Beynin Yapısı ve Çalışma Sistemi

Beynin Yapısı ve Çalışma Sistemi

BELLEĞİMİZ KUSURSUZ MU?

Hafıza aslında olağanüstüdür:
Çoğu insan tanıştığı kişilerin %10'dan daha azının yüz ve isimlerini hatırlayabilir. Verilen telefon numaralarının %99'dan daha çoğunu unutmaktadır. Hafızanın yaşlandıkça zayıfladığı hakkında genel bir kanı vardır. Bu kanı doğrudur. Fakat yaşlandığı halde hafızanın hala güçlü olduğu insanlar görmüşüzdür. O halde bu insanlar yaşlandığı halde neden hafızaları eski güçlerini korumaktadır.
Bunun cevabı, bu kişilerin fark etmeden hafızalarını kullanmanın temel prensiplerini elde ettikleridir. Öyleyse hafızanın nasıl kullanılacağını bilmek, hafızanın güçlenmesini ve aynı güçte kalmasını sağlamaktadır.

FOTOĞRAFİK BELLEK ( HAFIZA)

İnsanlar gördükleri herşeyi, çoğunlukla kısa bir süre tam ve net olarak hatırlamalarını sağlaşan fotoğrafik hafıza öylesine kusursuzdur ki rasgele beyaz bir levha üzerine serpiştirilmiş bin beneği bile aynen hatırlaşabilmektedir.
Bu da bize uzun madde kapasitesinin şanı sıra yeteneği de olduğunu anlatır.
Çocuklar bu yeteneğe sahip oldukları halde onlara hayal gücü ve hafıza eğitiminden çok mantık ve dil eğitimine dayanan eğitimin verilmesi sonucunda bu yeteneğin büyük ölçüde yok olduğu görülmektedir.

BEYNİN POTANSİYELİ

Beynimiz uyuyan bir dev gibidir. Uzmanlar beynimizin ancak % 1'ini kullandığımızı söylemektedir. Bu durumda çok büyük bir potansiyelin varlığı söz konusudur.
Hafıza Eğitimi'nin amacı da işte bu potansiyeli geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Zira potansiyelimiz aslında geliştirilmeye elverişlidir.
Hafıza Eğitimi'ne katılanların bazıları kendilerini ilerletmeyi büyük bir amaç haline getirebilirler. Dolayısıyla bu projeye daha fazla çaba ve zaman ayırmaya karar verebilirler.
Bazıları ise gerekli oldukça; özellikle dikkat etmeleri gereken alanlarda zaman zaman yararlanmak amacıyla Hafıza Eğitimi'ne katılmış olabilirler.
Her iki yaklaşım da son derece mantıklıdır. Bu ilgiyi spora olan yaklaşımla kıyaslarsak; kimileri şampiyon olmak için her gün çalışarak, antreman yaparak ve kendilerini adayarak spor yapar. Ama siz belki amatör düzeyde bir futbolcu olmak isteyebilirsiniz. Bu durumda temel bilgileri edinir, biraz ayak oyunları öğrenir ve mevkiinizde yapılması gerekenleri yaparsınız.
İşte niyetiniz sadece pratik bir şeyler öğrenmek de olsa, yapacağınız küçük çalışmalar, sizde büyük performans değişikliklerine sebep olacaktır.
Yukarıda verdiğimiz bilgilerin ışığında şöyle bir soru ortaya çıkacaktır: "Neden beynin potansiyelinin bu kadar azı kullanılmaktadır?"
Ana sebeplerin başında; yakın zamana kadar beynin nasıl çalıştığının bilinememesi gelmektedir. Zihinsel yeteneğimizle ilgili sorunlar beynin kapasite eksikliğinden değil onu nasyl kullanacağımızı bilmemizden kaynaklanmaktadyr.

BEYNİMİZ NASIL ÇALIŞIR?

Tarihçe: Günümüzden 2000 yıl kadar önce beynimiz hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmiyordu. Hatta aklın bedenin bir parçası olduğu dahi kabul edilmiyordu. En ünlü filozoflardan olan ve modern bilimin kurucusu sayılan Aristo bile duyu ve hafıza merkezinin kalpte olduğunu savunuyordu. Rönesans'a gelindiğinde aklın başta olduğu biliniyor ancak beyin bir muamma olarak kalıyordu.
Ancak 20. yy.'ın ikinci yarısında itibaren beyinle ilgili bilgilerimiz artmaya başladı. Kaldı ki 30'lu 40'lı yıllarında bile beynin basit bir makine gibi çalıştığı düşünülüyordu. Bir taraftan birkaç bilgi giriyor, beyinde işleniyor sonra da uygun kutulara yerleştiriliyordu. Hepsi bundan ibaretti.
Oysa son yıllarındaki araştırmalar sonucu, beynin zannedilenin aksine son derece karışık ve sandığımızdan çok daha yetenekli olduğu ortaya çıktı.

BEYNİN YAPISI

Biyolojik olarak incelendiğinde beyin; alt beyin, üst beyin ve sinir sistemi olarak üç kısımdan oluşmuştur. İnsan beyninin farkı da üst beynin gelişmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bundan sonra beyin diye bahsedeceğimiz kısım bu "üst beyin" olacaktır.
Önceleri beynin büyüklüğünün zeka gelişimindeki ana faktör olduğu düşünülmüştü. Ancak gözlemler bunu doğrulamadı. Sonra beynin kıvrımlarının gösterdiği artışın zekanın asıl kaynağı olduğu saptandı. Bu kıvrımlar her hücrenin diğer hücrelerle yapmış olduğu birleşmeler arttıkça, fazlalaşıyordu.
Çarpıcı bir benzetmeyle insanı bir bilgisayara benzetirsek beş duyumuz klavyeyi, bilinçaltımız hard diski temsil etmektedir.
Davranışlarımız ise hard diskten ve klavyeden gelen bilgilerin görüntülendiği monitöre benzetilebilir. İç programlarınız ne ise davranışlarınız bunların hayata yansımalarıdır.

ÜST BEYNİN YATAY GÖRÜNÜŞÜ

60'lara doğru Roger Sperry beynin sağ ve sol yarılarını birleştiren "Corpus Callosum" adlı parçayı çıkararak bir deney yaptı. Duyulan ilginçti...
Beyin iki yarıya ayrılmıştı. Birbirine çok benzeyen bu iki yarı acaba bir bütünün parçaları mıydı, yoksa birbirine uyum içinde işleyen iki ayrı beyin gibi mi çalışmaktalardı?
Daha sonraki yıllarda Robert Ornstein, öğrencileri üzerinde farklı entellektüel süreçlerde beynin yaydığı duyuları inceledi. Sonuç şaşırtıcıydı...
Beyin temel entellektüel itlevler bakımından sanki iki ayrı parçaymıt gibi davranıyordu. Buna göre;
1) SAĞ BEYİN    2) SOL BEYİN
Bedenimizin sol yanını kontrol etmektedir.    Bedenimizin sağ yanını
kontrol etmektedir.

Beynin iki yanı biyolojik olarak birbirine benzer.
 
Yapılan diğer araştırmalar da eksikleriyle aynı sonuçlar üzerinde birleşiyordu.  

Bu arada; bu iki yarıdan birini yoğun olarak kullanırken diğerini ihmal eden kişilerde; performans eksiklikleri gözlemleniyordu. Ancak bu "zayıf" yarının geliştirmesi şaşırtıcı sonuçları beraberinde getiriyordu.
Yani "sağ + sol" "1 + 1" gibi aritmetik bir toplam gibi değil belki beş-on kat performansı artırıyordu. Sonuçlar; bu iki yarının uyumlu çalışması ve aralarındaki fizyolojik ilişkilerin artırılmasının önemini vurguluyordu.
Düşündüğümüz zaman hepimizin klasik eğitim sisteminden geçtiğimizi görüyoruz. Bu sistem daha çok sol yarı ağırlıklı akademik bilgilere prim vermektedir. Bunun yanında sağ yarı faaliyetleri ikinci plana atmaktadır.
Örneğin matematik, dil gibi dersler ana derslerken, resim, müzik gibi dersler ara derslerdir. İlk saydığımız derslerden başarılı olanlar zeki olarak nitelenirken diğerlerinde başarılı olup matematik veya dilde başarılı olmayanlar pek de zeki olarak tanımlanmazlar.
Oysa zaten bilgisayarların matematik ve mantık işlemlerinin çoğunu yapabildiği günümüzde bunlardan daha değerli bir özellik karşımıza çıkar. "YARATICILIK"  Yeni fikirler oluşturma, orjinallik, hayalgücü gibi tamamıyla insani değerler zihnin yaratıcılığını ortaya ortaya koyar. Bilgi dünyasına yolculuk ettiğimiz günümüzde artık esas fark bu noktadır. Yani geleceğin batarılı insanları; yaratıcılığa, esnekliğe, vizyona ve hayal gücüne sahip olan insanlar olacaktır.  

Eğitim sistemi ise bu hedefe ulaştırmaktan çok insanı sol yarı işlevlerine hapsetmektedir. Bir ilkokul öğretmeninin anlattığı şu örnek, yaratıcılığın yitimini tespit etmektedir. İlkokul birinci sınıf öğrencilerinin resimleri incelendiğinde herbirinde orjinallik ve yakın bir yaratıcılığın izleri görülmektedir. Öğrenciler dördüncü sınıfa geldiklerinde ise tek düzeliğini ve kendini birilerine beğendirme arzusunun yoğunlaştığı - elma  
 
ÖĞRENME VE EĞİTİMDE SAĞ BEYNİN ÖNEMİ

*Çağımızın bilimsel ve teknik gelişmelerinde sol beynin çok önemli bir yeri olduğu kabul edilmektedir. Eğitimde bilgi, yabancı dil, tarih, matematik sol beyni gerektirir. Bu yüzden sol beyin çalıştırılır.  
*Okul öncesi çocuklar daha çok renkler ve görüntülerle dütünebilme gibi dıt etkilere daha açık ve çok farklı fantazilere sahiptir. Fakat okulda bu özellikler bastırılınca, sol beyin aşırı zorlanır ve sağ beynin bazı fonksiyonlarını da yüklenmek zorunda kalır. Bu arada zayıf kalan sağ beyin hırçınlaşınca çocuklarda bir takım ruhsal dengesizliklerin başladığı uzmanlarca görülmüştür.  
*Aynı zamanda beyinlere dolan bu bilgi fazlalığından fazla körelirler. Bu aşırı yükleme sonucunda çocuklarda üretkenlik, merak ve öğrenme istekleri yok olur.  
*Sağ beyin eğitilmediğinden, insanların yaşamlarında aslında sağ beynin gerekli olduğu durumlarda çalışmalar daima sonuçsuz kalır.

BEYNİMİZİN SOL VE SAĞ LOBLARININ FONKSİYONLARI

*Beynimizi sol yarı kelimelerle düşünür, sol beynin anahtarı kelimelerdir, yani sol beyin kelimelerle çalışır.  
*Sağ beyin anahtarı da görüntülerdir. Yani görüntülerle çalışır. Beynimizin sağ yarısı daha çok duygusal algılamalar ve görüntülerle çalıştığında bu bölümde olanları her zaman bilinçli olarak açıklamayız ve tanımlamayız.
*Her iki anahtarı da çalıştırmalıyız. Beynimizin her iki yanını aldığımız kararlara aktif olarak katmadığımızda, hayatımızda birçok iniş ve çıkışlar meydana gelir.

MANTIKSAL SOL BEYİN

*Yazma işini sözcüklerle yapar.
*Zor ve karmaşık bağlantıları zorlukla ve adım adım verileri yerine yerleştirerek koyabilir
*Kesin bir zaman sınırlaması içinde, yani adım adım düşünebilir. *Bir bütüne yoğunlaşamaz.
*Sol beyin herşeyi bir anda algılayamaz. *Beynimizin sol yanı bir problemi dikkatle çözer ve sonuca ulaştıştığından sonucu kendine göre olumlu olarak görür.

DUYGUSAL SAĞ BEYİN

*Dili en çarpıcı, ince tanımlama ve sembollerle duyusal ayrıntılarla inceler.
*Sağ bölüm zor ve karmaşık bağlantıları kavrayabilir ve doğru tepki verebilir.
*Adım adım düşünmez ve bütün üzerine yoğunlaşır. . *Birçok değişik şeyi aynı zamanda "hepsini bir bakışta" işler. *Fakat duyusal uyarı ve işaretleri değerlendiren sağ yan, korku ve
endişe içinde olabilir.

Bir yorum

Cevapla

  
 
3+2 İşleminin Sonucu    
Yukarı Çık