Kariyer ve Kariyerde Yükselme Yolları

Kariyer ve Kariyerde Yükselme Yolları

 Kariyer ve Kariyerde Yükselme Yolları
   
Alice bir yol ayrımına gelmişti. “Hangi yolu seçmeliyim?” diye sordu. “Nereye gitmek istiyorsun?” diye sordu Çizgili (Sırıtkan) kedi.“ Bilmiyorum.” dedi Alice. “O zaman” dedi kedi, “Fark etmez.”
 

Alice Harikalar Diyarında

Evet, sırıtkan kedi söylemeden de biliyoruz: “Planlamamak”, “hedeflememek” çok kötü şeyler. Ama “planlayamamak” ve “hedefleyememek” onlardan da beter. İşte maalesef, bizim hastalığımız bu. Türkiye’de, bir gencin üniversiteyi bitirene kadar olan yaşam sürecindeki önemli seçimlerine yakından baktığımızda, pek de kişisel zayıflıkların kurbanı olmadığımız ortaya çıkıyor.

Maalesef geleceğimize ait seçim yapabildiğimiz tüm noktalarda garip bir sınav sistemiyle karşılaşıyoruz. "Seçme"nin değil “yerleştirilme”nin önemli olduğu bu dünyada, tüm hayallerimiz sürekli suya düşüyor. Hayatımızın üzerine özgül ağırlığımızı bir türlü koyamıyoruz. “Az”la yetinmeyi, “çok”a tamah etmemeyi ilke edinmeye başlıyoruz. Hayallerimiz küçüldükçe
küçülüyor.

“Belirsizlik” ülkemizde çok alışıldık bir kelime olduğu gün, maalesef “planlama” hakkımız da elimizden alınmıştı. Ama küçük de olsalar, “hayal kurma” hakkımızı kimselere vermedik çok şükür. O yüzden, “Ben yarın ne olacağımı bilmiyorum, 5 yıl sonrasını nereden bileyim kardeşim?” demediniz, sağ olun anketimize cevaplar verdiniz. Gerçi “Peki neler planladın bu hedefine ulaşabilmek için?” sorusu olsaydı, net bir cevap alamayacaktık ama ne yapalım. Dedim ya, biz azla yetinmesini iyi biliriz!

Anketimize aldığımız cevaplara göre, çalışanların yüzde 44’ü, beş yıl sonra, kendilerinin şu anki pozisyonlarına göre daha yükselmiş olacaklarını düşünüyor. Toplamda yaklaşık yüzde 36’lık bir kesimin ise bir “kariyer değişikliği” planladığını (ya da hayal ettiğini) söylemek mümkün. Sadece yüzde 10’luk bir kesim emekli olmayı hedefliyor. Benim çevremde bu oran çok daha fazla ama okuyucu kitlemizin yaklaşık yüzde 60’ının 29 yaş altında olduğu gerçeği sanırım bu sonuçlarda etkin!

Tam da okuyucu profilimizdeki yaş dağılımına değinmişken... Aslında “plansızlık” milletlere özel olduğu kadar, yaş gruplarına da özel bir durum. Dünyanın her yerinde gençler, gelecekleriyle ilgili somut kararlar almakta zorlanıyor. Gelin siz düşünün Türkiye’de yaşayan bir genç olmanın zorluğunu! Aslında işin ilginci, geçmişe dönük değerlendirme ve ilişkilendirme yapabiliyor olmamız. Yani, gençler dahil hepimiz, “bugün” olduğumuz yere nasıl geldiğimizi analiz etmeye çalıştığımızda, “5 yıl önce” neler yaptığımızın, bugünkü duruşumuzda ne kadar etkin olduğunu görüp anlayabiliyoruz. Ama ya ileriyi görebilmek? Bunu nasıl daha kolaylaştırabiliriz?  “Geleceğinizi yönetin, yoksa sizin yerinize başkaları yönetir” sözüne kulak vererek, gençleri nasıl daha proaktif yapabiliriz? Bu noktada, sizlere, gençlerin bu açıdan zayıflıklarını kapatmaya yönelik yararlı ve ilginç bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. “5 yıl sonrası için özgeçmiş” Dennis ve Ruth Laker tarafından öğrenciler için geliştirilmiş bir kariyer planlama alıştırması.   2007 tarihli sayısında çıkan makalelerinde detaylandırdıkları bu alıştırmada, yeni mezun olacak gençler, önce özgeçmişlerinin güncel halini, daha sonra da 5 yıl sonra olmasını “hayal ettikleri” şeklini bir sömester boyunca hazırlıyor. Geleceği somutlaştırmanın zorluklarını, aşina oldukları özgeçmiş formatıyla bir nebze aşabilen gençler, bu modelden oldukça yararlandıklarını söylüyor. Özellikle, “var olan” özgeçmiş ve “hayali/gelecek” özgeçmişi karşılaştırarak, neleri hedeflemeleri gerektiğini daha net planlayabildiklerini söylüyorlar.

Kişi Kendini Bilmeli

İş görüşmelerinin favori sorularından biridir “Kendinizi 5 yıl sonra nerede görüyorsunuz?” sorusu. Artık verilmesi ve verilmemesi gereken cevapların bir listesinin internette video şeklinde bile bulunabildiği bu soruda, değişik açılımlar getirip işvereni şaşırtmak ve büyülemek bence mümkün değil. Dolayısıyla sorunun modasının geçtiğini düşünüyorum. Zamanında, Donald Trump’un The Apprentice’inden (Çırak) apartma vahşi kapitalist diyaloglar gibi, “5 yıl sonra kendimi sizin koltuğunuzda görüyorum” diye cevap verenlerin hemen işe alındığını anlatan hikâyeleri de duymadık değil. Ancak, artık bunun da sihiri kalmadı. Kimse de dürüstçe kalkıp “Kendimi özel yatımda, mai tai’mi yudumlarken görüyorum” diyerek gerçek hayallerini dile getirmeyeceğine göre...

Aslında bu tip soruların iş görüşmelerinde sorulmasının ana sebebi, “Kişinin kendini bilip bilmediği”nin ortaya çıkarılması. Verilen cevapların klasikliği ve kişiye özellikten uzak olmaları, durumun pek de parlak olmadığını gösteriyor. Bu noktada, özellikle üniversitelerin son sınıflarında olup iş hayatına atılmanın eşiğinde olan gençlere, hatta onun da öncesinde, lisede üniversite/bölüm tercihi yapacak olan gençlere, gerçekten hayattan ne beklediklerini ve kişisel yeteneklerini sorgulayabilecekleri düzenli bir “koçluk” alıştırması yaptırmanın elzem olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda, İstanbul Bilgi Üniversitesi olarak bizim de yeniden yapılandırarak öncelik verdiğimiz gibi, tüm üniversitelerin sundukları “kariyer planlama” hizmetlerinde, “işveren günleri”nden önce “kendini keşfetme günleri” düzenlemesinin, nihayet, “seçme”nin “yerleştirilme”ye karşı (olası) bir zaferi olacağı düşüncesindeyim.
 
DERLEYEN...EMRE ŞEN

Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık