Gelişim Psikolojisi ( Yetişkinlikte Kişilik )

Gelişim Psikolojisi (    Yetişkinlikte Kişilik  )

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ

  Yetişkinlikte Kişilik

  Kişilik, hem oluşum hem de içerik ögelerini bir arada taşıyan,
aynı şekilde hem değişime hem de kararlılığa olanak tanıyan karmaşık
ve dinamik bir sistemdir. Kişilik etkileşen bir sistem olarak kabul
edildiğinde, herhangi bir alandaki değişimin sistemin bütününde de değişime yol açacağı açıktır. Örneğin, dış alanlardaki (toplumsal çevredeki) değişim toplumsal etkileşimde de değişime neden olur, o da toplumsal rol ve davranışta değişime yol açar. Bu rol değişimleri bireyin
benlik algısını ve kavramını değiştirir, bu da kişilik özelliklerinin ve
üsluplarının değişimine neden olur. Bu değişimin derecesi toplumsal
değişimin derecesine bağlıdır. Öte yandan, kişilik sisteminin kararlılığı
da söz konusudur; ayrıca en özel yönler en az değişim gösterirler,
üstelik yetişkinlikteki roller de oldukça tutarlıdır. Dış tutarlılık kişilik
tutarlılığını da pekiştirir.

  Yetişkinin kişilik sistemindeki gelişimsel değişimler merkezkaç
bir özellik taşır, yani birey içerden dışarıya doğru döner. Yeni rollerin
öğrenilmesi, yeni kişilik üsluplarının ve benlik kavramlarının
geliştirilmesi, birey ile genişleyen çevresi arasında uygunluk sağlama
gereksinmesinden doğar. Kuhlen yetişkinliğin bu dönemindeki gelişime
"genişleme büyümesi" adını verir. Bu dönem, başarıya ulaşma, güç
kazanma, kendini gerçekleştirme ve yeterlilik eğiliminin en üst düzeyde
olduğu dönemdir.

  Yetişkinliğin orta yıllarında kişilik sistemi içinde bir denge durumu
söz konusudur. Hem bireyin toplumsal dünyası genişleme hızını
yitirmiştir, hem de birey genişlemeyle başa çıkabilecek beceriler
geliştirmiştir. Ayrıca, bireyin kendine ilişkin deneyimi de artmış ve birey
kişiliğinin iç ve dış yönlerini daha iyi bütünleştirebilir duruma gelmiştir.
Ancak, yaşın ilerlemesiyle birlikte dış toplumsal durumlar
önemini yitirmeye ve içsel süreçler önem kazanmaya başlar. Birey
yaşlandıkça toplumsal rollerinin sayısı ve çeşitleri azalmaya, toplumsal
etkileşim sıklığı düşmeye, kişiliğin daha iç özellikleri açığa çıkmaya
başlar. Orta yıllarda elde edilmiş yeterlilik duygusu, birey yaşlandıkça
yaşanacak yılların sınırlı olduğu bilinciyle, giderek kendini
gerçekleştirme çabasına yerini bırakır. Bu gelişmeyi vurgulayan yazarlardan biri de Jung'tur (1933): "Yaşlanan insanlar artık yaşamlarının
artmadığını ve genişlemediğini farketmekte ve karşı konulmaz
bir iç güç yaşamı gitgide daraltmaktadır. Genç bir insan için kendi
kendisiyle fazlaca ilgilenmek neredeyse bir suç, en azından bir tehlikedir.
Oysa yaşlanmakta olan bir insan için kendi kendisine ciddi bir ilgi
göstermek bir zorunluluk ve görevdir."

  Elli yaşlarından başlayarak kişilikte görülen gelişimsel değişimler,
daralma, merkezde yoğunlaşma ve içselliğin artması biçiminde
ortaya çıkmaktadır. Yaşlılıktaki kişilik değişimi araştırmalarını gözden
geçiren Riley, Foner ve arkadaşları, yaşlıların gençlere oranla daha
katı, değişen uyaranlara daha zor uyan, tutumlarında dogmatiklik
düzeyi yüksek, daha hoşgörüsüz, toplumsal baskıya daha dayanıklı
kişilikte olduklarını bulmuşlardır. Yaşlılar daha edilgin, iç dünyalarına
daha dönük, kendi duyguları ve fiziksel işlevleriyle daha ilgilidirler.
Duyu ve sinir merkezlerinin uyarılmasındaki düşüş ve zihinsel yetilerin
değişimi de bu özellikleri etkiliyor olabilir.

  Chicago Üniversitesi'nce, özel kişilik özelliklerinin değişimi yerine,
bütün kişilik sisteminde yaşla ortaya çıkan değişimler araştırılmıştır.
Kansas kentinde 40-90 yaşları arasmdaki 700 denek 7 yıl boyunca
sürekli incelenmiştir. Araştırmada yaşa bağlı üç kişilik değişimi
bulunmuştur: Cinsiyet rolü algılamasında, içe yönelmenin artışında ve
sorunlarla başaçıkma üslubunda. Kişiliğin fazla değişim göstermeyen
yönleri olduğu da saptanmıştır. Bulgular kişilikte hem değişim hem de
kararlılık olduğu görüşünü desteklemektedir. Bu araştırmada değişim
göstermeyen kişilik özelliklerinin ortak noktası, bunların kişiliğin uyuma
yönelik özellikleri olmasıydı. Bunlar Neugarten'in "Kişiliğin
toplumsal-uyumsal özellikleri" dediği özelliklerdir. Testler, kişiliğin
uyum özellikleri ve genel kişilik yapısı alanlarında bireyler arasında
farklılık olduğunu göstermekte, ama yaşla farklılaşma olmadığını ortaya
koymaktadır. Sağlıklı yaşlı insanlarda yaşa bağlı farklılaşma
görülmemekte, buna karşılık hastalığın kronolojik yaştan daha etkili
bir değişken olduğu anlaşılmaktadır. Genel olarak, bulgular kişiliğin
toplumsal-uyumsal niteliklerinde yaşla değişimin çok fazla olmadığı
doğrultusundadır. Şu halde, kişiliğin "içerik" yönleri (kişisel üslup,
kişilik çizgileri ve diğerleri) orta ve ileri yaşlarda oldukça kararlılık
göstermektedir. Ayrıca bulgular, birey ile toplumsal çevresi arasındaki
uyum ilişkisinin oldukça kararlı olduğunu ortaya koymaktadır. Yaşla
yeni roller edinilse bile kişilik içeriği aynı kalmaktadır.

  Buna karşılık, Kansas City araştırması kişiliğin "oluşum" yönlerinde
yaşla birlikte oldukça önemli değişimler saptamıştır. Bu değişimlerden
biri, yaş ilerledikçe "kişiliğin gittikçe içselleşmesi"dir. Bu
değişim orta yıllarda kendi kendine düşünme ve içebakış olarak ortaya
çıkmaya başlıyor, gitgide daha belirgin hale geliyor. Ayrıca başka
araştırmalarda da, yaşla birlikte ego enerjisinde azalma ve ego üslubunda
değişme olduğu, içsel dürtülere duyarlı olma özelliğinin arttığı
bulunmuştur. Bu bulgular projektif testlerden elde edilmiştir.

  Bulgular, dış dünya görevleri için kullanılan ego enerjisinin yaşla
azaldığını göstermektedir. Yaşlı insanlar dış uyarıcılar yerine iç
uyarıcılara karşı daha duyarlıdırlar, duygusal yatırımları artmaktadır. Ego
üslubu da değişmekte, etkin denetimden edilgin denetime yönelinmektedir.
Cinsiyet rolü algılamasındaki değişim TAT testi ile saptanmıştır.
Buna göre, erkekler gittikçe daha boyun eğici, kadınlar ise
daha çok yetkeci olmaya yönelmektedirler. Ayrıca, kadınlar yaşlandıkça
kendi saldırgan ve benmerkezci dürtülerine karşı daha hoşgörülü
olurken, erkekler kendi duygusallık ve bağımlılık dürtülerine
karşı daha hoşgörülü olmaktadırlar. Bu sonuçlar Jung'un klinik gözlemlerini destekler niteliktedir.

  Neugarten, bu bulguları şöyle özetlemektedir: 40 yaşındakiler
çevreyi, cesareti ve riske girmeyi ödüllendirici olarak görürken,
kendilerini de bu doğrultuda çıkacak fırsatları değerlendirebilecek güçte
görmektedirler. 60 yaşındakiler ise çevreyi karmaşık ve tehlikeli olarak
görürler. Yaşamla başaçıkma üslupları yaşla birlikte belirgin farklılıklar
göstermektedir. İç dünyaya ilgi artar, dış dünyadaki insan ve
nesnelere duygusal yatırım azalır. Dış dünyadan iç dünyaya doğru bir
geçiş söz konusudur. Çeşitli uyarıcılarla ve zorlu durumlarla başaçıkmada
düşüş ve isteksizlik görülür. Yaşlılar düşüncelerini aktarmada
daha dogmatik terimlere başvururlar, neden-sonuç ilişkisini açıklamada
başarısızdırlar, başkalarının tepkilerine duyarlılık azalır, vb.

  Daha önce belirtildiği gibi, Neugarten, evre kuramcılarının tek
yönlü ilerleme görüşünü reddetmekte ve yaşam süresinde değişmez
bir kararlılık olmadığını ileri sürmektedir. Ayrıca ona göre yaşlılığın yaş
sınırları da değişmektedir. Araştırmacılar bugün genç-yaşlı (young-old)
ile yaşlı-yaşlı (old-old) arasında ayırım yapıyorlar ve bunları birbirinden
ayıran belirli yaşlar da yoktur. Birleşik Devletler'de emekliler
arasında genç-yaşlılar hızla artıyor; bunlar, fiziksel ve zihinsel bakımdan
dinç, mali bakımdan refah içinde, siyasal bakımdan etkin, tüketici
olarak da hırslı kişilerdir, zamanlarını iyi bir biçimde değerlendiriyorlar.
Yetişkinliğin yaş sınırları değiştiği için, 30 yaşında fakülte dekanı,
35 yaşında büyükanne, 50 yaşında emekli, 65 yaşında ilkokulda
çocuğu olan baba, 55 yaşında yeni bir iş başlatan dul, 70 yaşında üniversite öğrencisi olan insanlar var. "Yaşına göre davran!" uyarısının
günümüzde hiçbir anlamı kalmamıştır.

  Öte yandan, Neugarten'e göre, bunalım kavramı da anlamını yitirmektedir.
Evden ayrılma, evlenme, anababa olma, menopoz, emeklilik
gibi olaylar yaşamın normal "dönüm noktaları"dır. Kuşkusuz,
bunlar benlik kavrammda ve kimlikte değişimlere yol açarlar ve insanlar
bu olayları değişik güçlük derecelerinde yaşarlar; ama "bunalım"
yaratmazlar. Örneğin, orta yaşlı erkeklerin çoğu için emeklilik
normal bir olaydır. Emeklilik 65 yerine 50 yaşında gelirse asıl o zaman
bir bunalım olabilir. İnsanlar 40, 50 ya da 60 yaşında olmaktan
değil, bu yaşlarda ne yapacakları konusunda kaygı duyuyorlar. Yeniden
genç olmak istemiyorlar, ama toplumsal bakımdan kabul gören ve
kişisel bakımdan doyum sağlayan yönlerde yaşlanmak istiyorlar (B.L.
Neugarten, 1980).

  Kişilik açısından açıklanması gereken konulardan biri de kişilikteki
iç gerilimdir. "Kişilik farklılaşması" kişinin benlik kavramındaki
özelleşmenin ve karmaşıklığın artmasının anlatımıdır. Kişiler olgunlaştıkça, özel ve biricik bir benlik olmalarına katkıda bulunan özel ilgiler, değerler ve roller geliştirirler. "Kişiliğin bütünleşmesi" ise, benliğin
çeşitli boyutlarının tutarlı bir birlik içinde örgütlenmesidir, benliğin
çeşitli boyutlarının 'aynı' kişinin parçaları olarak 'birlikte tutulması'dır.
Başka bir deyişle, benlik için değişik rollerde ve zaman boyunca
bir tutarlılık vardır. Yaşam boyunca kişilik farklılaşması ile
kişilik bütünleşmesi arasında belirli bir gerilim yaşanır. Ergenliğin son
dönemi ve genç yetişkinlik sırasında bu gerilim kimlik arayışına yansır.
Aşırı farklılaşma rol dağınıklığıyla ya da uygunsuz kimlik tanımlamasıyla
sonuçlanabilir. Erken bütünleşme ise yanlış kimlik kararlarıyla
sonuçlanabilir. Yetişkinlikteki kimlik gelişiminin önde gelen
sorunu, yetişkinden beklenen birçok farklılaşmış rol karşısmda bütünleşmiş bir benlik duygusuna ulaşmış olmaktır.

  Knox, orta yaşlardaki benlik gelişiminin belirli bir örüntü izlediğini
söylemektedir: a) Yirmilerin sonları ve otuzların başları: Bu
dönem bir durulma, düzen ve çabalama dönemidir. b) Otuzların sonları
ve kırkların başları: Bu dönem hem görünüşün hem de etkinliğin
yeniden yönlendirildiği dönemdir. Bu dönemde yetişkinlerin çoğu insan
yaşamının hazlarından ve acılarından pay almaya daha istekli
olurlar ve dostluğun kalitesi daha önem kazanır. Var olan benlik duygusu
ile katılım yapısı arasındaki uygunluğun yeniden gözden geçirilmesi
orta yaş geçişine yol gösterir. c) Kırkların ortaları ve altmışların
başları: Bu dönem benlik duygusunda artan bir değişkenlik içerir.
Bu dönem boyunca pek çok insan kararlılık, yeterlilik, sorumluluk
ve olgunluk aşamasına ulaşır (Schiamberg ve Smith, 1982).
 DERLEYEN...EMRE ŞEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık