Konuşma Sanatı(Çabuk ve Kolay Yoldan Etkili Konuşmak)

Konuşma Sanatı(Çabuk ve Kolay Yoldan Etkili Konuşmak)

Gündüzleri nadiren televizyon seyrederim. Fakat bir arkadaşım daha çok ev kadınlarını ilgilendiren bir şovu izlememi istedi. Çok yüksek bir izlenme oranına sahipti ve arkadaşım şovdaki izleyici katılımının ilgimi çekeceğini düşünüyordu. Gerçekten de öyle oldu. Birkaç bölümünü izledim ve program sunucusunun izleyenleri konuşmaya sevketmesi beni şaşırtmıştı. Bu insanlar kesinlikle profesyonel konuşmacılar değildi. İletişim konusunda hiç eğitim almamışlardı. Bazıları kötü bir dilbilgisiyle konuşuyor ve yanlış kelimeler kullanıyorlardı. Fakat hepsi çok ilginçti. Konuşmaya başladıklarında ekranda görünme korkuları kayboluyordu ve izleyicilerin dikkatini çekiyorlardı.
Neden acaba? Cevabı biliyordum çünkü aynı tekniği yıllarca ben de uyguladım. Bu basit, sıradan insanlar bütün insanların ilgisini çekiyorlardı; kendileri hakkında konuşuyorlardı, kendi utanç anlarını ve mutluluk anlarını anlatıyorlardı. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini düşünmüyorlardı. Diksiyonlarım ve kurdukları cümleleri düşünmüyorlardı. Fakat izleyiciden yeterince kabul görüyorlardı, söyledikleri büyük bir dikkatle dinleniyordu. Bu çabuk ve kolay yolla etkili konuşmak için üç temel ilkenin kanıtıdır:
1. DENEYİME YA DA ÖĞRENMEYE DAYANARAK KONUŞMAYA HAK KAZANDIĞINIZ ŞEYLER HAKKINDA KONUŞUN
O televizyon programını ilginç kılan ve gerçek hayat öyküleri anlatan kadın ve erkekler kişisel tecrübelerinden bahsediyorlardı.
Bildikleri bir şey hakkında konuşuyorlardı. Bu insanlara komünizmi veya BM'nin yapısını tanımlamaları istenseydi programın ne kadar sıkıcı olacağını bir düşünün. Fakat bu birçok konuşmacının birçok konuşmada yaptığı hatalardan biri. Hiç ilgilenmedikleri veya çok az ilgilendikleri veya çok az kişisel bilgiye sahip oldukları konuları anlatma gereği hissediyorlar. Demokrasi, milliyetçilik gibi konuları seçip, oradan buradan buldukları alıntıları ve zamanında üniversitede aldıkları politika dersinde işledikleri genellemeleri birleştirip saatlerce izleyicilerin önünde debelenirler. İzleyicilerin bu materyallerin gerçekçi, anlaşılır ve uygulanabilir bir düzeye indirgemelerini istedikleri konuşmacıların aklına gelmez bir türlü.
Dale Carnegie eğitmenlerinin Chicago'daki Conrad Hilton Hotel'inde düzenledikleri bir bölge toplantısında genç bir öğrenci konuşmacı şunları söylemişti: "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik. Bunlar insanlık sözlüğünde bulunan en güçlü fikirlerdir. Özgürlük olmadan hayatın hiçbir anlamı yoktur. Hareket özgürlüğünüzün her açıdan kısıtlandığı bir hayatın nasıl olabileceğini bir düşünün." Buraya kadar konuştu çünkü söylediklerine neden bu inandığını soran eğitmen araya girmişti. Konuşmacıya, söylediklerini kanıtlayacak kişisel tecrübeleri veya kanıtı var mı diye soruldu. Bunun üzerine inanılmaz bir hikaye anlattı bize.
Fransız yeraltı örgütünde militanmış. Nazi baskısı altında kendisinin ve ailesinin çektikleri eziyetleri anlattı bize. Gizli polislerden kaçışını ve Amerika'ya gelişini anlattı. Konuşmasını şöyle bitirdi: "Bugün Michigan Caddesi'nden buraya gelirken istediğim gibi hareket ediyordum. Bir polisin yanından geçtiğimde beni dikkate bile almadı. Bu otele girerken herhangi bir kimlik göstermek zorunda değildim ve çıktıktan sonra da Chicago'da istediğim yere gideceğim. İnanın bana, özgürlük için savaşılabilir." Konuşmacı ayakta alkışlandı.
HAYATIN SİZE NE ÖĞRETTİĞİNİ ANLATIN BİZE
Hayatın kendilerine öğrettiklerini anlatan konuşmacılar dinleyicilerin dikkatini hiçbir zaman azaltmazlar. Deneyimlerime dayanarak konuşmacıların bu görüşü kolay kolay kabul etmediklerini söyleyebilirim. Kişisel deneyimleri çok sıradan ya da çok kısıtlayıcı olduğu için tercih etmiyorlar. Onlar daha çok sıradan insanların anlayamayacağı genel düşünce ve felsefe ilkelerinin karmaşık dilini kullanmayı tercih ederler. Biz bilgiye açken onlar bize sadece yorum yaparlar. Ana fikrimiz sonuçta şöyledir: Hayatın sana öğrettiklerini anlat ben de seni bütün dikkatimle dinleyeyim.
Emerson herhangi bir şey öğrenebileceği her kişiyi seve seve dinleyeceğini söylemişti. Demir Perde'nin batısında kalan birçok insandan daha fazla konuşmayı dinlediğimi iddia edebilirim ve bir konuşmacı kişisel tecrübelerinden bahsettiği zaman hiçbir şekilde sıkılmadığımı tüm samimiyetimle söyleyebilirim.
Örneğin: Birkaç yıl önce bir eğitmenimiz New York City Bank'ın kıdemli memurlarım eğitiyordu. Doğal olarak bu yaştaki insanları hazırlamakta güçlük çekiyordu. Hayatları boyunca kişisel düşüncelerini irdelemişler, kendi inançlarım beslemişler, olanları kendi bakış açılarından görüp ve kendi tecrübelerini yaşarlar. 40 yıl boyunca konuşmak için materyal toplamışlar. Bazıları için bunu anlamak zordu.
Bir cuma günü bir bankacı geldi -biz bu kişiyi Bay Jackson diye adlandırıyoruz- ve ne hakkında konuşması gerektiğini düşünüyordu. Ofisinden çıktı, Forbes dergisinin bir sayısını aldı ve sınıfın toplanacağı Ulusal Rezerv Bankası'na doğru giderken "Başarmak için on yılınız var" adlı makaleyi okudu. Bu makaleyi ilginç bulduğundan değil, konuşma süresini doldurmak için bazı şeyler hakkında konuşması gerektiğinden okudu.
Bir saat sonra okuduğu makalenin içeriğini ilginç bir şekilde sunmak üzere ayağa kalktı.
Ve kaçınılmaz sonuç neydi sizce?
Söylemeye çalıştığı şeyi iyice sindirememişti. "Söylemeye çalıştığı" bu durumu tam olarak açıklıyor. Sadece çalışıyordu. Söylediklerinde gerçek bir mesaj yoktu; bütün tavırları ve ses tonu bunu açıkça gösteriyordu. Dinleyicilerden etkilenmelerini nasıl
isteyebilirdi ki! Sürekli makaleye değiniyordu. Dergiden birçok alıntı [vardı fakat Bay Jackson'dan çok az şey içeriyordu konuşma.
Konuşmasını bitirdikten sonra, eğitmen şöyle dedi ona: "Bay [ Jackson, bu makaleyi yazan karanlık kişilik bizi ilgilendirmiyor. O j burada yok. Onu göremiyoruz. Fakat sizinle ve sizin fikirlerinizle ilgileniyoruz. Bize başkalarının ne düşündüğünü değil, sizin ne düşündüğünüzü, kişisel olarak söyleyin. Aynı konuyu haftaya tekrar ele alır mısınız? Makaleyi tekrar okuyun ve yazarla hemfikir olup j olmadığınızı bir düşünün? Eğer hemfikirseniz, uyuştuğunuz noktaları i kendi deneyimlerinize dayanarak gösteriniz. Eğer değilseniz nedenini j belirtiniz. Bu makale konuşmanız için bir başlangıç noktası olsun." Bay Jackson makaleyi tekrar okudu ve yazarla hiç I uyuşmadığını gördü. Fikirlerini banka yöneticisi olarak tecrübe I edindikleriyle birleştirdi ve genişletti. Bir hafta sonra kendi inanç ve I tecrübeleriyle dolu bir konuşma sundu bize. Hangi konuşmanın daha | etkili olduğu kararını vermeyi size bırakıyorum.

DERLEYEN...EMRE ŞEN (KESFETKENDİNİ EDİTÖRÜ)
İletişim:[email protected]

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık