BAŞARI OLMAK İÇİN NE YAPILMALI

BAŞARI OLMAK İÇİN NE YAPILMALI

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası; Dostunun yüz karası, düşmanın maskarası.
Mehmet Akif Ersoy
Her insan, başarılı ve önemli biri olmak ister.
Fransız filozofu Alain, istemek iki türlüdür, der. Meselâ bir dağa tırmanmak için iki şey yapılır: Bir, dağın ayağımızın altına gelmesini bekleriz. İki, kalkıp yürümeye başlar ve dağa tırmanırız.
Başarılı olmak isteyen insanların büyük bir kısmı, dağın gelmesini bekliyor. Hiçbir dağ, zirveye çıkmak isteyenlerin ayakları altına gelmez.
Bir hedef belirleyen, bu hedefe nasıl varacağını da plânlamak zorundadır. Yeteneklerine göre hedef belirlemek, hedefe varmak için çalışmak kadar önemlidir.
Başarı, alın teri kadar, zihin teri de ister. Her başarı, bedel ister.
Bedel ödemeyi göze almayan, başarıyı rüyasında görür.
Kur'an, insan için sadece çalıştığının karşılığı vardır, buyurur.
Hedefe önce zihnen odaklanmak gerekir. Seçtiğimiz hedefe nasıl varacağımızı iyi düşünmek, nasıl bir bedel ödeyeceğimizi doğru tahmin etmek ve hedefe bizi ulaştıracak vasıtaları nasıl temin edeceğimizi kararlaştırmak gerekir.
Plân ve karar safhasından sonra alın teri dökme safhası gelir elbette. Çalışırken yorulacak, terleyeceksiniz. Beliniz ağrıyacak, sırtınız terleyecek, omuzlarınız çökecek, ayaklarınız yorulacak. İcabında geceleri uyumayacak, gündüzleri eve geç döneceksiniz. Rahatınızdan fedakârlık yapacaksınız.
İnsanlarla görüşmek, yardımlaşmak da gerekir. İnsanlarla diyaloglarınız ne kadar iyi ise başarıya o oranda kolay ulaşırsınız. Zaman zaman anlaşmazlıklar da karşınıza çıkar. Hayat, düz bir tren yolu değildir. Engebelidir; yokuş çıkarsınız, iniş inersiniz. Bazen yoldan sapıp patikadan yürümek zorunda kalırsınız.
Kimi zaman beklenmedik bir anlaşmazlık ortaya çıkar. Böyle durumlarda esnek davranmak, gerektiği zaman taviz vermek, yeri geldiği zaman taviz koparmak zorundasınız.
Yeteneklerimizi geliştirmek zorundayız. Alanımızla ilgili işleri, başkalarından daha iyi yapmak zorundayız. Bizim yaptığımız işi, bizden daha iyi yapan varsa ondan öğreneceklerimiz var demektir. Kendimizi yenilemek mecburiyetindeyiz.
Mazeretlere sığınmayın. Mazeretleri yok edin. Hiçbir mazeret, elde edilemeyen başarının yerini tutmaz.
Sürekli öğrenme çağındayız. Her gün yenilikler, icatlar, keşifler yapılıyor. İnsan, çalıştığı alanı takip etmeye, sahasındaki yenilikleri öğrenmeye mecbur. Çünkü hayat bir maratondur; duran, geçilir.
Hayat boyu koşmak zorundayız.
Başarı kitapları yazarı Mümin Sekman, mutlaka plânlama I alışkanlığı edinilmesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
"Plânlama alışkanlığını ele alalım. İşlerin düşünülmesi ve yapılması sürecinde toplumların davranışlarını karşılaştıralım.
"1. Afrikalılar: Önce yaparlar, sonra düşünürler. Bu nedenle sürekli geri kalırlar.
"2. Amerikalılar: Önce düşünür, sonra yaparlar. Bu nedenle sürekli ileri giderler.
"3. Türkler: İşi nasıl yapacağımızı, işi yaparken düşünüyoruz. İşi nasıl yapmamız gerektiğini, işi yaparken öğreniriz. Bu nedenle de yerimizde sayıp duruyoruz. Millî gelirimizin artıp azalması da bunu doğruluyor. Bütün bunların altında, 'Göç yolda düzülür.' anlayışı var. Bu atasözü, bize çok büyük bedeller ödetiyor. İşi yaparken, işi plânlamaya çalışıyoruz. Önce plânlayıp sonra yapmıyoruz."
Başarının temel prensipleri, her yerde aynıdır; kişiden kişiye, ülkeden ülkeye, devirden devire değişmez. Başarının temel kurallarını şöyle sıralayabiliriz:
1. Bir işi önceden enine boyuna düşünmek, doğru analiz ve sentezler yapmak, doğru kararlar vermek.
2. Plânlı çalışmak.
3. Verdiği kararlan azim ve kararlılıkla uygulamak.
4. Engeller karşısında yılmamak, sabırla çalışmaya devam etmek.
 
Bu prensiplere uyarsak, başarı merdivenlerini kolay tırmanırız.
İşin gerektirdiği emeği vermeden, başarının bedelini ödemeden kolay yoldan hedefe ulaşmak mümkün değildir.
Netice:
1.  Yapacağın işi önce iyice düşün ve güzelce plânla.
2. En kötü plân, plansızlıktan iyidir.                                      
3.  Uygulanamayan plânı yenile, uygulanabilir hâle getir.
4.  Hiçbir başarı, bedel ödemeden elde edilmez. Bedel ödemeye hazır ol.
 
Fıkra
"O KELİNÇE PEN KALKARUM"
Temel, Fransa'ya gider ve eşi Fadime'yle birlikte müzeye gitmeye karar verirler. Müzede dolaşırken yorulurlar ve Temel bir koltuğa oturur. Çok geçmeden bir görevli gelir:
- Bu, 14. Lui'nin koltuğu. Buraya oturamazsınız. Temel, hiç istifini bozmadan:
Zararı yok emice, o kelinçe pen kalkarum.
DERLEYEN...MURAT KÜDEN(KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]



Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık