İşlerin Çokluğundan Yaşamaya Vakit Bulamayanlara!

İşlerin Çokluğundan Yaşamaya Vakit Bulamayanlara!

 İşlerin Çokluğundan Yaşamaya Vakit Bulamayanlara!

Hayatta birçok yol vardır. Ya terazimizi elden bırakmayıp dengeli bir yaşamı tercih edeceğiz ya da iniş çıkışlarla dolu uçlarda yaşayacağız. Kimimiz dengeyi hayatımızın her alanında yakalamaya çalışıyoruz. Çoğu zaman bizi ayakta tutan denge oluyor. Vücudun kimyasal dengesi bozulduğunda yaşadığımız sıkıntılar gibi dengeyi kuramadığımız zaman, iş yaşamında, özel hayatımızda ve genel anlamda insan ilişkilerinde problemler yaşıyoruz.

Yaşamaya vakit yok mu dediniz?

Özellikle iş yaşamında denge denildiğinde akan sular duruyor. Birçoğumuz bu dengeyi sağlayamadığımızdan şikayet ediyoruz. İşler nasıl gidiyor diye sorulduğunda hep aynı şeyi söylüyoruz: “İş çok, dolayısıyla da yaşamaya vakit yok”.

Zaman zaman yaşamımızdaki dengelerin bozulması normal sayılabilir aslında. Dış etkenler, bizim dışımızda gelişen olaylar ya da kendi içimizde yaşadığımız problemler denge kaybına neden olabilirler. Hepsinden önemli olan, ipin ucunu kaçırmamaktır¸ çünkü daha sonra bozulan bu dengeleri düzeltmek için çok daha fazla çaba ve enerjiye ihtiyaç duyuluyor.

Her şeyi yerli yerine oturttuk derken yeni kararlar almamız, yeni girişimler yapmamız gerekebiliyor. Sonra bir bakmışız yaşamımız yine alt üst olmuş. Örneğin, bir ara görüşelim dediğimiz insanların sayısı her geçen gün artmış; ama daha hiçbiriyle görüşememişiz. Üç öğünü de işyeri etrafında ya da direk ofis içinde yemeye başlamışız ve bir de tabii uyku saatlerimiz gittikçe azalmış, kuş gibi kalmış. Bıkkınlık ve geçmek bilmeyen bir yorgunluk hali peşimizden sürüklenmiş. Biz her akislikten dolayı strese girer, mide ağrıları çeker olmuşuz. Baş ağrıları, halsizlik ve güçsüz düşen vücudumuzun verdiği daha birçok tepki de üstüne pul biber… Çay, sigara, kola ve kahve ilacımız olmuş.  Doktorlara daha sık gider olmuşuz. Kimi zaman onlar bir hastalık bulamamışlar, vitamin verip olmayan hastalığı iyileştirmeye çalışmışlar; ama şikâyetlerimiz azalmamış. Dinlenmenin en iyi ilaç olacağını söylemişler, yanıt olarak ise, mümkün değil cümlesini duymuşlar.

Yönetecek zamanınız var mı?

Biz güle oynaya okullar okuyup gençliğimize doymamışken, çalışıp para kazanmaya niyetlenmişiz. Profesyonel yaşama adım atarken aklımızdan geçirmediğimiz nice şeye tanıklık etmişiz. Hobilerimizden vazgeçmiş, bizi iyi hissettiren her uğraşı rafa kaldırmışız. Sonra gazetelerin hafta sonu eklerinde stresin bedenimiz üzerindeki etkilerini, iş ile yaşam arasındaki dengeyi, hobileriyle mutlu insanların biyografilerini okur olmuşuz ve bu hikâye hiç de mutlu gözükmeyen bir sona yaklaşır olmuş. Belki bunların hiç birine izin vermemişiz. Öyleyse sadece ne mutlu bize demek yeterli.

İş ile yaşam arasındaki denge denilince akla ilk gelen kuşkusuz, zaman yönetimi.

Bazen yönetebileceğimiz kadar bile zaman kalmıyor bize. Bazense o kadar geniş tutuyoruz ki zamanları, ne işimizi ne kendimizi tatmin edici bir şekilde yaşayamıyoruz. İş yerinde gün boyu aylaklık edip mesaiye kalmak gibi bir saçmalık yapmak da var mesela ya da fazla mükemmeliyetçi olup gereksiz noktalara takılıp vakit kaybederek kendinden zaman çalmak da var; ama iyi yaşamak için çalıştığımız düşünülürse, çalışmak uğruna yaşamaya vakit ayırmamak başlı başına bir çelişkiye benziyor.

Fırsatları kolla, çabala ve sadece gerektiği kadar fedakârlık yap !

Öte taraftan kendine ve yaşamaya yeterince vakit ayırmak nedir, bunu da sormalıyız. Televizyon karşısında geçirdiğimiz saatler mi? Ailemize ve çocuklarımıza ayırdığımız zaman mı? Kendi özel işlerimizi rahatlıkla yapıp yorgunluğumuzu atacak kadar dinlenebilmek mi? Tatile gidebilmek mi? Dostlarımızla birlikte geçireceğimiz günler için program yapabilmek mi?

Herkesin hayattan umdukları nasıl farklıysa, bu sorunun yanıtı da değişiyor herkes için tabi ki. Kimimiz için akşam belli bir saatte çıkmaktır yaşamak, kimimiz için ise vücut saatini yaşam koşullarına uydurmaktır. Şu bir gerçek ki çoğu zaman sabah 9 akşam 6 bir işten daha fazlası gereklidir yaşamak için. Yaşamlarımızda önceliklerimizi belirlemeli ve o önceliklerden taviz vermemeliyiz. Fırsat kollamak, çabalamak ve sadece gerektiği ölçüde fedakârlık yapabilmek gerekir.

Hani bazen iş çıkışı üstümüzden dozer geçmiş gibi evin yolunu tutuyoruz ya, içimizden gelmiyor hiçbir şey yapmak. İşte öyle zamanlarda içinden sinemaya gitmek geliyorsa uygunsuz bir saat olsa bile uyuyakalma riskini göze alarak gitmek gerekir o filme. Bir arkadaşının doğum günü partisi varsa gözünde büyümemeli gideceğin yol. İtalyanca kursuna yazıldıysan üşengeçliği üzerinden atıp sürdürmen gerekir çalışmalarını. İşlerinin yoğunluğu, ilk fırsatta spor salonundan çıkıp arkana bakmadan kaçmak için bir bahane oluyorsa yanlış yapıyorsun demektir. İnsanoğlu kimi zaman bahanelere sarılıp iç dünyasına çekiliveriyor çünkü. Bunu bilmeli ve şikâyet etmek yerine yaşamaya bakmalıyız

Hayatı ıskalamamak için

Sonuçta işimizi seçmek de mümkün görünüyor. İşin yaşam olması durumunda öncelikler hep iş ve kariyer yönünde olabiliyor. Bu da kendi içinde çok fazla neden bulundurabilen haklı bir seçim. İş ortamında paylaşılanlar, çalışma şartları, maddi manevi yararlar ve kişisel hedefler bu seçimde başrolleri oynuyor.

Üstelik bu, işinden zevk almak, çalışmaktan, yeni bir şeyler üretmek ve keşfetmekten mutlu olmak anlamlarına da geliyor. Mutlu bir yaşam için çalıştığımız düşünülürse enerjimizi katlayarak artırmak ve çalışırken mutlu olmak da başlı başına bir başarı aslında. Sevilen işi yapmak denilebilir bu duruma. Belki de yaşamın gerçekleri ile yüzleşip oyunu kurallarıyla öğrenmek…

İster yaşama yakın durmak, ister kariyerde emin adımlarla ilerlemek olsun, hangi yolu seçersek seçelim bizim seçimimiz bu olmalı aslında, keyif almasını öğrenmek…

Hayatımızı nasıl yaşayacağımızı, kendi önceliklerimize ve ideallerimize göre belirlememiz gerek. Bu sorumluluğu alıp gerekli dengeleri kendi içimizde sağladığımız müddetçe hayatı ıskalama ihtimalimiz yok. Yeter ki hayatı kendi doğrularımızla kendimizce yaşamaya istekli olalım; çünkü o zaman dengemizin bozulması sonucu tökezlesek bile yeniden ayağa kalkacak gücümüz olacak ve iş ile yaşam arasındaki dengeyi sağlayıp boynu bükük gaziler olarak dolaşmayacağız caddelerde.

Alıntı

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık