Empati İle Yaşam

Empati İle Yaşam

Doğumumuzla başlayan gelişim ve öğrenim sürecimiz yaşamımızın son anına kadar devam eder. Önce anne-babamız ve aile çevremizle olan gelişim yolculuğumuzda zaman ilerledikçe etkilendiğimiz kişiler de değişmektedir. Kendi kişisel özelliklerimize, duygularımıza, bakış açımıza, yaşantımıza, görüş ve düşüncelerimize uygun birilerini bulmak güç iştir ama özlem duyarak aradığımız da tam böyle bir şeydir.

Gün gelir kendimizi o kadar çaresiz hissederiz ki sanki dünya üzerimize gelmektedir. Hiçbir şey istediğimiz gibi değildir. Hoşnutsuzluk alabildiğinedir ve anlamsızdır tüm yaşanılanlar. Dertlerimizi kimseye anlatamamanın verdiği eziklikle, anlaşılamama korkusu sarar her bir zerremizi. Yorgun yüreğimize bir yol arkadaşı bulmak isteriz. Cana can katan bir dost ararız; lakin bulamayacağımızı düşünerek aramaya cesaret edemeyiz. Bu gidişe “dur!” diyebilecek mecalimiz de kalmamıştır. Son bir ümitle kaldırırız başımızı ve dalgın bakışlarımızla, yorgun yüreğimizle, çaresiz duygularımızla “gel artık!” deriz, “gel geleceksen...”

Gelmesini istediğimizin kim ya da nasıl bir şey olduğuna dair fazla bir şey düşünmeyiz o anda. Halimizden anlaşılır zaten neye ihtiyaç duyduğumuz. Ve gelir gelmesi gereken. Tüm ihtişamıyla gelir ve götürür bizi gittiği yere. Sormayız nereye gidiyoruz diye. Sadece gideriz, onunla bir olup onunla yürürüz ve kendimizi onda buluruz. Yürüdükçe gelişir, geliştikçe gençleşiriz.

Aradığımız şey empatidir. Doğumumuzla başlayıp ölümümüzle biten bir arayıştır bu. Yaşamımızın her anında ihtiyaç duyduğumuz ve olmazsa olmazımızdır bu duygu. Empati, Bir Yaşama Sanatıdır.
Empati Kurmak İnce Bir Sanattır

Nasrettin Hoca eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar: “Hemen bir doktor çağırın...” diye bağrışırken, Hoca “Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun...” der. Nasrettin Hoca bu davranışı ile, eşekten düşenin çektiği acıyı ve yaşadığı duyguyu gerçek anlamda sadece eşekten düşen başka birinin anlayabileceğini ifade etmektedir.

Empati kurabilmek için karşımızdaki insanın karşılaştığı olayı yaşamak zorunda değiliz elbet. Onun yaşadığı olayda kendimizi görebiliyorsak eğer, kendimizi onun yerine koyup onunla aynı duyguları yaşarak olaya onun bakış açısından bakabiliyorsak ve bunu ona iletebiliyorsak empati kurmuşuz demektir. Bu nedenle empatik iletişimde aslolan, olayları yaşamak değil doğru olarak anlamaktır.
Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemiyorsak veya yanlış ifade ediyorsak empati kurmuş sayılmayız. Yine empati kurarken kişinin sadece sözel tepkilerine değil, ses tonuna, konuşma temposuna, jest ve mimiklerine hatta duruşuna bile dikkat etmek gerekir. Empati de nesnelliği kaybetmemek, karşımızdaki kişinin korku, kaygı, neşe ve öfke gibi duygularıyla bunalmamak gerekir.
Empatik anlayış insanları birbirlerine yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda başkaları tarafından anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Bu da insanları rahatlatır.
Empati, ‘bakabilme ve görebilme sanatıdır.’ Kendini başkasının yerine koyabilme, onu anlayabilme işidir. Günümüz insanları geçen zamanla teknoloji ve bilim çağının ağına takılarak iletişimde durağanlık, kopukluk yaşamakta ve dolayısıyla insani ilişkiler zayıflamakta, insanlar birbirlerine uzak, yabancı, birbirini anlamayan ve nihayetinde kendilerine karşı sevgisiz, saygısız, hoşgörüsüz bir dünya oluşturmaktalar.

Bir Yaşam Biçimi Olarak Empati

Empati kurmayı sadece insanlar arasındaki iletişim ve etkileşim olarak değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı olarak değerlendirdiğimizde ise kainatın her zerresinde empatik bir insan göreceğiz. Doğadan hayvanlara, atmosferden uzaya kadar her alanda empatik düşünen insan, en küçük bir canlıyı bile incitmemesi gerektiğini hisseder.
Yakın çevremizden uzağımıza doğru, yaşadığımız toplumun ne kadar empatik bir yapıya sahip olduğunu şöyle bir değerlendirelim isterseniz: Yolda yürüyoruz... İnsanlar ile, toplum ile iç içeyiz. Karşımızdan gelen orta yaşlarda bir insan ağız dolusu tükürüyor yola. O tabloyu gözlerinizde canlandırın lütfen. Neler hissediyorsunuz? Yürümeye devam ediyoruz. Arkamızdan bizi takip ediyormuş gibi gelen iki delikanlı yüksek sesle küfürlü bir şekilde konuşuyorlar alabildiğine... Sonra dinlenmek için bir parkta duruyoruz. Yeşilin mavi ile birleştiği ağaçlara bakarken birden gözümüze bir şey takılıyor. “Seni çok seviyorum” yazıyor ağacın gövdesinde.
İşte bizim empati seviyemiz bu, örnekleri çoğaltmaya gerek yok. Günümüzde başkalarını düşünerek atılan bir adım, yapılan bir uğraş yok. Bir empati muhasebesi yaparsak; öğretmen kendini öğrencinin yerine koysa, doktor kendisini hastasının yerine koysa, komutan kendini askerin yerine koysa, patron kendisini işçisinin yerine koysa, anne ya da baba kendini evladının yerine koysa, erkek kendini kadının yerine, kadın kendini erkeğin yerine koysa, özgür olan kendini hükümlünün yerine koysa, para kazanabilen biri kendini işsiz arkadaşının yerine koysa keşke...

Empati Becerimizi Nasıl Geliştireceğiz?
“Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkasına yapma!” diye öğütleyen Hz. Muhammed’in bu güzel sözü başlı başına bir empati geliştirme tekniği olarak kullanılabilir. Her insan kendinden yola çıkarak bu ilkeyi uygulasa ve kendisine yapıldığında rahatsızlık duyabileceği herhangi bir şeyi kendisi de başkasına yapmamak için çaba sarf etse ilişkilerimiz daha anlamlı olur.

Bireyleri en çok tedirgin eden şeylerden biri başkaları tarafından eleştirilmektir. Empatik dinlemede birey karşısındakini ne över, ne yargılar, ne de suçlar; sadece onu anlamaya odaklanır. Onun bakış açısını görmeye, onun duygularını anlamaya çalışır. Bu anlayış insanların birbirlerine yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe dayanan sevginin gelişmesine yol açar.
Bunun dışında empati becerimizi geliştirmek istiyorsak eğer, diğerlerinden önce kendimizi tanımamız gerekli. Başkalarının duygularını anlamak ve onlara cevap verebilmek için kendi duygularımızı anlamamız gerekiyor

Sonuç olarak empati, insanlarla olan ikili ilişkilerimizde başarıyı belirleyen ve sosyal ilişkilerimizi yönlendiren bir etmendir. Bunun yanı sıra insanın çevresiyle ve doğayla olan ilişkilerini belirleyen ve toplumumuzun dokusunu koruyan oldukça önemli ve gerekli bir beceridir.

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık