, uyuşturucu maddelerle bir seri deney yaparak, normal şuur halinin , tek zihin durumu olmadığını ortaya koymuştur. Eski "esoterik" batıli sprinlerin içinde binlerce yıllık çalışmaların gizli olduğu ortadadır. Tibet Budizmi, Zen Budizmi, Sufizm ve Yoga gibi öğretiler, Batı da tamamıyla bilinmemektedir. Ancak bir çok düşünür ve bilim adamı, psikolojinin bilinen sınırları dışında çalışan diğer şuur hallerinden bahsetmektedirler. Şuur ve zihin sahalarını araştırmak için, yeni teknolojik cihaz ve makinalar geliştirilmiştir. Şuur olayını, deneysel psikoloji ve parapsikoloji artık labaratuvara sokmuştur. Yapılan yeni araştırmalar insanın diğen şuur hallerin ortaya koymaktadır. Bugün, normal akli ve teselsül halinde konuşmaya bağlı zihin halimizin yanında, sezgiye dayanan şuur halimiz kabul edilmektedir. İnsanın, akıl ile sezgiye dayanan kabiliyetleri arasında ki farklar incelenmektedir. Normal şuur sahasında ki eğitim, lisana bağlı ritmik fonsiyonlara dayalı fiziki bir çalışmadır. Heyecanlarımızı ve sezgi kabiliyetlerimizi çok az incelemekte ve geliştirmektedir. Dini ve mistik batıni sistemlerin, meditasyonu ve vecd halleri layıkiyle anlaşılamamaktadır.

Günümüzde çalışmalar iki grup halinde yönetilmektedir. Bir grup bilim adamı gündüz çalışmaktadır. Eski öğretilerin batıni bilgilerini topluyor, müşahade ve incelemelerini bir ışık elde edebilmek için geliştiriyorlar ancak sonuçta başarısızlığa uğruyorlar. Bu durum, onları bir ışık olmadığı görüşüne götürüyor. Bugün modern bilimin bulduğu madde ve enerji kanunlarının medeniyetimizin temeli olduğu açıktır. Ancak Galile, Nevton'dan Einstein'e uzanan bilim, özel bir haldir. Yalnız maddeye uygulanabilmektedir. Canlıların duyumlar dışı kabiliyetlerine yer vermemektedir. Sezgiye dayanan şuur halleri bildiğimiz müşahade şartları altında ortaya çıkmamaktadır.

Diğer grup ise gece çalışmaktadır. Metafizik ve mistik öğretilerden yola çıkarak dünya yaşantısının bir hayalden ibaret, bir rüya hali olduğunu kabul ederek, çalışmalarını sezgi sahasında yürütmektedirler. Ortaya koydukları araştırmalar ve yazılar, bilim adamlarınca anlaşılamamaktadır.

Yeni bir bilim dalı olarak gelişen ve kabul edilen Parapsikoloji, bu değişik iki şuur halinin sentezini yapma yoluna girmiştir. Eskinin batılı öğretileri ve bilgileri, modern teknolojik cihaz ve vasıtalarla incelenmeye başlanmıştır. Psikoloji bilimi yeni anlayışı ve vasıtalarıyla insanlığı yeni ufuklar açma yolundadır.

Londra Üniversitesi King's College Matematik Profesörü John G. Taylor, The Shape of Minds to Come (Zihnin Gelecekteki Şekli) adlı kitabında, zihin ihtilalinin hakikatte yüzyıl önce başladığını söyleyerek şöyle demektedir:

"Zihin ihtilalinin yarı yolunda bulunduğumuz anlaşılıyor. Daha parlak gelişmeler olacak. Zihnin yeni anlayışı; insanın hislerini, hareket tarzlarını yahut zekasını kontrolde güçlü metotlar meydana getirdi. " Prof. Toylor teknik araçlarla insan zihninin kontrol edilebileceğine de değinerek şunları açıklamaktadır:

"Biz şimdi birçok zihin halini, hemen hemen bütünüyle, fiziki vasıtalarla kontrol edebiliyoruz. "

SRI "Stanford Research institute" (Stanford Araştırma Enstitüsü) fizikçilerinden Laser Uzmanı Russel Targ ve Dr. Harold Puthoff yazdıkları Mınd-Reach, Positive Proof that E.S.P. Exısts (Zihin-Vüsat, ESP'nin Pozitif Mevcudiyetinin ispatı) adlı kitapta, 20 den fazla süje üzerinde yaptıkları, yüzden fazla bilimsel deneyde duyumlar dışı bir algılamanın mevcut olduğunu anlatmaktadırlar. Deneylerinin sonuçlarını şöyle toplamaktadırlar:

-Olay kısa mesafe ile sınırlı değildir.

-Elektriki şiltleme, algılamanın doğruluğunu engellememektedir.

-Süjelerin verdiği doğru bilglerin çoğu, isim yahut çalışma gibi analitik olmayan tabiatta değil, şekil, form, renk ve maddeye tekabül etmektedir.

-Hislerin şiltlendiği şartlar altında bilgi nakli, beynin sağ yarıküresinin çalışmasıyla ilgilidir.

-Tecrübeli ve tecrübesiz gönüllü denekler arasındaki başlıca fark, tecrübesizler fakültelerini teşhir etmiyorlar ve onların elde ettiği neticeler daha yetersiz. Bu bize uzak mesafeden görmenin (Clairvoyance ) geniş miktarda yaygın bir algılama kabiliyeti olduğunu muhtemelen uykuda (faaliyete geçmemiş) olduğunu göstermektedir.

PARAPSİKOLOJİ


Parapsikoloji terimi ilk olarak 1880 yıllarında Dessouir tarafından kullanılmıştır. Normal yaşantımızın kenarında, yanında cereyan eden fakat mevcut müspet bilgilerimizle açıklanamayan ruhi olaylar ifade edebilmektedir. Parapsikoloji beş duyumuzun dışında bazı olayları sezebilmek, etkileyebilmek ve geleceğe, geçmişe ait bazı şeyleri anlamayı kapsayan bir bilim dalı olarak ortaya atılmaktadır. 30 Aralık 1969 yılında parapsikoloji, Amerikan Bilim Geliştirme Birliği (AAAS)'ne esas üye olarak resmen kabul edilmiştir.

Karar AAAS Meclisi tarafından alınmıştır. Bu meclis, tıp, mühendislik gibi 300 bilimsel üye birlikleri delegelerinden teşekkül etmektedir. Daha önce l963, l967, l968 yıllarında parapsikologların yaptıkları müracaatlar reddedilmişti. Bu degişiklik parapsikolojiye gelişmiş araştırma metotlarının getirilmesiyle sağlanmıştır. Schmidt'in imal ettiği elektronik numara jeneratörü ile yapılan araştırmalar ve Ulman'ın uyku monitörleri ile yaptığı deneylerin başarıya uluşması sonucu gerçekleşmiştir. ESP'nin varlığı konusunda yapılan bu deneylerin sonuçları tenkit edilememektedir. Bu teknolojik cihazlarla yapılan son PSİ araştırmaları bilim çevrelerince de ciddi olarak kabul edilmiştir. PSİ olayları laboratuvara sokulmuş, olaylar üzerinde çalışmalar başlamıştır. Şüphecilerin yegane üzerinde durdukları, aynı olayın aynı şartlar altında meydana getirilemeyişidir. Yıllarca yapılan tecrübe ve deneylere rağmen PSİ olaylarını tekrar meydana getiremiyoruz. Hatta bazen de karşıt sonuçlar meydana gelmektedir. Ancak olayların tekrar meydana getirilmesi, fizik biliminde uygulanan bir metotdur. Psikoloji ve fizyoloji bilimleri için yeni kriterler ve metotlar geliştirilmesi daha uygun görülmektedir.

Duyumlar dışı idrak ve PSİ dalgaları adını verdiğimiz paranormal olaylar:

-Parafizyolojik olaylar (hipnoz, suni uyku),

-Parapsişik olaylar (telepati, duru görü), olmak üzere üç grupta toplanabilir.

Parapsikoloji bilimi aşağıdaki PSİ (psişik, ruhi yetenekleri ve olayları incelemektedir:

-Telepati (Teliepathy): Diğer bir insanın zihin haline veya düşüncelerine karşı bir uyanıklık ve alğılamadır.

-Duru görü (Clairvoyance, Telestezi): Bir olay veya bir şeyin normal duyumlar dışında, uzaktan algılanmasını sağlayan uyanıklıktır.

-Önceden bilme (Precognition, Kehanet): Henüz cereyan etmemiş bir olayı görmek ve açıklamaktır.

-Zihnin madde üzerine etkisi (Telekinezi): Bir insanın fiziki organlarını kullanmadan, diğer bazı güçlerini kullanarak, maddeler üzerinde etkili olmasıdır.

-Psikometri (Psychometry):
Bir insan veya olay hakkında, geçmişte ve gelecekte olacak veya olmuş şeyler hakkında cansız bir obje yardımıyla bilgi sahibi olmaktır.

-Radyestezi (Dawsing):
Bir anten, çubuk veya sarkaç ile cisimlerin ve canlıların neşrettikleri dalgaları algılama, yeraltı su kaynakları ve madenlerin keşfedilmesi ve hastalıkların teşhis edilmesidir.

-Psikotoğraf (Psychophotograph): Hasta ile fiziki temas olmadan, uzaktan görme kabiliyetiyle tıbbi hastalık teşhisi yapmaktır.

-Ön teşhis (Paradiagnostic): Hasta ile fiziki temas olmadan, uzaktan görme kabiliyetiyle tıbbi hastalık teşhisi yapmaktır.

-Para Medieine: Çağdaş tıbbın açıklayamadığı değişik yollarla, hastalıkları iyileştirme metodudur.

Zihinle vücut kontrolü : irade dışı çalışan organların nasıl kontrol altına alınabileceğini öğrenmektir.

Vücut dışı deney (Out of body experience) OOBE, Astral Projeksiyon: Fiziki vücudun dışında, ruh veya zihnin, mekan ve zaman içinde seyahatidir

  PSİ ve MODERN DÜNYA GÖRÜŞÜ

Genelde modern bilimin, son yüzyıllardaki felsefi düşünüş üstünde büyük etkisi olmuştur ve bu durum 20. yy için de geçerlidir. Bu yüzyılın ilk başlarında bazı felsefe gruplarının, fenomenoloji, varoluşçuluk ve analitik felsefe gibi kendilerini bilimden ayırmak isteyen hareketlerin egemenliğine girmesine karşın, bütününde felsefi düşünce; bilimsel keşiflerin ve teorilerin etkileriyle büyük ölçüde değişime uğramıştır. Bu sadece sözde doğal bilimler -termodinamiğin ikinci yasasının etkisi, kuantum fiziği, evrimsel teori moleküler biyoloji ve ekoloji hemen akla gelenler- için değil, aynı zamanda sözde sosyal bilimler için de geçerlidir -insan burada hemen Marksizm, Freudculuk ve bilimin sosyo-tarihi incelemesinde ortaya çıkan paradigma teorilerinin etkilerini düşünüyor. Ancak, parapsikoloji bilimi, en azından psişik araştırmalar bir yüzyılı aşkın bir zamandan beri var olmasına karşın, felsefi düşünüş üstünde daha pek etkili olamamıştır. Gerçekten de, Parapsikoloji Kurumu 1969’dan bu yana Amerikan Bilimini Geliştirme Kurumunun bir üyesi olmasına karşın, birçok bilimci ve filozof; açık bir red veya sırf üstünde hiç düşünmeme yoluyla, bunu hala bir bilim olarak görmemektedirler. Parapsikolojinin bu durumu için çoğu kez aleyhinde olanlar tarafından ileri sürülen sebepler şunlardır:

(1) Parapsikolojinin öne sürülen etkileşimlerinin; felsefi ve bilimsel topluluklar tarafından önceden farz edilen dünya görüşünün -parapsikolojinin iddia ettiği veriler hariç, neredeyse her şey için mükemmel işleyen bir görüş- (çoğunlukla, C.D. Broad’ın analizini izleyerek temel sınırlayıcı ilkeler diye adlandırılan) belirli temel varsayımlarını ihlal eder;

(2) Parapsikoloji şüphelidir çünkü okült ile ilişkilidir;

(3) Parapsikoloji sağlam biçimde tekrarlanabilir deneyler üretmeye muktedir değildir.
Belli bir tekrarlama elde edilse bile bu, öne sürülen sonuçların bilimsel topluluğun geri kalanı tarafından kabul edilmiş olan birçok temel ilkeyle tutarlı olmadığı ele alındığında yeterli değildir; sıra dışı iddialar sıra dışı kanıtlar gerektirir;

(4) Parapsikoloji topluluğu;
bu etkiler arada bir ortaya çıktıklarında, eğer çıkıyorlarsa, nasıl ve niçin çıkıyorlar sorusuna dair yaygın biçimde kabul görmüş, denenebilir bir teori üretmemiştir.

Devrimci Bir Bilim Olarak Parapsikoloji;

Parapsikolojinin bu durumu, parapsikoloji topluluğundan birbirine zıt önerilerin çıkmasına yol açmıştır. Geniş bir tavır yelpazesi olmasına karşın, ben iki ana eğilimden söz edeceğim: tutucu ve devrimci. Tutucu tavır, ilk başta, genelde bilimsel topluluk ve parapsikoloji topluluğunun dünya görüşü arasındaki çelişkinin ortaya çıkışını en aza indirgemeyi içermektedir. parapsikologlar, bilimlerinden devrimci bir biçimde söz etmemeleri için zorlanırlar. Parapsikologlar tarafından incelenen nedensel etkileşimin görünürde normal ötesi olan tiplerine anormallikler denir; bu, bunların bir gün geleneksel nedensellik teorileriyle açıklanabileceğini ima etmektedir (bazıları; en favori geleneksel teori olan kuantum fiziği ile bunların çoktan izah edilebilir olduğunu önermektedirler). Hatta nedensellik teorilerinden, en azından geçici olarak, vazgeçilebileceği de ileri sürülür. Bazı parapsikologlar incelenen çeşitli fenomenlerde işe dahil olan nedensellik tipleri hakkında hiçbir hipotezi akla getirmeyen terimler kullanılmasını savunmaktadırlar; daha ziyade, bu terimlerin negatif biçimde veya fenomenistik biçimde tanımlanması gerektiğini söylemektedirler. Psişik terimi, bütün fenomenlerle ilgili olan böyle bir terimdir (Bu terimi kullanacağım ama fenomenalist anlamda değil).

İkinci bir tutucu eğilim ise, parapsikolojiyi saygınlaştırmak, kendiliğinden vakaları da inceleyen psişik araştırmadan dolayı bir laboratuvar bilimi olarak anlaşılmasını sağlamak ve parapsikolojiyi, ölümden sonra hayatın kanıtlarını ve materyalizasyonlar gibi daha da garip görünen psişik fenomenleri incelemekten çıkartmak, dolayısıyla parapsikoloji ve okült arasındaki ilişkiyi koparmaktır. İkinciye çok yakın olan üçüncü bir tutucu eğilim ise, incelenen fenomenlerin gerçekliğine öteki bilimcileri ikna etmek için yeterince tekrarlanabilir bir deney bulmaktır. Üçüncüye çok yakın olan dördüncü tutucu bir eğilim de, psi etkilerinin üretilmesinin ardındaki dinamiği anlamayı denemek için süreç-yönelimli incelemeler yapmaktır.

PARAPSİKOLOJİ


Ruh varlığının bedende tezahüründen dolayı ortaya çıkan duyular dışı olaylar ya da duyular dışı algılamalarımız (DDA) "parapsikoloji" adı altında incelenmektedir. Bu kelime 1920'li yıllarda Dr. J. B. Rhine tarafından, Fransız psikolog Emil Boirac'ın "psikoloji ötesi" anlamında kullandığı "parapsychique" kelimesinden uyarlanmış ve 1953'te Hollanda, Utrecht'a toplanan Uluslararası Psişik Araştırma Konferansınca parapsişik araştırma yapanlarca onaylanmıştır.

Parapsikolojinin araştırma alanına giren ruhsal yeteneklerimiz, ya zihinsel deneyimler ya da fiziksel etkiler olarak ortaya çıkar. Duyular dışı algılamalar (DDA) dendiğinde, bir kimsenin beş duyusunu kullanmadan kendi çevresindeki bir şeye karşı duyarlılık göstermesini kastedilmektedir. Parapsikolojik fenomenlerin fiziksel etkilere neden olan tipi psikokinezi (PK) adı altında incelenir.

Parapsikoloji içerisinde yer alan konular; telepati (başka bir kimsenin zihinsel durumunun veya düşüncesinin algılanması), durugörü (bir eşyanın ya da olayın DDA olarak uzaktan algılanması), duruişiti (hiçbir maddesel araç olmadan seslerin duyulması), prekognisyon (bir olay meydana gelmeden önce bilgisinin alınması), telekinezi (herhangi bir araç olmadan maddenin hareket ettirilmesi), tekinsizlik olayları, kendiliğinden yanma (apor) olayları, ölümden sonra hayat, bedensiz varlıklarla iletişim (ruhsal celseler), tekrardoğuş, beden dışı deneyimler (astral seyahat), ölüme yakın deneyimler, ruhsal şifa ve kansız ameliyatlar, değiştirilmiş şuur halleri, kirlian fotoğrafçılığı olarak sıralanabilir.

Parapsikolojinin kökenine baktığımızda yaygın olarak "ruhsal deneyimler" olarak adlandırılan, kendiliğinden ortaya çıkan olaylara rastlıyoruz. Bu tür deneyimler hemen hemen tüm kültürlerde yer almıştır ve birbirlerine çok benzerlik gösterir. Şikago Üniversitesinin Ulusal Düşünceyi Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir araştırma, Amerikalıların büyük bir çoğunluğunun hayatlarının bir döneminde bir veya birden fazla ruhsal bir deneyimi yaşadığını göstermiştir. Avrupa'da yapılan araştırmalar da aynı şekildedir. Anadolu insanında ise telepati, haberci rüyalar, geleceği önceden sezinlemek, şifa toplumumuzun doğal bir ögesidir.

Parapsikoloji tarihini incelerken dört önemli devreye rastlarız:
Klasik (Antik) dönem, Mesmerizm dönemi, spiritüel bilgilerin ilk yayıldığı ve ekolleştiği dönem, deneysel parapsikolojinin bir bilim dalı olarak üniversitelere yayıldığı günümüz dönemi.

1700'lü yılların ikinici yarısında, ilk olarak Viyana'lı doktor Anton Mesmer, kendisine sinirsel problemlerle gelen bazı hastalarının tedavisi sırasında mıknatıslı çubuklar kullanılarak sonuç alabildiğini gördü. Bir süre sonra ellerini de kullanarak aynı işi yapabildiğini keşfetti. O dönemde bunu bedensel mıknatıslık olarak açıkladı. Mesmer'le başlayan bu deneysel çalışmalar daha sonra, insana ait bu özellikleri para ve ün kazanma yolunda kullanıldı ve bu çalışmaların devamı için araya yüz sene gibi bir zaman girdi.

1800'lü yıllarda Amerika'da psişik olayların başka bir yönü harekete geçti ve Fox ailesinde, beş duyu ve geliştirdiğimiz aletlerle algılayamadığımız bir başka boyuttan, ilk bilgi alışverşi yapıldığı iddiaları gündeme geldi. 1848 yılında John Fox ve ailesi yeni taşındıkları evlerinde, darbeler ve benzeri şeyler duydular. Özellikle geceleri yoğunlaşan sesler aileyi tedirgin etti. Fakat seslerin düzenli bir hali olduğunu fark ettiler. Bir süre sonra bu vuruşların alfabetik olarak anlamlarını kurarak bedensiz bir varlıkla bağlantıya geçtiklerini gördüler. Daha önce aynı evde yaşayan ama bir cinayet sonucu ölen bu kişi ile olan görüşmeleri kısa sürede çevreye yayıldı. Bu olayla beraber Charles B. Rosna adlı bir zat tarafından ilk kez "ruh" fikri ortaya atıldı. Fakat dinsel çevreler bu fikri pek hoş karşılamadılar, Fox ailesi de bulundukları çevreden kovuldular.

Parapsikoloji hakkındaki bilimsel araştırmalar 19. yy.ın sonlarında başlamıştır. O dönemde pozitif bilimin ruhsal fenomenlere karşı katılığından dolayı çok az sayıda öncü bilim adamı konuya ilgilerini canlı tutabildiler. 1882'de İngiltere'de bilimin metotlarını ruhsal olaylara uygulamak üzere ilk parapsikoloji derneği kuruldu. Yapılan çalışmalar iki ana yolda gelişme gösterdi. Bu yollardan birisinde daha çok telepatinin gerçekliğini kanıtlama çalışmaları yapılıyordu. Diğer yolda ise spiritizm celseleri (ruhsal celseler) yapılarak, medyomların ölmüş kişilerle bağlantıya geçmesi incelenerek ölümden sonra yaşam araştırılıyordu. 1841 yılında Dr. James Braid, ipnoz konusunda gelişmeler sağladı. J. J. Thomson ve Sir Oliver Lodge, 1870'lerde, telapati çalışmalarının öncüsü oldular. 1900'lü yılların başlarında Amerikalı medyom Edgar Cayce ile beraber şifa ve geçmiş yaşam okumaları gündeme geldi. Dr. Edith Fiore ve Dr. Helen Wembach ekminezi (ipnozla geriye götürme) çalışmaları yaptılar. Sovyet mühendis Semyon Kirlian tarafından 1939'da bulunan fotoğraf tekniği ile cisimlerin etrafında bulunan enerji alanları tespit edildi. 1950'li yıllarda Amerika'da askeri denizcilikte telepatinin kullanılması konusunda çalışmalar ileri boyutlara ulaştı.

Türkiye'de ruhsal konularla ilgili çalışmalar ise 1900'lu yılların başlarında Dr. Bedri Ruhselman tarafından yapılmıştır. 1945'de ilk eseri olan Ruh ve Kainat adlı çalışmasını daha sonra 1950 yılında Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği'nin açılması izlemiştir. Halen faaliyetini sürdüren MTİA Derneğinin yanı sıra bir kaç başka dernek ve kişi de bu konuda çalışmalar yapmış ve bazı bilim adamlarımız konu ile ilgili tezler vermiştir.

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık