MOTİVASYON NEDİR PDF PPT

MOTİVASYON NEDİR PDF PPT

 Motivasyon Nedir?
İnsanlar, dünyaya belli işleri yapmak için gönderilmiştir. Ve neticesinde de gerek dünyada, gerek öbür âlemde, bazı kazanımları olacaktır. İşte bu dünyadaki kazanımları en yüksek noktaya çıkarabilmek için, ortaya konan gayret, azim, şevk ve davranışların bütününe motivasyon denir.
Motivasyon

“Bir işin üstesinden gelmede, insanların çalışma isteğini canlan-dırmanın, diğer bir deyişle onları motive etmenin önemli olduğunun hepimiz çok iyi farkındayız. Eğer işi yapmak için olumlu bir istek yoksa, insanların değerli bilgileri ve zekaları o görevi yapmamak için özürler üretmeye harcanacak ve hiçbir yarar getirmeyecektir. Bu çeşit bir olumlu isteği nasıl yaratmalıyız? Elbette ki insanların sırtlarına vurma ve onları cesaretlendirmek önemlidir, ancak motivasyon kuru teşvikten daha fazlasını gerektirir. Sadece insanların karakterlerindeki farklılık-lar üzerinde değil, bu farklılıkların altında yatan genel kişisel özellikle-re -insan doğasına- odaklanırsak motivasyon için pek çok anahtar keş-fedebiliriz."  
Dr. Yoshio Kondo

“Bir insanın zamanını satın alabilirsiniz; belirli bir yerde, bir in-sanın iş için hazır bulunmasını sağlayabilirsiniz; hatta belirli bir ölçüde, beceri gerektiren bedensel çalışmalarını da satın alabilirsiniz; ama bir insanın inisiyatifini satın alamazsınız; yürekten, bütün duygularıyla bağlanabilmesini satın alamazsınız. Bunlar satın alınamazlar, ancak kazanılabilirler.”
 -C.Francis-

a) Tanımı ve Gerekliliği
Motivasyon (Güdülenme): Yönünü ve öncelik sırasını da belirleyerek, bireyleri bilinçli ve amaçlı eylemlerde bulunmaya yönelten, iç ya da dış etkenlerdir.
Motivasyon, bir davranışa neden olan fizyolojik, toplumsal ve psikolojik etkilerdir; Zihinsel nedene dayanır ve bu yönüyle kaynağı duygu olan dürtülerden ayrılır.
Kişiliğin oluşmasında, biçimlenmesinde tutum ve davranışı başlatan, açığa çıkaran, sürdüren, yönlendiren bilinçli ya da bilinçsiz etkenlere güdü (motive) denir. Güdülerin etkisiyle oluşan sürece de güdülenme denir.
Genel olarak, güdü kavramı içinde içgüdü, dürtü, içsel itilme, gereksi-nim, eğilim, ilgi, istek, istem (irade), tutku, umut, beklenti, amaç kavramları da yer alır. Bunlar kişilik gelişmesinde rol oynadığı gibi, bir tutum ve dav-ranışı ortaya çıkaran temel etkenler arasında da bulunabilirler. Bunlar ara-sında sıkı bağlantılar vardır. Herhangi birinde ortaya çıkan gelişme ve de-ğişme, tutum ve davranışı  değiştirebileceği gibi, bu gelişme ve değişmenin süresi kişilik yapısını da etkileyebilir.
Güdüler, doğal ve toplumsal olarak iki büyük grupta toplanırlar. Ancak bunları kesin olarak birbirinden ayırmak zordur. Genel olarak, doğal güdüler doğuştan vardır, toplumsal güdüler ise sonradan kazanılır.
Günlük yaşamdaki davranışlarımızın çoğu, belirli amaçları olan davranışlardır. Örneğin, lokantaya gitmemizdeki amaç; büyük bir olasılıkla karnımızı doyurmaktır. Bir okuldaki öğretmenin amacı ise, sevdiği bir işi yapmak ve karşılığında gelir elde etmektir. Yapılan işte ekonomik tatminin gerekli bir koşul olduğunu söyleyebiliyorsak da, kesinlikle yeterli bir koşul olduğunu söyleyemeyiz.
İş, bir bakıma insanları bazı çıkarlar için bir araya getiren bir faktördür. Çalışma nedeni olarak şu etmenleri belirtebiliriz:

•   Çalışılan işten zevk alma,
•   Sorumluluğa sahip olma,
•   İnsanlarla işbirliğine gitme,
•   Bir örgütün üyesi olma,
•   Yükselme azmi,
•   Çalışarak daha sağlıklı olma,
•   İşsizliğin getirdiği aylaklıktan kurtulma,
•   İşten dolayı bazı çıkarlar elde etme.

İnsanlar yaptıkları işten zevk aldıkları sürece daha etkin ve verimli çalışırlar.

b)Motivasyonun Konusu:
o   -Kişilerin bekleyiş ve ihtiyaçları,
o   -Amaçları,
o   -Davranışları,
o   -Kendilerine başarıları hakkında bilgi verilmesi (geri bildirim) konula-rıyla yakından ilgilidir.
Güdüler birey gereksinimlerinin ifadeleridir; bundan dolayı kişisel ve iç-seldirler. Buna karşılık, özendiriciler kişinin dışındadır ve işgörenin iyi ça-lışmasını desteklemek üzere, iş çevresine, -yönetim tarafından- yerleştirilen faktörlerdir. Örneğin, yöneticiler satış elemanlarının takdir edilme ve statü gereksinimlerini verimli bir biçimde yönlendirmek amacıyla, özendirici olarak “prim” verirler. Yönetimin görevi işgören güdülerini, iş başarımına yapıcı bir biçimde yöneltmek üzere belirlemek ve harekete geçirmektir. Gereksinimlerin eylemle ilişkisi aşağıdaki şekilde basit biçimde gösterilmiştir. Gereksinimler bazı gerginlikler yaratır. Gerginlikler de kişideki kültürün etkisiyle biçimlenerek bazı isteklere dönüşürler. Bu istekler, olumlu ve olumsuz özendiriciler ve kişinin çevresine ilişkin algıları açısından yorum-lanarak bir tepki ya da eyleme yol açarlar. Örnekle açıklamak gerekirse; besin ihtiyacı açlık şeklinde bir gerginlik yaratır. Kültür açlığı etkilediğine göre; bir Güney Denizi yerlisi balık ızgara, Colorado’lu bir çiftçi ise kızarmış et isteyebilir.
   Safhalar: 1               2                 3                  4            5

   Birey                          İstekler        Algılama         Eylem

   Gereksinimler (Güdüler)                        
                              Gerginlik
                     Gerginlik       (Gerginlik boşaltımı)
   




Bireylerin ihtiyaçlarını fiziksel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlar olarak sınıflandırabiliriz. Sahip olunan kişilik yapısı, sosyal çevre içindeki yeri, eğitsel ve kültürel düzeyi gereksinimlerin yön ve biçimini belirler. İşte bu ihtiyaçlar bireyde güdü yaratır.

Bireylerin tatmin edilmeyen arzu ve ihtiyaçları zamanla ruhsal gerilim ve denge bozukluklarına neden olur. Bu gizli gerilimin boşaltılması veya azaltılması sonucunda birey tatmin olacaktır. İç dengesizlikler ve güdüler dışarıdan kolaylıkla gözlenip-ölçülemez. Bunun aksine değişik özendirme araçları ve çevredeki koşullarla ilgili olarak yapılan davranışlarının gözlen-mesiyle bunların varlıkları ve nitelikleri ortaya çıkarılabilir. Amacın gerçek-leştirilmesiyle kişi içindeki gerilim veya dengesizliğin miktarında düşme olur ve kişiyi o yöne iten kuvvetin şiddeti de azalır. Örgütlerdeki bir çok olumsuz tutum ve davranışlar, hatta isyanlar kişinin tatmin edilmeyen ihti-yaçlarından ileri gelmektedir.
c) Motivasyon Süreci
Güdüleme, bir güdü etkisiyle eyleme geçme sürecine verilen addır. Yani bireyin bir amaca yönelmesi ya da harekete geçirilmesi anlamına gelmekte-dir. Güdüleme süreci dört aşamadan oluşmaktadır.





Her bireyin sürekli olarak tahmin etmeye çalıştığı bazı gereksinimleri vardır. Bireyde bu ihtiyaçların ortaya çıkmasıyla güdüleme süreci başlar. Gereksinimler ister fizyolojik ister psikolojik olsun, bireyleri belirli davra-nışlarda bulunmaya iter.
Bireyde itici gücün meydana gelmesi için ikinci aşama olarak belirtti-ğimiz uyarılmanın gerçekleştirilmesi gerekir. bu güç, fiziksel ve ruhsal is-teklenmedir. İhtiyaçlarını gerçekleştirmek için uyarılan birey, üçüncü aşa-maya yani: davranışta bulunma aşamasına gelir. Davranışta bulunmanın amacı ise; gereksinimlerin doyurulmasıdır. Doyum, güdüleme sürecinin dördüncü yani; son aşamasıdır. Davranışlar sonucu gereksinim amacın (doyum noktası) ulaştığında; güdüleme süreci tamamlanmış olur. Sonuçta gereksinimleri karşılanan birey mutlu olur. Organizasyonlarda, iş göreni mutlu ve huzurlu kılan doyum noktalarını sürekli aramak ve bu noktalara ulaştırmak konusunda yöneticilere büyük görev düşmektedir.
d) Motivasyon Araçları
İşletmelerde kullanılan özendirici araçları üç ana başlık altında topla-yabiliriz. Bunlar; sosyo-ekonomik araçlar, örgütsel ve yönetsel araçlar, psiko-sosyal araçlardır.
1- Sosyo-Ekonomik Araçlar:
Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde çalışanlar için en önemli özendiriciler, gelir ve güvenliktir. Bu nedenle işletmelerde çalışanları güdülemede en önemli özendiricileri ise; ücret, güvenlik ve ödüller olarak sayabiliriz.
Ücret
Güdülemede belki de en çok başvurulan özendirici araç, aynı pozis-yonda veya yükselmeye paralel olarak ücretlerin sürekli artmasıdır. Bu sistem işletmelerdeki daha az gelir düzeyinde olan kimseleri daha fazla çalışma konusunda özendirici bir araç olarak kullanılabilir. Daha fazla üretimde bulunması veya daha yüksek verim göstermesi karşısında ücretinin yükseleceğinin bilincinde olan iş gören daha fazla çalışmaya yönelecektir. Primli ücret sistemleri olarak da anılan bu tür yöntemler olumlu sonuçlar vermektedir.
İstihdam Güvencesi
İşyerinde çalışan iş görene istihdam güvencesi, sosyal güvenlik tedbir-leri ve kendine güven duygusunun verilmesidir.
Maddi ve Manevi Ödüller
Çalışanların işe özendirmek ve kendisini işletmenin bir parçası olarak görebilmelerini sağlamak amacıyla, başarı gösterenler ödüllendirilir. Ödül, karşılık olarak verilen yararların ve hazların tümünü anlatan bir kavramdır. Bunlar iktisadi değeri olan maddi ödüller olabileceği gibi, takdir edilme, teşekkür, övgü gibi manevi yönde ödüller de olabilir.
Kâra Katılma
İşletme dönem sonunda elde ettiği karın bir bölümünü emeği ile üreti-me katkıda bulunan işgörenlere dağıtabilir.
2- Örgütsel ve Yönetsel Araçlar
Eğitim ve Yükselme
Bilgi, beceri ve görgüsü işin niteliklerine eşit olmayan işgörenin bir eğitim programına tabi tutulması gerekir. aksi halde personel kendini nite-liksiz, işe yaramaz olarak görebilir. İşletmenin uygulayacağı eğitim prog-ramları işgören üzerinde önemli bir güdüleyici faktördür.
Bunun yanında, yükselme olanağı yakalayan işgören kendine daha çok güven duyar, kişiliği gelişir, yetkilerinin artması nedeniyle çalışma arzusu da yükselir.
Yönetime ve Kararlara Katılma
Çalışanların işletme içinde doğabilecek sorunlara çözüm önerilerini ge-tirmesi bireyleri olumlu yönde güdüleyecektir. Bu katılım işletmede alınan nihai kararların iyileştirilmesine hizmet edecektir.
İletişim
İşletme içinde haber ve emirlerin yayılmasını sağlayan bir süreç olarak tanımlanabilen iletişim, kişiler arasında bir bağlantı kurma amacının yanında karşılıklı duygu ve düşüncelerin de yayılmasını sağlar.
İşletme içinde kurulabilecek iyi bir iletişim ağı, çalışanlara üstleriyle serbestçe tartışabilme, önerilerini iletebilme ve işletmede alınan kararlardan haberdar olabilme olanaklarını sağlar. Sağlanan bu olanakları iş görende kendisine değer verildiği izlenimini yaratması bakımından çok önemlidir.
İşi Çekici Kılma
İş görene yaptığı işin önemi anlatılmalı, yapılmaya değer olduğu hissi kazandırılmalıdır.
Sendikalaşma
Çalışanlar, tek başlarına çözemeyecekleri sorunları sendikalar aracılı-ğıyla işletmenin üst kademelerine hatta ülke yöneticilerine kadar götürebil-me olanağını bulabilmektedirler. Bu nedenle işyerinde çalışanların sendika-laşmasını önlemek yerine, kolaylaştırmak, teşvik etmek çağdaş bir güdüleyici faktör olarak değerlendirilebilir.
Fiziksel Çalışma Şartları
İş görenin çalıştığı çevre fiziksel koşullarının iyileştirilmesi morali art-tırıcı bir uygulamadır.
e) Psiko-Sosyal Araçlar:
İşletmeler insanlar için vardır. Dünyadaki etkinliklerin tümü insanı da-ha iyi, daha rahat yaşamayı amaçlamaktadır. Yöneticiler, işletmenin yapısına, iş görenin psikolojik ve sosyo-kültürel özelliklerine göre aşağıdaki araçları kullanmak zorundadırlar.
1. Statü: “Statü, insanın toplum içindeki hiyerarşisinde sahip olduğu sosyal pozisyonu belirler”. Yapılan araştırmalar (örneğin, Hawthorne Etüdleri) yüksek statüdeki kişilerin diğerlerinden daha verimli olduklarını göstermiştir. Kişiye verilen statü, statü simgeleriyle açıklanabilir. Örneğin; özel çalışma odasının olması, kendine ait bir sekreterin olması, park yeri, çeşitli sosyal klüplere üyelik gibi...
2.Yetki Devri: Yetki devri çalışana hareketlerinde serbestlik kazan-dırmakta ve sorumluluk yüklemektedir.
3.Danışmanlık Hizmeti:İşletmede çeşitli sorunlarla karşılaşan iş gö-renlere bu sorunların çözümünde kendisine yardımcı olacak danışmanlık hizmetlerinin bulunduğunu hissettirmek, iş görenin daha etkin ve verimli olmasına neden olacaktır.
4.Rekabet:Rekabet, işin yoğunluğunu ve motivasyonunu hissettirme-yecek, dinamizm ve şevki artırabilecek, çalışmayı dolayısıyla verimliliği artırabilecek önemli özendirici araçlardan biridir. İş görenin rekabete yö-nelmesindeki temel amaç; saygı görme, kendini kanıtlama güdülerinin bir uzantısıdır.
5.Sosyal Katılım:Çalışanların çoğu işletmeye girmelerinden itibaren çeşitli sosyal gruplara dahil olmaya çalışırlar. İşletmeler yüz yüze ilişkilerin yürütüldüğü informel gruplarla doludur. Birey, katıldığı informel grubun kendi özlem ve bekleyişlerine karşılık vereceği ümit ve inancını taşır. Bu gruplar bir yandan üyelerinin karşılıklı ilişki kurma ihtiyaçlarını tatmin ederken, diğer yandan can sıkıcı durumlarda destek ve yardımcı olurlar. Bu yüzden, bu gruplar kişinin tatmin ve verimliliğini belirlemede önemli bir unsurdur.
Motivasyonun Dinamikleri
Bir işi yapmak isteyen insanın o işteki başarısı için gereken gayretlerin bütününe motivasyon dinamikleri denir. O işle ilgili yapılacak plân ve program, hattâ bunun öncesindeki tasarı, metot ve çalışma prensiplerinin hepsi, motivasyon dinamikleri içine girer. Motivasyon dinamikleri, kişiden kişiye, zamandan zamana ve işin özelliklerine göre farklılık arz eder. Pek tabii, bu konuda genel kabuller de vardır. Fakat bu genel kabullerin dışındaki faktörler kişinin yaradılışı, aldığı eğitim, içinde bulunduğu kültür ve coğrafya gibi birçok faktöre bağlı olarak değişebilir.

Motivasyon dinamikleri içinde iki nokta çok önemlidir. Bunlardan birincisi, önce ferdin kendini motive etmesidir ki, buna otomotivasyon denir. Bu bir bakıma, kalbin her şeyden önce kendini besleyip daha sonra vücuda kan pompalamasına benzer. Bu biyolojik bir kanundur. Bu kanunun sosyal hâdiselerdeki açılımı, otomotivasyon olarak görülür. Kendisini motive edemeyen bir ferdin başkalarını motive etmesi düşünülemez. İkincisi de, bu şekilde motive olan bir ferdin konumuna göre, birlikte çalıştığı insanları -gerek memur pozisyonunda olsun, gerekse âmir pozisyonunda- belli bir usûl ve uslûp ile motive etmesidir.

Motivasyon, insanın doğumundan itibaren başlar. Bebek önce, kendisi bir şeyler yapmak ister. Ama dikkat edilirse, onu daima etrafı motive eder; gerek konuşması, gerek yürümesi bu dış motivasyona bağlıdır. O kadar bağlıdır ki, içinde bulunduğu cemiyetin kültürü ve dili tamamen dış motivasyonlarla çocuğa verilir. Belli bir yaşa kadar, bu dış motivasyon mecburidir. Çünkü çocuk, bu şekildeki misalleri görmek ve duymak zorundadır ki, kendi kabiliyetleri gelişebilsin.

Kimler motivasyona ihtiyaç duyar?
Herkesin, her zaman ve her safhada motivasyona ihtiyacı vardır. Zaten bu şekilde bir ihtiyaç olmasa, hayat mânâsını yitirir. İnsan, genellikle bu dünyada bazı şeylere sahip olmak ister; bunları elde edebilmek için de, içeriden veya dışarıdan belli bir motivasyon içinde olması gerekir. Bu durum bir bakıma, yivli bir çivinin vida içine girmesine benzetilebilir. Motivasyon yoksa hayatın gâyesi kalmaz ve insanlar, sigortası atmış elektrik sistemi gibi depresyon benzeri hastalıklara mâruz kalır. Ve bunların tedavisi de çok zordur.

İnsanların hayat boyu belirli dozlarda motivasyona ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç iyi bir şekilde karşılanacak olursa, o insanın verimliliği ve huzuru da artar.

Motivasyonun çeşitleri
Birçok motivasyon çeşidi mevcuttur. Motivasyonda geniş bir yelpaze söz konusudur. Pek tabii, kültürümüzü ve düşüncelerimizi doğru veya yanlış yönlendiren kamuoyunun, bunların oluşumundaki rolü büyüktür. Motivasyon ailede başlar, insanın çalıştığı kurumlarda devam eder, bir topluma mal olur, neticesi itibariyle de bütün insanlığı ilgilendirir. Bu şekildeki bir gidiş, doğru bir motivasyon olduğu gibi, yanlış da olabilir. Doğru motivasyonda insanlığın yararına olabilecek keşifler elde edilirken; kötü motivasyonda; kızma, kırgınlık, dargınlık, çekişme, kavga, savaş ve bütün insanlığın felâketi şeklindeki komplikasyonlar karşımıza çıkabilir. Her iki grubun da tarihte birçok misâli vardır. Bundan dolayı, toplumun her kesiminde iyi motivasyonu geliştirmek önem arz eder.

Ferdin gerek kendini, gerekse insanları motive etmesinin bazı prensipleri vardır.
Bunlar:
Durum muhakemesi: Ferdin içinde bulunduğu durum ve konumu dikkate alarak nasıl davranması gerektiğinin tespiti (durum muhakemesi), motivasyonun ilk şartıdır. Yani insan dünyaya niçin geldiğini, kim tarafından gönderildiğini ve kendisinden ne beklendiğini iyi bilmek ve değerlendirmek zorundadır. Bu ilk aşamayı geçen insan, diğer konuları daha rahat halledebilir ve güzel motivasyon çeşitlerini yakalayabilir. Bu noktayı, kafa ve kalbinde halledememiş ve halen tereddütleri olan insan ise, asla diğer basamakları çıkamaz. Çıksa da başlangıç yanlış olduğu için hep yanlış yollara meyleder.

Ülfet ve metafizik gerilim: Ülfet, insanın bir şeye karşı alışkanlık peydah etmesi, etrafındaki orijinal ve harika şeylere lâkayt ve alâkasız kalması demektir. Bir mesele ilk duyulduğunda canlıdır ve alâka uyarıcıdır; fakat bir müddet geçtikten sonra, kafamızda sadece donuk hatları ve kalıpları ile bir hikâye olarak kalıverir.
Metafizik gerilim, iç coşkunluğu, aşk, heyecan ve şevk potansiyeli, manevi duygularımızın daima aktif halde bulunması, bizi ibadetlere sevk edecek güç kaynaklarıdır. Kalp merkezimizin daima enerjik bulunması, aksiyon ve hamle ruhuyla canlanmış bir ruh halinin kesintisiz oluşu demektir.

İç âleme ait meseleler:
Benlikten vazgeçilmelidir.
İradenin kavgası verilmelidir.
Nefse düşkünlükten vazgeçilmelidir.
Marifetullaha ulaşmak lâzımdır.
Kalp ve ruhta operasyon yapılmalıdır.
Daima tefekkürle, kalp ve kafayı beslemek lâzımdır.
Hayalde de istikamet kazanmak lâzımdır.
Ölümü sık sık hatırlamak lâzımdır.
Kalbin incelmesi ve yumuşamasına çalışmak lâzımdır.
Dış âleme ait meseleler:
İyi arkadaşlar içinde olunmalıdır.
Meşguliyetsiz kalınmamalıdır.
Global görüp, global düşünebilme: Bu önemli motivasyon vesilelerinden biridir. Yoksa çok küçük bir noktaya takılıp bundan öteye geçemeyen bir insanın durumu, kırık plâğa benzer. Global düşünebilme, insanın eğitimine ve kendisini geliştirmesine bağlıdır. Ayrıca konumu gereği, insan global düşünme durumuna gelebilir. Bu nokta yakalanınca motivasyonun en önemli ayaklarından birisi daha halledilmiş olur.

Bu husus aynı zamanda, inancın temel dinamiklerinden, kadere inanma ile ilgilidir. Ferd, sebepler plânında üzerine düşeni yerine getirdikten sonra, neticeleri kadere bağlar ve üzüntüye düşmez, kendisi için, Hayırlı olan buymuş!' diye değerlendirir. Bu, aynı zamanda ferdin ruh rahatsızlığına girmemesini sağlar. Böyle bir ferd, hayatında daima dengeli olur. Yani başına gelebilecek iyi veya kötü hâdiseleri hep bu açıdan değerlendirdiğinden, netice onun için o kadar önemli değildir. Zafer de kazansa, hezimete de uğrasa, bu onun için artık kabullenilmiş bir durumdur.

İnancın diğer gereklerini de yerine getirdiği ve buna razı olmanın mükâfatını da kendisini Yaratan'dan beklediğinden, onun için artık hâdiseleri sadece gözlemek kalır.

Sıkıntıları aşabilme: Her problemin bir çözümünün olduğunu düşünebilme, önemli motivasyon vesilelerinden biridir. Nitekim, çözümsüz bir problem yoktur. Yeter ki, uygun yollar bulunabilsin. Yaratan, kaldıramayacağımız yükleri bizlere yüklemeyeceğinden, verilen her problemin bir çözüm yeteneği bizde mevcuttur, yeter ki o yeteneği kullanabilelim.

Mükâfat verebilme: Ferdin iyi ve güzel yaptığı işlerden dolayı gerek kendi kendine, gerekse beraber çalıştığı insanlara mükâfat verebilmesi de, önemli motivasyon dinamiklerindendir ve bu, asla ihmâl edilmemelidir. Bu mükâfat da yapılan veya yaptırılan işle orantılı olmalıdır. Maddî olabildiği gibi, takdir belgeleriyle veya sözle mânevî bir şekilde de yerine getirilebilir.

Ceza verebilme: Herhangi bir iş yaparken veya yaptırırken, ferdin kendisine veya beraber çalıştığı insanlara, o işle orantılı olarak caydırıcı cezalar verebilmesidir.

Güler yüz: Hiç ihmal edilmemesi gereken bir motivasyon dinamiğidir. En kolay yapılabilecek hareketlerdendir. Buna rağmen, günümüzde en fazla unutulan ve esirgenen davranışlardan birisi olmuştur.

Kendisi ile barışık olabilme: İnsanın, kendisiyle barışık olması, gerek kendisinin yapacağı, gerekse başkalarına yaptıracağı işler açısından çok önemlidir. Kendisi ile barışık olmayan insanların yapacakları ve yaptıracakları çok fazla iş yoktur. Kendisi ile barışık insanlar, bütün bir insanlık ile barışık olabilme kapılarını açabilmiş insanlardır. Bu insanlar, bu kapılardan her zaman girebilir, iyi motivasyon örnekleri gösterdikleri zaman da, insanlık adına çok güzel işler başarabilirler.

Düzenli diyalogta bulunma: Herhangi bir iş yaptırırken, beraber çalıştığı insanlarla diyalogta bulunabilen insanlar, bunu daha da geliştirebilir ve belli bir zaman için değil, hayat boyu devam ettirebilirler.

Moral bozucu şeylerden kaçınma: Herhangi bir iş yapılırken, morali bozabilecek en küçük davranışlardan bile kaçınmalıdır. Bir yerde bir yanlış var ise, o yanlışı güzel bir usûl ve üslub içinde çözerek, moral bozucu duruma getirmemek gerekir. Çünkü bu durum dolaylı olarak motivasyonu da engeller ve o işten iyi neticeler elde edilemez.

İyi ve yüksek hedefler seçme: Hedef daima iyi ve yüksek seçilirse, insanlar da kendilerini bu hedefe daha iyi şartlandırır. Pek tabii motivasyonun da, o derece yüksek olması gerektiği unutulmamalıdır.

Hedefler için doğru araçları kullanma, kullandırma: Doğru bir hedef için doğru yollardan gitme, bilinen bir prensiptir. Yanlış yol ve araçlar kullanılırsa, o hedefe ulaşılamadığı gibi, aynı zamanda o işle ilgili motivasyonu da engellenmiş olur.

Doğru adresler verme ve doğru aracılar bulma: Motivasyon ne kadar iyi yapılırsa yapılsın, verilen adresler doğru değil, aracılar doğru insanlardan oluşmuyor ise, hedefe varma mümkün olmaz. Bundan dolayı, motivasyonun bozulmaması hattâ yükseltilmesi açısından aracıların ve adreslerin doğru olması çok önemlidir.

Doğru misalleri görme, gösterme: Herhangi bir iş yapılırken, o işle ilgili önceki misalleri görme, gösterme, başarıya ulaşmış veya bu işlerde çalışmış insanların tecrübelerinden istifade etme ve ettirme de önemli motivasyon faktörlerindendir.

Asla karamsarlığa düşmeme: Herhangi bir işte beklenen netice elde edilemediğinde, asla karamsarlığa düşmeme şeklindeki motivasyon, o işte istenilen neticeyi alıncaya kadar çalışmayı devam ettirebilir. Bundan dolayı hiçbir zaman, hiçbir hususta karamsarlığa düşmemek, yeniden durum muhakemesi yapmak ve yeni şartlara göre çözüm için alternatifler geliştirmek, motivasyonun esaslarındandır.

Dengeli olma: Her işte ve her hususta dengeli olma, yine motivasyonun temel dinamiklerindendir. Bu denge kaybedilecek olursa, işten arzulanan verim elde edilemeyeceği gibi, neticeye de gidilemez.

İtibarı koruma: Motivasyonun en önemli vesilelerinden birisi, her zaman, şart ve konumda insanın itibarını koruyabilmesidir. Bu büyük bir kredidir ve kredi motivasyonu devam ettiren, hattâ artıran önemli bir faktördür. Hattâ ucunda ölüm bile olsa, bu itibar konusundan asla taviz vermemek gerekir. Nitekim, tarih bunun misâlleri ile doludur.

Dinî vecibeleri yerine getirme: Dinimizin bize yüklediği vecibeleri yerine getirme, motivasyonumuzu artıran faktörlerin başında gelir. Böylece iç huzura erişilir, bu da bizde bir denge meydana getirir ve yapacağımız işleri daha bir istekle yaparız. Yaptıklarımızdan haz duyarız. Meselâ sabah namazı için uyanma, güne başlarken olabilecek ilk motivasyon faktörüdür. Zekât verme, geri kalan malı daha iç huzuruyla kullanma faktörüdür.

Motivasyonu engelleyen sebepler
Yukarıdaki faktörlerin tersi motivasyonu engelleyen sebeplerdir. Genelde, kendisi ile barışık olamayan, global düşünemeyen, durum muhakemesi yapamayan, daima sıkıntılı ve telâşlı görünen, yüzü gülmeyen, doğru hedefleri olmayan, doğru insanlarla çalışmayan ve itibara önem vermeyen fertlerin, ne kendilerini, ne de başkalarını motive etme gibi kaygı ve sorumlulukları olamayacağı gibi, toplumda kimse bunlarla çalışmak istemez. Bu insanlar yapıcı değil, daima bozucudur. Mümkünse bu fertler tedavi edilmeli, rehabilite edilmeli ve topluma yeniden kazandırılmalıdır.

Ne yapmalıyız?
Tarihe gidip, iyi bir insan ve iyi bir motivasyon modelini geliştirmeliyiz. Bunların başında Peygamber Efendimiz (sas) ve O'nun arkadaşları gelir. Efendimiz gerek peygamberliğinin ilk dönemlerinde, gerek değişik yerlere heyet gönderirken, gerek savaşlarda, gerekse savaşların sonunda daima yukarıdaki motivasyonu oluşturan dinamiklerin en güzel misallerini göstermiş, her zaman iyi bir durum muhakemesi yapmış, meselelere global bakabilmiş, hiçbir zaman karamsarlık içinde olmamış, daima moral vermiş ve hayatı boyunca (bizim anlayıp kavrayabildiğimiz kadarı ile) dengeli olmuştur. Onun arkadaşlarında da bu özellikleri müşahade edebilmekteyiz.

Selçuklu ve Osmanlılar'da ise, ferd ve toplum plânında olduğu gibi, idareciler seviyesinde de güzel motivasyon misalleri görmekteyiz.

İdareciler, aydınlar ve medya; iyi motivasyon yaptıkları dönemlerde, sıkıntıları rahatlıkla aşabilmiş ve dünyada itibarlı milletler arasında sayılmışız. Bunun tersi olduğu zamanlarda maalesef karamsarlığa düşmüşüz. Bundan kurtulmak için çırpındığımızda da, bizi provokasyonlara sürükleyenler olmuş ve bu fâsid daire devam edegelmiştir. Bütün ümidimiz; kültürümüze, kimliğimize sahip çıkarak ve geçmişte yaşanan motivasyon misallerini de dikkate alarak, itibarlı bir millet olma yolunda hâlâ imkânımızın ve kabiliyetimizin mevcut olduğunun bilinci içinde olmamızdır. Yakın bir gelecekte, bu dinamikler sayesinde fâsid daireyi aşıp daha güzel bir seviyeye geleceğimizi umut ediyoruz.

Ferd olarak bize düşen, bütün insanlığın yararı için öncelikle kendimize, daha sonra diğer insanlara güzel ve doğru motivasyonlar vermektir. Gâyemiz ise; bu dünyada insan olma onur ve itibarı içinde bir hayat sürdürebilmek, sonra da öbür âlemde bu hassasiyet içinde yaşamaya gayret ettiğimiz hayatın hesabını vermek, ahirette bizi Yaratan'ın vâdettiği güzelliklere kavuşabilme ümidi ile bu süreci (imtihanı) bitirebilmek olmalıdır.

İHTİYAÇLAR, İSTEKLER
İhtiyaçlar insanda yoksunluk hissi yaratırlar ve insan fizyolojik ve psikolojik dengesini (homeostazi) sürdürmek için bu ihtiyaçları tatmin etmek zorundadır. Ancak ihtiyaç kavramı, istek kavramı ile karışabilir. İsteklerimiz her zaman karşılanmasına gerek yoktur, ancak yaşamımızdaki dengenin sürmesi için ihtiyaçlarımızın mutlaka karşılanması gerekmektedir.

İhtiyaçları sınıflandırma her ne kadar insandan insana farklılık gösteren bir yapıya sahipse de genel olarak, birinci derece temel ihtiyaçlar ve ikinci derece tamamlayıcı ihtiyaçlar olarak iki grupta incelenebilir.(E.EREN,S.495)

Daha da ayrıntılı olarak ise İhtiyaçları şu şekilde sınıflandırabiliriz;

· Fizyolojik (yeme, içme vb. )

· Güvenlik (sağlık sigortası vb.)

· Sosyal (arkadaşlık vb.)

· Psikolojik (başarı, statü, self-esteem vb.)

GÜDÜLER

İhtiyaçları tatmin etme zorunluluğu, insanın harekete geçmesini gerektirir; bu ise güdüler sayesinde olur. Harekete geçirilmiş ihtiyaca psikolojide güdü(motive) adı verilir. (CAN,H., AKGÜN,A.,s.305) Güdü olarak adlandırılan bu etmenler içsel, ya da dışsal olabilir. Güdüler doğuştan olabilecekleri gibi (dürtü, içgüdü), sonradan da kazanılabilirler.

Güdü kavramı ilk olarak Woodworth (1918) tarafından, “bir organizmayı çeşitli şekillerde harekete geçiren enerji birikimi” olarak tanımlanmıştır. Motivasyon Teorilerinin temelini teşkil eden güdüye dayanan teorilerden en önemlisi Cannon (1939) tarafından geliştirildi. Bu teori “homeostasi” kavramına dayanmaktadır. İçsel ya da dışsal etmenler dolayısıyla meydana gelen dengesizlikler, organizmayı denge durumundan uzaklaştırır. Tekrar denge durumuna dönmek için organizma harekete geçer. Bu organizmanın harekete geçmesini ise güdüler sağlar.

Motive olarak da bilinen güdüyü, davranışı amaca doğru yönelten bir güç olarak tanımlayabiliriz. Burada amaç ihtiyaçları tatmin etmektir. Hareket ise ihtiyaçları tatmin etmek için yapılan fiillerdir.

MOTİVASYONUN TANIMI

Motivasyon kelimesi Latince “movere”, yani “hareket ettirme, hareketlendirme” kelimesinden gelmektedir. Motivasyon, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü adı verilir. İnsanlara özgü başarma isteği gibi yüksek dürtülere de ihtiyaç denir. Motivasyon sürecini anlamada ihtiyaçlar, dürtüler ve özendirici uyarcılar arasındaki ilişkiler ve anlamları önemlidir.

Kişilerin yapabiliceklerinin limitini,eğitim ve yetenenek seviyeleri, yapabildiklerinin limitini ise moral ve motivasyon seviyeleri belirler. Elimizden gelenin en iyisini yapabilmemiz, motive olmamıza bağlıdır. Motivasyon, başarı için şarttır ama tek başına yeterli değildir. Hepimiz hayatta daha başarılı olmak isteriz, başarılı olmak için yapmamız gerekenleri biliriz. Bunları niçin yapmamız gerektiğini biliriz. İstersek nasıl yapabileceğimizi de, yapmakla neler kazanacağımızı, yapmamakla neler kaybettiğimizi de biliriz. Ama,yine de o “yapmamız gerekenleri” yapmayız? Peki bizi durduran nedir? Cevap atalet! Atalet; durağanlık,tembellik,miskinlik,üzerine ölü toprağı serilmiş gibi hareket etmek,hareketsizlik gibi anlamlara gelir. Atalet halinde olmanın tersi, hareket halinde olmaktır. Ataletin panzehiri nedir?



Psikolojik bir olgu olan motivasyonun değişik açılardan ele alınmış olması bir çok tanımının yapılmasına neden olmuştur. Aşağıda bu tanımlardan bazıları verilmiştir.

“Zihinsel olarak nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı ve nasıl bir yaşam elde edeceğinizi oluşturmak ve kavramaktır. Yani bilinçli bir şekilde karar vermek ve uygulamaktır. Bu mantıkla yola çıkan kişi zihinsel olarak verdiği kararı harekete geçirmek için mücadele etme olayıdır.”

“Kişilerin belirli bir amacı gerçekleştirmek için kendi arzu ve istekleri ile davranmaları.”
“Örgütün ve bireylerin ihtiyaçlarının tatminle sonuçlanacak bir iş ortamı oluşturarak bireyin harekete geçmesi için etkilenmesi ve isteklendirilmesi süreci.”

“Bireyleri, onların özel bir tavırla hareket etmelerine, davranmalarına teşvik eden; kendilerinden veya çevrelerinden kaynaklanan çeşitli güdü ve güdüler topluluğu.”

“Bir hareketin yönü, şiddeti ve devamlılığı üzerine çabuk ve derhal yapılan etki”

“Davranışın nasıl başladığı, sürdürüldüğü, yönlendirildiği, durdurulduğu ve tüm bunlar sürerken organizmada mevcut olan öznel reaksiyonlar.”

“Bir şey yapma isteğidir ve yapılan fiilin bireyin ihtiyaçlarını tatmin etme yeteneği sürdükçe bireyde bulunur.”

“Güdülerin etkisiyle eyleme geçme ve gerçekleştirme sürecidir.”

MOTİVASYON SÜRECİ

Motivasyon başlangıcı motive olmakla başlar. Motivasyon ya da diğer bir deyişle güdüleme gözle görülmeyen varsayımsal bir olgudur ve davranışı anlamada çok önemli bir süreçtir. Buna dayanarak güdüyü davranışı amaca doğru harekete geçiren ,yönelten bir iç durum olarak tanımlayabiliriz.(CAN,A.,TEKARSLAN,E,s.101) Motivasyonun amacı eyleme geçmektir. Düşünceleri yaşama geçirme isteği en az bu düşünceler kadar önemlidir. Başarılı insanlar çoğu kez amaçlarını belirleyerek motive olurlar.Başarılı olmak isteniyorsa nereye gidildiği ve ne yapmak istenildiği bilinmelidir. İlerlemek isteyen bir kişi ulaşmayı arzuladığı bazı hedefler belirler. Bu hedefler doğrultusunda yeteneklerini geliştirdikçe bu hedeflere doğru ulaşmaya çalışır. Bu nedenle bir plâna gereksinim vardır. Kişinin amacına yönelik plânlar, müteahhit‘in projesine benzer.Proje olmadan binanın şekli belli olmaz. Yapımında hangi malzemelerin kullanılacağı,kaç kişinin çalışması gerektiği ve işin ne zaman bitireceði belirlenmez.

Bireyde fizyolojik veya psikolojik dengenin bozulması ile eksiklik ortaya çıkar. Bu eksiklik durumu ihtiyaçları yaratır demiştik. İhtiyaçlarda hedefleri belirler ve hedefe yönelik davranışı ortaya yol açar. Örneği: Nereye gideceğinizi, zihinsel olarak oluşturuyor,kavrıyorsunuz ve oraya varmak için harekete geçiyorsunuz.

Olmak istediğiniz gibi olmanın yolu nedir ? Bunu bulmaktır. İçten motive olan kişi düşüncesini eyleme dönüştürür. Hedeflerini belirler ve o hedeflere ulaşmak için harekete geçer.

Motivasyon sürecinde üç aşamadan söz edilmektedir:

· Davranışı tetiklenir ve kişi kendisine bir takım hadefler (Fizyolojik veya psikolojik) koyar. İnsan davranışını tetikleme, insanın içinde onu çeşitli şekillerde davranmasını sağlayan güçler (güdüler) ve bu güdüleri harekete geçiren çevresel faktörlerle ilgilidir.

· Hedefe Yönelik davranışlarda bulunurlar. Amaç zihinde oluşturulan düşünce ve hedeflere ulaşmaktır. (Fiziksel olarak, çünkü bir kuvvet ve güç harcamak zorundasınız.)

· Hedeflere ulaşılır.(Gereksinimlerin Karşılanması Dengenin Bozulması) ama burda olay bitmez, çünkü davranışın sürdürülmesi gerekir.

İlk iki faktöre bağlı olarak, bireyin davranışını sürdürmesi ya da sürdürmemesi ile alakalıdır. Bu üç faktör de çalışan bir insanı analiz etmemiz ve onu anlamamız açısından anahtardırlar. Motivasyon Teorileri de bu üç faktör üzerinde yoğunlaşır.

Burada düşünce ve eylem eşit önemdedir. Başarılı bir insanı düşünün. Hedefine ulaşır ulaşmaz herşeyi bir tarafa atmaz, mutluluğunu arttırmak için, yeni ve daha başarılı hedefler belirler. Bu amaçla kendisini planlar ve çalışmalarını yapar.

Kendini motive eden kişi gelişmeye açıktır. Gelişmenin değişme olduğunu ve değişmenin de bilinmeden bilinmeyene atlayarak riskler içerdiğini kabul ettiğini unutmamak gerekir. Başaramamak demek, gerektiği kadar hazırlıklı olunmadığı anlamın gelmektedir. Bu yüzden eğer başarılı olunmak isteniyorsa yılmamak devam etmek gerekmektedir.

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık