KISA KOMİK FIKRALAR

KISA KOMİK FIKRALAR

 Bir gün köy ahalisi köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyorlarmis bir yandan da pispirik çeviriyorarmis. Içlerinden biri (Mustafa Abi) televizyonda Ecevit'i görmüs ve demis ki :
"Basbakan oldu yüzümüze bakmiyo. Eskiden böylemiydi be ! Etrafimda dolanirdi ! Hey bee, zaman ne çabuk geçiyor..."
Tabii kahvedekiler merakla sormuslar :
"Mustafa Abi ?? Sen nereden taniyosun Basbakani yahu ?"
Mustafa Abi istifini bozmadan cevap vermis :
"Üniversite yillarinda abilik ettim ona ! Az ekmegimi yemedi !! Gel gör ki simdi bizi unutmus baksana !"
Kahvedeki ahali inanmamislar tabii ki.
Mustafa Abi'de inandirmak için demis ki :
"Gelin ulan ! Meclisin önüne gidiyoruz. Çikista yakalayacagiz Ecevit'i. O zaman anlarsiniz yalan mi degil mi ??"
Hepbirlikte T.B.M.M.'nin önüne giderler ve çikista Ecevit'i yakalarlar. Ecevit hemen Mustafa Abi 'nin elini öpmeye kalkisir ve der ki :
"Abim, Mustafa abim ; kusura bakma basbakanlik bir dakika bos birakilmiyor ki ! Kusuruma bakma abi."
Mustafa abi kahve ahalisine söyle bir bakar ve ahalinin acayip sekilde etkilendigini görür. Baska bi gün gene kahvede ahali ile TV seyreden Mustafa Abi TV' de Süleyman Demirel'i görür ve der ki :
"Bu da öyle.Cumhurbaskani olunca kendini birsey zannetti. Hayirsiz çikti bu da !!
Ahali : "Hadi canim.Ecevit'i belki sans eseri taniyosun ama buna inanmiyoruz !!" der.
Mustafa Abi hemen ahaliyi toplar ve Çankaya'ya gider. Mustafa Abi'yi gören Demirel hemen Ecevit gibi Mustafa Abi'nin ellerine sarilir ve öpmeye kalkisir.Mustafa Abi
buna izin vermez tabi.
Demirel ekler: -Abi Vallahi billahi kusura bakma. Uzun yillardir göremiyodum seni. Tamda seni ziyarete gelecektim der.
Mustafa Abi tekrar ahaliye dönerek bir bakis atar ki artik ahalinin gözünde
peygamber kadar yükselmistir. Tekrar bi gün kahvede tv izlerken bu sefer tv
ye Clinton çikar.
Mustafa Abi söze baslar ve der ki :
"Ulan ne çabuk unuttun o sefalet dolu günleri ? Tabi zengin oldun , Amarika'ninda basina geçince unuttun bizi.. Hayirsiz herif!! Ahali bu kadarinin da fazla oldugunu
söyler ve digerlerinin belki bir sans eseri olabilecegine ama Clinton'u tanimasinin
imkansiz olduguna imece usülü karar verirler.
Mustafa Abi'nin tabii ki kafasi atar ve bazi köylüleri alarak Beyaz Saray'a giderler. Kapidaki görevliye Clinton ile görüsmek istediklerini söylerler.. Görevli de sadece
bir kisinin girebilecegini söyler. Köylüler düsünürler ve sadece Mustafa Abi'nin Clinton'u tanidigini söyleyerek Mustafa Abi'nin gitmesini isterler. Güvenlik Mustafa Abi'yi iyice arayarak içeri sokar. Saatler geçer ama kapidan kimse çikmaz .Köylüler sıkılır. Penceredende bakma olanaklari olamadigi için ordan geçen uzun boylu birine sorma karari alirlar. Sans eseri orada o anda Michael JORDAN geçmektedir.
Ingilizce bilen bir köylü Michael Jordan'a döner ve der ki :
"Ya Jordan Abi. Senin boyun uzun. Camdan içeri bakip neler oluyo, kaç kisi var bi baksana..
Jordan camdan bakar ve cevap verir :
"Vallahi ne oldugunu bilmiyorum. Içerde 6 kisi var. Biri Mustafa Abi, digerlerini tanimiyorum."


Bir karpuz tarlasi olan ciftci, her aksam tarlasina cocuklarin dadandigini
ve birkac karpuzun eksildigini farketti. Epey dusundukten sonra, tarlaya
bir
uyari levhasi koymaya karar verdi.
"Dikkat! Karpuzlardan birine siyanur enjekte edildi! "
Ertesi aksam karpuz yiyemeden kacan cocuklari keyifle izledi.
Bir hafta sonra, ciftci tarlasinda geziyordu. Karpuzlarini kontrol ederek
Eksik olmadigini dusunurken gozu kendi levhasinin yanina konan bir levhaya
ilisti.
"Simdi o karpuzlardan iki tane var !!!"
   

BÖCEK BACAĞI
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki
 herkez acayip  çalışmış,
 notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra
 sınavın yapılacağı gün
 gitmişler bir de bakmışlar,  ortada kağıt kalem yok
 sadece sıra sıra
 mikroskoplar.

 Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu
 mikroskaplarda  lam'da bir
 böceğin bacağı var, sınavınız bacağından  böceği
 tanımak"

 Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği
 dedik.  Öğrenciler
 mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey
 yapamıyorlar. En sonunda biri
 dayanamamış, kapıyı çarpıp  çıkmış.

 Hoca arkasından seslenmiş"Kimsin ulan sen, kapıyı
 çarpıp  çıkıyorsun?"

 Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış"
 Tanısana hadi lan  tanısana
 kim
 olduğumu"


Dalkavuk çeşitlemeleri


1. Filozof ve dalkavuk
Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş. Filozof ne derse dalkavuk onu tasdik ediyormuş. Nihayet sabrı tükenen filozof haykırmış:
- Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de iki kişi olduğumuzu anlayalım.

2. Devlet adamı ve dalkavuk
Önemli mevkide bulunan bir devlet adamı dalkavuğun birine
- Sıfır nedir?
diye sormuş. Cevap tam beklenildiği gibi olmuş:
- Sizin huzurunuzda ben.

3. Bey ve dalkavuk
Eskiden konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş. Konağın birinde bir gün Bey demiş ki:
- Bir dalkavuk alacağım, filan gün imtihan var, sağa sola haber salınız.
Derken o gün gelmiş, kapının önünde dalkavuk adayları sıra olmuş. Biri içeri alınmış. Bey sormuş:
- Sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
- Olur mu efendim? Ben filan Bey'in yanında şu kadar, fişmekan Bey'in yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak calıştım.
Bey:
- Olmadı, sen çık.
demiş.
Derken ikinci, üçüncü..... adaylar gelmiş, konuşma hep aynı, cevaplar hep aynı. Bey, dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki, içeri biri girmiş. Bey:
- Söyle bakalım sen dalkavuk musun?
- Evet efendim.
- Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
- Hayır, hiç benzemem efendim.
- Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba.
- Evet efendim. Ben biraz da dalkavuğa benzerim.
Bey hemen dışarı haber salmış:
- Tamam ben dalkavuğumu buldum.

4. Kral ve dalkavuk
Kral ördek avında... Av uşakları çevredeki ördekleri kışkırtıp, kralın önüne getiriyorlar. Sonunda hazret önünden geçen bir ördeğe ateş ediyor, heyecanla dalkavuğuna soruyor:
- Nasıl? Vurdum mu? Vurdum mu?
Dalkavuk:
- Majesteleri zavallı ördeğin hayatını bağışlamak alicenaplığında bulundular.


5. Padişah ve dalkavuk
Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş. Bir gün yemekte
- Şu patlıcan ne güzel sebzedir.
demiş. Dalkavuğu hemen:
- Haklısınız Sultanım. Bu patlıcan öyle lezizdir ki, kırk çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur, yemeğe doyamazsınız.
diye methiyeler düzmüş. Derken birkaç gün sonra yemekte yine patlıcan varmış. Padişah da o gün tersinden kalkmış
- Ne bu yahu, yine patlıcan, yine patlıcan. Bari bir şeye de benzese.
diye kükremiş. Dalkavuk da ele almış:
- Yaa evet Sultanım. Zaten kara kuru bir şey, tadı yok, kekremsi, yemeği yemek değil, tatlısı tatlı, turşusu turşu.
Padişah da:
- Sana da bir şeyler oluyor. Daha iki gün önce patlıcanı öve öve bitiremedin. Bugün de yerin dibine batırdın.
deyince, dalkavuk hemen atılmış:
- Aman Sultanım, ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil.





Bir yorum

Cevapla

 
3+2 İşleminin Sonucu  
Yukarı Çık