Genç Kız Psikolojisi(Adet Görmenin Psişik Etkileri)

Genç Kız Psikolojisi(Adet Görmenin Psişik Etkileri)


Adet Görmenin Psişik Etkileri

Kız çocukların adet görmeye hazırlanmaları; toplumdan topluma, aynı toplumun değişik bölümlerinde ve aileden aileye büyük farklar gösterir. Yapılan çeşitli inceleme ve araştırmalar, bu konudaki çok yönlü tutumların, genç kızların adet görme meselesi karşısında gösterdikleri tepkilerdeki farkların kaynağı olduğunu ortaya koymuştur.

Bir kız, adet görme olayına hiç de hazırlıklı olmadığı, kendini çok zor ve utanç verici durumda bırakan şekilde yaşayabilir. Bilgisizliği sebebiyle, içinden gelen bu kan karşısında büyük bir korkuya kapılabilir. Bir başkası, ilk adeti çok elverişli bir ortamda, bu anı bekler ve isterken görebilir. Öyle ki, bu an onun için bir sevinç ve övünç günü olur.

Peter Blos bu konuda şunları ileri sürer:

"Buluğ çağında algılanan duyumların ve yaşanan olayların yorumlanması, büyük ölçüde çocukluğun ilk yıllarındaki yaşamın ve edinilen tecrübelerin etkisine bağlıdır. Ana-babanın küçükken çocuğa koydukları sınırlamalar, ergenlik çağının yaşantıları içinde yeniden ortaya çıkarlar. Cinsel içerikli düş, hayal ve ilgilerin yerini korkular alır.

Ana-babanın çocuğa cinsel konuları konuşmayı, okumayı, seyretmeyi ve denemeyi yasaklamaları, bu doğal eğilime boyun eğen çocukları suçluluk duygusuna iter. Kızlar için özellikle adet görme bir korku ve endişe meselesi olur."

Blos'un belirlediği iki gözlem, bu konudaki farklılığı kutuplaştırılmış olarak yansıtmaktadır:

"İoan adet gördüğünde annesi: 'O... Artık büyüyorsun kızım." der. İoan da: 'Büyüdüğümü duymaktan sevinç duyuyorum!' diye cevap verir."

"Mary de, ilk adet gördüğünde annesine haber verir. Annenin gösterdiği tepki, görenekleri uyarınca kızma iki tokat atmak olur. Bu davranış karşısında Mary tam bir şok halindedir. Oysa o, adet göreceğini bilmekte ve beklemekteydi."

Yaşanan ilk aybaşı meselesine gösterilen tepkinin türü; kızın bu olaya verdiği mana, duyduğu istek, ilgi, merak, kuşku, tedirginlik ve korku duygularıyla, kendine ve cinsine ait görüşleri, güveni veya endişeleriyle şekil ve yön kazanır.

Eğer kadın olmak kız için istenmeyen bir olguysa, onun mana ve içeriği konusunda bilgi sahibi olsa da, ilk adet karşısındaki tutumu olumsuz olacaktır. Tıpkı aşağıdaki örnekte olduğu gibi:

"Genç kız, çok çocuklu bir ailenin azasıydı. Baba, evle alakasız ve içki düşkünü, anneyse ev işlerinden ve çocuklardan bezmiş, geçim zorluğundan yılmış bir kadında çocuklarına sürekli, kadınlığın kölelik olduğunu, kendi yaşadığı bu çekilmez yaşamın bir benzerinin ileride onları da beklediğini anlatırdı. Genç kız, çok küçük yaşlardan sonra kadın olmaktan, evlenip çoluk çocuğa karışmaktan korkar olmuştu. İlk adeti gördüğü gün, psişik çöküntü içine düştüğü dönemin başlangıcı oldu."

Bir varsayıma göre, adet görme olgusuna gösterilen psişik tepkiler, kişinin kendi haline göre, bir kadın olmayı benimsemesi veya karşı çıkması biçiminde belirmektedir. Yukarıdaki örnekte bunun bir kanıtını buluyoruz. Burada kızın bir kadın olarak oynayacağı rolü isteyip istememesi söz konusudur.

Genç kız, bir erkekle hayatını birleştirmeyi, ona eşlik etmeyi, anne olmayı, çocuk doğurmayı, onu emzirmeyi, büyütüp yetiştirmeyi diyebileceği gibi, bu rolünden korkup ürkebilir de. Bu görevler ona, dayanılmaz, katlanılmaz fedakarlıklar dizisi olarak gözükebilir.

Kadının saygınlık gördüğü, ailenin temel unsuru, sevilen eşi, ihtiyaç duyulan annesi, değer verilen, önem taşıyan kişisi olduğu; içinde sevginin, karşılıklı saygının, anlayışın, uyumun var olduğu ailede yetişen genç kız; kadınlığını da kıvançla benimseyecektir.

Kendine güvenen, yaşamın çeşitli meseleleri karşısında büyük bir uyum yeteneği gösterenlerle; özgüvenden yoksun, çekingen ve uyumda zorluk çeken kızların aybaşı olayı karşısındaki tepkileri kuşkusuz değişik olacaktır. Bununla beraber geçirdiği durum hakkında tamamen bilgisiz olmanın veya hatalı bilgi ve inançlara sahip bulunmanın yüksek heyecansal şoklara yol açtığı da bilinmelidir.

Amerikalı araştırıcı E. Havelock'un, 1895 de liseli kızlar arasında düzenlediği anket, bu konuda yapılmış araştırmaların en eskilerinden biridir. Neticelerine göre, lise çağındaki 125 kızdan 36 sı adet hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmemektedir. 39'unun bilgileri yanlış ve noksandır. Araştırmaya katılanların ancak 50'sinin yeterli sayılabilecek bilgiye sahip bulunduğu belirlenmiştir.

Araştırmacı, bu önemli seviyedeki bilgisizliğin korkunç sonuçlarına da değinir. Gördüğü adet kanamasını yakalandığı amansız bir hastalık sanarak intihar eden kızın hikayesi gerçekten ibret vericidir. O günden bugüne olumlu yönde değişiklikler olmadığı söylenemez. Ancak, günümüzde de, genç kızlara bu konuda yeterince bilgi verilmemektedir ve her şeyin tümüyle yolunda olduğunu söylemek zordur.

Dr. W. Liepmann, genç kızların cinsel sorunlarım ele aldığı Gençlik ve Cinsiyet adlı yapıtında, ilk adete ilişkin ilgi çekici anılara yer vermiştir:

"İlk sefer hastalandığımda daha on iki yaşıma basmamıştım. Kanamayı gördüğümde korkudan adeta dilim tutuldu. Son derece ürkmüştüm. Annem bu olayın her ay tekrarlanacağını söylediğinde bunun düpedüz rezillik olduğunu düşündüm. Bu olayı yalnızca kadınların yaşadıkları, erkeklerin bunun dışında kaldıkları kabul edilecek gibi değildi."

"İlk kez hastalandığımda kanamanın bir iki dakikada geçmediğini görünce çok korktum. Ama ne anneme, ne de başka birine tek bir söz söylemedim. On beş yaşımdaydım ve pek fazla sancılanmamıştım. Ancak bir seferinde öylesine kötü sancılandım ki kendimi kaybedip döşemeye serildim. Boylu boyunca orada öylece üç saat kadar uzanıp kaldım. Ancak bunu da kimseye söylemedim. Amansız bir hastalığa yakalandığımı ve öleceğimi düşünüyordum."

"İlk kez adet gördüğümde, uyumakta olan annemin odasına koşarak girdim. Onu, 'Anne, anne, ben hastalandım' diye sevinçle bağırarak uyandırdım. O ise, 'Beni bunun için mi uykumdan uyandırdın?' diye kızdı. Bu anı, hayatımı berbat eden bir olay olarak aklımdan hiç atamamışımdır."

"On altı yaşındaydım. Bir sabah kalkıp da ilk kez hastalandığımı gördüğümde korkum çoktu. Aslında bunun olacağını duymuştum da. Yine de çok utandım ve öğleye kadar öylece yattım. Neyin var diye sorduklarında sadece, 'Bugün yataktan kalkamam!' diye cevap veriyordum."

“İlk adetimi yaklaşık on üç yaşlarında yaşadım. Sınıf arkadaşlarımla daha önce bu meseleyi konuşmuştuk. Ablalarıma benzediğim için gururlandım. O gün okulda, beden eğitimi öğretmenime, hasta olduğumu ve derse giremeyeceğimi gururla söyledim.”

"Bu olayın olacağını daha önceden biliyor ve bir an önce gerçekleşmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Çünkü o gün geldiğinde, annemin, çocukların nasıl oluştuğunu anlatacağını umuyordum. Beklediğim gün geldiğinde annem o konuda tek bir söz söylemedi. Ama yine de sevinçliydim. Kendi kendime ‘Bir hanımsın artık, bundan sonra sen de çocuk doğurabilirsin!’ diyordum."

Daha pek çok örnek verilebilir bu konuda. Ancak görülen tablolar birkaç başlık altında özetlenebilir:

• Önergen kız, yaşamakta olduğu olgunun ve ulaştığı evrenin içeriği, mana ve değeri konusunda bilgisizse veya yanlış ve noksan bilgilere sahipse, kuşkusuz ilk anda büyük bir şok getirir. Bacaklarının arasından sızan kanın, iç organlarında meydana gelen bir yaralanmanın, tutulduğu amansız bir hastalığın belirtisi olduğunu sanır. Hayatını altüst edecek bir bağımlılığın kölesi olduğunu düşünür.

• Bu konuda bilgi sahibi olan, dişiliği, kadınlığı benimseyen kız; bu olay karşısında manasız korku ve kuşkulara kapılıp ürkmez. Kendini artık gerçek bir dişi olarak görür. Ulaştığı evreden dolayı sevinç ve gurur duyar. Hayatta amaç edindiği gayelere; toplum içinde yerini bulmuş bir kadın, bir eş, bir anne olarak hazırlanır. Geleceğe sevinçle, umutla güvenle atılır.

Ancak sadece adet görme hakkında iyi kötü bir bilgi sahibi olmak yukarıdaki olumlu tablo için yeterli değildir. Dişiliği benimseyememiş, aile ve toplum içindeki yerini sevmemiş kızlarda, adet görme karşısında bir tiksinti, korku ve karşı çıkma görülür. "Kadınlığın manası buymuş demek!" der. "Bir hayat boyu her ay yinelenecek çile!.." Dişiliği kötü bir kader olarak görür ve bunun altında ezilir. Kendini kapana tutulmuş, tutsak kılınmış, köşeye kıstırılmış hisseder.

Kimi kere kendini; içindeki bu karmaşık duygulara, karamsar düşüncelere, korku ve tasalara kaptırır. Onlardan kurtulamaz. Şiddetli bunalımlara düşer. Ama genellikle, geçici bir bunalımdan sonra bütün bunları atlatır. İnsan olmanın, kadınlığın mana ve değerini kavrar. Hayata ve topluma açılır, uyum sağlar. Güvene, başarılara ve mutluluğa erişir.

Görülüyor ki ilk kez adet görme, genç kızın psişik yapısının nitelikleri, kişiliğinin boyutları, cinsiyeti hakkındaki görüşü, yaşadığı çevrenin etkileri, olayı bekleyip beklememesi, bu olayın anlam ve değeri üstüne fikirleri gibi pek çok nedene bağlı olarak çeşitli heyecan halleri oluşturuyor. Ancak adet görme olayının heyecansal yönü bir an için kenara bırakılsa bile, genç kızlarda bazı sıkıntı ve acılara neden olduğu bir hakikattir. Adet halinde görülen ağrı, acı ve sıkıntılar, bunların şiddet ve süresi her kızda farklılıklar gösterir. Çekilen aşırı sıkıntı durumlarının, duyarlı yapıya sahip kişilerde psişik çöküntü, gerilim ve ilgisizlik gibi davranış bozukluklarına yol açması görülebilir.

Tekrar belirtmeliyiz ki, anne ve babanın uyumla yaşadığı bir ailede, kadınla erkeğin eşit olduğu, aynı imkanlardan özgürce yararlandığı bir toplumda bulunan ve cinselliğinin bilincinde olan kız, kadınlığını sevinçle, gururla karşılar. Adet görmenin, kendine özel bir değer kattığını algılar. Karşı cinsin ilgisinin odaklandığı bir kimliğe kavuşmanın kıvancını duyar. Bu olgunun; kendisine bir eş, bir anne yani gerçek bir kadın olma imkanı verdiğini düşünerek onu yalnızca bir sıkıntı kaynağı olarak görmez. Kadınlığını kabullenir ve benimser.


-ALINTI-


(kız, cinsellik, psikoloji, cinsel, bayan, kızlar, aşk, ergenlik, genç, kız nasıl tavlanır)
dating for married my boyfriend cheated on me quotes want my wife to cheat
why do men have affairs redirect signs of a cheater
wife cheat click read
why do women cheat on their husbands cheat on your wife open
open read here married men dating

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık